Arsuz Yolu Ne Zaman Bitecek?

0
167

Bulunduğum mekânın aralanan penceresinden gökyüzünün kızıldan pembeye doğru dönüşmeye yüz tutmasını hiç istemiyorum. Ne denizin nede körfezin güzelliği beni enterese etmiyor. Bulutlara doğru gözüm kayıyor. Körfez’in derinliklerinde salınarak kaybolan güneşin, birden bire morlaştığını görmek ne kadar da acı! Gökyüzü bir anda karanlığın hüznü ile kaplanıyor.

İşte o an irkiliyor ve ortamın sinirleriyle kendimi kaybediyorum. Bir yıl boyunca tatil özlemiyle yanıp tutuşan aileler, tatil zamanı Arsuz ve çevresinde bulunan konutlarına geldiler. Geldiklerine geleceklerine de pişman oldular. Tatil yeri denilen kargaşa ortamı ilk önce gençleri diğer taraftan aileleri çıldırtıyor. Ya konut sahibine misafir gelen dost ve akrabalar ne yapsın? Arsuz’u merak eden civar illerden gelen günü birlikçilerin de burnunu sıksan canları çıkacak.

Arsuz ilçe oldu olmasına da beklentilerin çoğu yerine gelmedi. Belediye Başkanı Nazım Culha kendini yırtıyor ama elinden bir şey gelmiyor. Devlet orada yine çaresizlik içinde kıvranıyor. Bir ara başımı kaldırıyorum. Direklerin üstünden geçen yüksek gerilimin bağlandığı fincanlardan çatır-çutur çatırdamalar beni korkutuyor. Bir ara Yalıkent’te toplantı yapıldı, sorduk, sordular. Yetkililer anlattı ara sıra fincanları yıkıyoruz dediler. Ama er geç bu yüksek gerilim toprağın altından geçmediği süre bu gibi olayların olması normalmiş.

1995 yılından beri o yörede oturuyorum. İlk defa bu sene elektrik kesintilerinden dolayı bitap düştük. Hasta var çoluk-çocuk var. Yaşlı insanlar misafirler var. Yatağa klimasız girilmiyor. Cennette cehennemi yaşamak demek ki buna denirmiş. Hangi yüzyıldayız anlamış değilim.

Gelelim şu bir türlü bitirilemeyen meşhur Arsuz yoluna! Siyaset denilen şey hem iyi hem kötü… Sahilden geçen bu yolun ilk planlanmasını dün gibi hatırlıyorum. Otoban çıkışı ceza evinin arkası Yalıkent’in üst hizasından Arsuz’a doğru gidiş ve geliş olarak çift yol olarak planlanmıştı. Mevcut Arsuz yolu da iyileştirilip sahil yolu şeklinde hizmete sunulacaktı. Planlar değiştirildi ve mevcut yol çift yol şekline dönüştürüldü. Sahil yolunun Arsuz’a kadar bölümleri site ve konut alanlarıyla çevrili. Konutlarına giden kişiler bir türlü konutlarına sıhhatli şekilde geçemiyor. Geçse dahi her türlü tehlikelerle karşı karşıyalar. Kimle konuşacağımızı bilemiyoruz, kimi arasam geçiştirip duruyor. Emir ve proje böyle denip geçiştiriliyor.

Zor güç bitirilmeye çalışılan bu projede zaten yüzlerce kişi kaza geçirip, maddi ve manevi zarar uğradı, olayların ardı arkası kesilmiyor. Bitmiyor, bitmiyor bitirilemiyor!

Şu makalemi okuduğunuz anda dahi (Allah Korusun böyle bir şeyi kesinlikle istemiyoruz) aramızdan korkunç şekilde ayrılan sevdiklerimiz olabilir. Yazık değil mi bu insanlara? Tatil yerine giderken Azrail ile köşe kapmaca oynanmakta. Yazın ortasında milletin tam kalabalıklaştığı bir anda kilometrelerce yol tek şerit! Nasıl bir düşünce, nasıl bir yol yapımı? Hiçbir devlet yetkilisi bu karamsarlığı görmez mi?

Ambulansların biri gidiyor biri geliyor! Konutunda kalp krizi geçiren veya ağır bir vaka ile karşılaşan vatandaşı sağlık kuruluşlarına götürecek ambulans ne gelebiliyor ne de gidebiliyor..!! Binlerce araç tek şerit trafikte milim-milim ilerliyor. Yan sitelerden çıkan araçlar saatlerce trafiğin açılmasını bekliyor.

Yeter artık ama… Bunca eziyeti vatandaşlarımız hak etmiyor. Lütfen bu dertlerle ilgilenecek her kimse çıksın artık ortaya. Bunları neye göre planlama yapanlardan hesap sorsun! Kazalar sonucu aramızdan ayrılanların veballerini kimler üstlenmeli? Yolu yapanlarla konuşamıyorsunuz bile, onlar bu devletten büyük ki yanlarına yaklaşılmıyor.

Bir türlü bitirilmeyen İskenderun-Arsuz otoyolunda bitmeyen kazalar yüzünden her yıl yüzlerce vatandaşımız maddi ve manevi oluşan kazalarda hayatını kaybettiği gibi ömür boyu sakatlıklara maruz kalıyor. Yaz mevsimi ile beraber oluşan trafik yoğunluğu yüzünden günün yirmi dört saati bu yollarda Azrail kol geziyor. Her şeyimiz Allah’a emanet!

Trafiğin acımasız aktığı bu yolda, ambulansların siren seslerini duymak her an mümkün.   Yürekleri yakan bu sesler insanları bitirip tüketirken, bitmeyen kâbusun habercileri olan ambulanslar 30 km içerisinde hastane ve olay mahalli arasında mekik dokuyup duruyorlar. Tabi tıkanan tek şerit yoldan hedeflerine varabilirler ise..!!

Gecenin siyahlığı tam belirginleştiğinde korkudan gözlerimizin nevri değişiyor. Yol güzergâhlarının çevrelerinde bulunan yüzlerce sitelerde ikamet eden vatandaşların yakınları tedirgin. Konutlara giren çıkanların yakınları ‘sağ salim siteye gelecekler mi’ endişesiyle huzursuzluğun daniskası yaşanıyor! Dolmuş indir-bindir yaptırırken de tehlikede! Sağa yanaşacağı yer dar, yanaşsa hızla arkadan gelen araç vurup geçiyor. İnsanlar elma gibi yerlere savruluyor.

Ambulansın açılan kapısından dışarıya hızla çıkan doktor ve hemşire bağırıyor. Hastanın etrafından lütfen uzaklaşın! Görevimizi yapamıyoruz! Sabah oldu Allah’ım, bu kaçıncı vaka bir türlü bitmek tükenmek bilmiyor.

Halk bunları her gün duyuyor! Peki, ‘siz büyüklerimiz’ bunları duyuyor musunuz? Ne olur bu amansız akını durdurun artık! Ben Vali olsam, Kaymakam olsam o yolda tebdili kıyafetle yürür, gerçekleri görür ve ona göre vatandaşlarımın mağduriyetleri karşısında üst düzeyde önlemler aldırırdım.

Ama ben kimim bilmiyorum?

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here