‘Varoluşçu’ bilgelerden Karl Jaspers, “Felsefe yapmak, yolda olmaktır!” der.. Yolda olabilmek için önce, Yunus gibi ‘yola çıkmak’ gerekir elbette.. Ben, Jaspers’in, bu sözü, bizim Yunus’un nefeslerinden teneffüs ederek onunla düşünsel ‘yoldaş’ olduğu bir süreçte söylemiş olduğunu düşünüyorum.. Artı, bu bağlamda yolda olmadıkları halde, felsefeyi ‘yoldan çıkmak’ zannıyla değerlendiren kimilerini de ‘yola davet’ ediyorum..
Öğretmen arkadaşlarım Kerim Altın ve Derviş Özfırat ile birlikte ‘zorunlu’ ve fakat ‘kesintili’ felsefe yapma süreci içinde olduğumuzu söyleyebilirim.. Zira kapalı mekânlarda sigara içme yasağı nedeniyle zorunlu olarak teneffüslerde ‘yoldayız!’ Geçen gün, Köy Enstitüleri’nin bilimsel felsefi atmosferinden nefes aldık teneffüs aralarında..
Eğitim, tabi ki bir bilimdi.. Ve elbette tarihsel, toplumsal, ekonomik, hukuksal temelleri vardı.. Ya felsefi temelleri? Aristo, “Felsefe bilimlerin döl yatağıdır!” diyordu.. Bu halde eğitim bilimi de tüm bilimler gibi felsefe rahminden doğmuştu.. Toplumcu hümanist bir felsefeden doğan ‘Köy Enstitüleri’ndeki eğitimin bilimsel olduğu konusunda eğitim bilimciler hemfikirdi.. Dolayısıyla “felsefeyle bağı olmayan eğitimin, bilim dışı bir eğme veya eğeleme ameliyesi olduğundan” da eğitimcilerin kuşkusu yoktu..
O günkü sohbetimizde Kerim Bey’e, 35 yılı aşan öğretmenlik yolculuğumda, ‘yön levhası, yol haritası’ anlamında mesleki bir çok kitap okuduğumu ve fakat okuduklarım içinde bir kitabın yazarıyla birlikte bana, iş ve meslek hayatımda hala rehberlik yaptığını söyledim.. Kerim Bey, her zamanki muzip tavrıyla, “Pencereden bakıyor, Roman almış okuyor” sözleriyle başlayan “Muallim” türküsünü, dudağında aydınlık bir gülümseyişin fotoğrafıyla söylemeye başlayınca, “bu türkü şayet köy enstitülü bir öğretmene yakılmışsa çok da güzel yakışmış” dedim ve ekledim.. “Çünkü yalnız okuyan değil, toplumcu bir aşkla yollara çıkıp yaşama değer, değere yaşam katarak yazan muallimler de onlardı!”
Yoldaki ‘eğitim’ odaklı sohbetlerimize kimi teneffüslerde katılan öğretmen arkadaşım Süleyman Bey, söz konusu ‘okuyan ve yazan’ Köy Enstitülü muallimlerle ilgili yargıyı, “Ben tanığım” diyerek doğruladı ve kanıtını sundu.. “1983 yılında, Ardahan Hanak Burmadere köyü ilkokulunda Köy Enstitülü Musa Lale öğretmenimle birlikte çalışma onurunu yaşadım.. Cilavuz 1953 mezunu Musa öğretmenimin elinde ya saz vardı, ya kitap!”
Köy enstitülü o öğretmeninin elinde, ‘İş ve Meslek’ adlı kitap da olmuştur mutlaka.. Zira ilk baskısı 1933 yılında yapılan söz konusu kitabın yazarı, İsmail Hakkı Tonguç’tu.. Tonguç Hoca, “İş ve Meslek” adlı kitabına şu cümlelerle başlıyordu: “İş ve meslek sorunu, yalnız bireysel hayatın temel ödevlerinden birini oluşturmakla kalmaz; genel olarak toplumsal ve ekonomik hayatın öz noktasını, eğitimin de temel noktalarından birini oluşturur.” (s.9, TÖB-DER Yayınları, 1974)
1940’lı yıllarda, Köy Enstitülerinin açılışına zihinsel ve bedensel emekle ışıklı sular taşıyan ME Bakanı Hasan Ali Yücel’in İlköğretim Genel Müdürü olan Tonguç Hoca’nın kitabını yıllar önce okumuş, ilk cümlede yer alan; “iş, meslek, birey, toplum, ekonomi ve eğitim” kavramlarını mesleğimde bir yol haritası ve öğrencilerini çok yönlü etkinlikler birliği içerisinde yetiştiren Köy Enstitülerini de yön levhası olarak kabul etmiştim..
Hedefi; bireylerin bilgi, beceri, yetenek kazanımı ve sağlıklı psikososyal gelişimiyle birlikte toplumsal yetkinlik olan enstitülerin, “insan her şeyin ölçüsüdür” atmosferinden nefes alarak teneffüs edenlere ne mutlu! Hemen söylemeliyim ki, köy enstitülerini idealize etme kaygısında falan değilim.. Bu okullar, ideal eğitim kurumları anlamında Türk eğitim tarihimizde ‘altın harflerle’ yazılı zaten.. Artı, UNESCO tarafından gelişmekte olan ülkelere önerildiği de kayıtlı BM arşivlerinde..
Sorulabilir: Köy Enstitülerinin idealizminden de, muallimlerin idealistliğinden de “her şeyin parayla ölçüldüğü” günümüze kalan ne?” Köy Enstitüsü çıkışlı öğretmen olmadığı veya kalmadığı yahut bırakılmadığı tarihselliğinden hareketle, “günümüzde idealist öğretmen yok” anlamı çıkmaz herhalde bu sorudan.. Köy Enstitüsü çıkışlı öğretmen kalmadı tamam.. Tamam da peki ya; Köy Enstitülü ‘akışlı’ veya ‘nakışlı’ ya da ‘bakışlı’ muallimler de mi kalmadı? Kalmaz olur mu? Kaldı ki idealizmini kaybeden muallim ‘yoldan çıkmış’ demektir bu anlamda.. Ve bu bağlamda bulmak için önce ‘yola çıkmak’ gerekir diye düşünüyorum ben..
Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com