Zaman Çok Hızlı Akıp Gidiyor!

0
103

Zaman çok hızla akıp gidiyor. Geçmiş zamanla şimdiki zaman çok farklı. Geçmişte yaşanan saygı, sevgi ve hürmetler yerini anlaşılamaz isyanlara bırakıyor. Elde olmayan kıskançlıklar tüm insanların ruhunu esir almış vaziyette.

Kişiler kendilerinden başkasını pek tanımıyor. En ufacık bir söz ve kelamlar, en yakınında bulunan insanları birdenbire savaş durumuna sokabiliyor. Kalp kırmak artık çok olağan hale geldi. Hâlbuki yaşam çok kısa. Bitmez gibi görünen yaşam bir yumurta zarı inceliğinde.

Bir gençlik giderken, Gelen gençlik yerimizi doldurur mu korkusundayım. Çalışmadan bir şeylerimiz olsun diyen kuşaklar sardı her yanımızı. Gençler öfkeli ve kızgın. Birde bunların yanında aklını başını almış kişiler de eklenince eyvah demek geliyor içimden. Nedensiz kendi kendilerine bir varsayım içerisindeler.

Rahatlığa alışmış bir kuşakla yaşamak gerçekten çok zor. Türkiye’nin çağ atlaması mı suçlu sayılan. Ufacık bir çocuğun elinde son teknolojik bir telefon!. Konuşuyor ne konuştuğunu bilmeden. Elleri o kadar maharetli ki oyunların son versiyonları parmak uçlarında. Telefon tuşlarını çok seri kullanıyorlar. Değme daktilo ustalarına taş çıkarırcasına seriler. Yol boyu gelip geçenlerin ellerinde telefon kendi kendilerine konuşup duruyorlar. Yolun karşısından karşısına geçerken korkusuzlar.

Ya ev haline bir bakalım. Beş tabak iki bardak için bulaşık makinesi devrede. Üç beş parça bez parçası çamaşır makinesinde. Elektrik süpürgelerinin maharetleri değişti. Mutfak robotları akıllı fırınlar kullanıcıların emrinde. Yataklar ortopedik, vücuda göre esnemeli. Geriye daha ne kaldı bilmiyorum. Bildiğim tek şey; insanlar oturduğu yerde hizmete alıştılar. Önümüzdeki zamanda bakalım daha neler olacak?!..

Oturan bir kuşağın oturduğu yerde ölümü gerçekleşecek. Mücadele yok. Hırs desen hak getire. Tarlada ki enayi mi? O da bir zaman sonra toprağı bellemeyi bırakıp keyfine bakacak. Ne yiyecek ne içecekler şimdilik sır. Bir hap, acaba yirmi dört saat tok mu tutacak insanı? Ufacık bir hapla bir ömür geçer mi belki de geçer. Belki büyük bir savaş sonunda milyonlarca kişi ölecek. Savaş olmaz ise kıyamet başlangıcı olarak gördüğüm ‘Corona’ dünyanın sonunu getirecek. Kıyametin gelişi bu yönde olabilir.

Yeniden çocukluğumuz öncesi yaşanan devirler özlemlerimiz olacak. Açlık ve sefaletle sürdürülecek yaşamı Allah kimseye nasip etmesin. Her şey bir yana Dünya bir acayip şekilde sallanıp duruyor. Orman yangınları, mevsimler dışı yaşanan sel felaketleri, küresel ısınma ve sıkça çoğalan depremler. Bu yaşamımız için önemli olan ön belirtiler bizleri halen uyandırmıyor. Uyanmaya da hiç niyetleri yok.

Yeni nesillerin çok azı kendini hayata hazırlıyor. Çoğu genç, gençliğinin verdiği rahatlıkla ileriyi göremeden koşturup duruyor. Yarınlar hızla gelip kapıya dayandığında ise artık çok geç. Yirmili Otuzlu yaşlar da yine karşımızda beş yaşında çocuk. Parasız yaşamın getirileri karşılarına çıktığında, çektikleri ‘eyvah’lar zamanı bir daha asla geri getirmediği gibi…

Uyandıkları uykudan uyandıklarında iş işten çoktan geçmiş olacak. İçinde bulunduğumuz zaman gelecekte ki zamana göre yine biraz iyi sayılır. Nasıl yapalım da şu zamanı biraz durdurabilseydik. Çoğu yaşananlar rüya olsaydı.

Ne yazık ki bu zaman hiç durmayacak. Hızla sona doğru gidişin acı alametlerini bugünden görüp, ‘geleceğe doğru nasıl gidebiliriz?’ diye derin hesaplar yapmalıyız.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here