2024 bitti, 2025’e giriyoruz (girdik). Çarşıya, sokağa-pazara bakıyoruz, insanların yüzü gülmüyor. Elbette mutlu olanlar vardır ama onların sayısı “devede kulak” kalır. Halkın yüzde onunu teşkil eden mutlu azınlıktır onlar. Yüzde doksan aç, sefil, mutsuzdur.
Yeni yıla zamlarla giriyoruz. Vergilere, cezalara, harçlara oldukça yüklü zamlarla… Eski “yeni yılların” son günleri çarşı-pazar alışveriş yapmak için insanlarla dolardı. Milli piyango bayilerinin önünde uzun kuyruklar oluşurdu. Kuru yemişçiler yılbaşı eğlencesi için alışveriş yapan insanlardan geçilmezdi. Anneye, babaya, eşe-dosta, sevgiliye yeni yıl hediyeleri alınırdı. Pazaryerlerinde hindi sürüleri müşteri beklerdi.
Şimdi öyle mi? Akepe iktidarının 22 yılı hepimizden çok şey götürdü. Özel okullar çoğaldı, özel hastaneler de öyle… Birazcık imkân bulan veliler çocuklarını devlet okullarına göndermiyor. Devlet okulları kalabalık! Üstelik bir süreden beri Milli Eğitim Bakanlığı tarikat ve cemaatlerle protokol imzalayarak, pedagojik formasyonu olmayan (sözde) hocaları din eğitimi vermek üzere okullarda görevlendiriyor. Cemaat yurtlarında veya Kur’an kurslarında birçok çocuğa cinsel tacizde bulunulduğu geçen yıllarda görüldü. O nedenle insanlar Milli eğitim okullarına güvenmiyor.
Günlerce Devlet Hastanelerinden randevu alamayan hastalardan imkân bulanlar özel hastaneleri tercih ediyor. Lakin geçtiğimiz aylarda “Yenidoğan çetesi”nin rezaletleri vatandaşları özel hastanelerden de soğuttu. Zaten özel hastanelere halktan kaç kişi gidebiliyor? Çünkü özel hastanelere de güvenilmiyor. Muayene, tahlil, emar, röntgen derken, bir de bakıyorsunuz on binlerce lira para gitmiş. Tabii olanlar için.
İYİ Parti Grup Başkan Vekili Turhan Çömez’in bir videosunu izledim bugün. Sayıları on milyonu aşan sığınmacıların aldıkları sağlık yardımı için bir kuruş ödemediklerini ve devlete çok büyük bir külfet getirdiklerini, bunun yanında hastaneye giden Türk vatandaşların ödedikleri katkı paylarının tam 10 kat arttırıldığını öğrendim. Bu parayı da eczanelerin tahsil edeceğini, sanki devlet almıyor da eczaneler alıyormuş gibi bir algı yaratıldığını söylüyor Sayın Çömez. Maalesef kendi öz vatanımızda iktidar eliyle soyuluyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onlarca sarayı var. 13 adet uçağı, onlarca makam aracı olduğu söyleniyor. Külliyenin günlük harcamasının 35 milyon lira olduğu ifade ediliyor. Muhterem dışarı çıksa 100 araç kendisini takip ediyor. Akşamları manda yoğurdu, Medine hurması, ejder meyvesi ihmal edilmiyor. Sarayın 35 aşçısı, 110 garsonu var. Her gün çeşit-çeşit yemek… Tabii ki milletin sırtından. Şimdiye kadar padişahlar dahil böyle saltanat görülmedi.
Koltuk tatlı, şatafat güllabi… Tabii ki Erdoğan bu şartlarda makamı bırakıp gitmek istemiyor. Anayasa değişikliği için Bahçeli vasıtasıyla terörist başı Öcalan’a çağrı yapıldı. Meclise gelip “PKK’yı feshettiğini açıklasın” denildi. DEM’li iki milletvekili aracı gönderildi. 50 bin kişinin katili, bebek katili Abdullah Öcalan bir gün o meclise vekil olarak gelirse şaşırmamak lazım!
Açlık sınırının 22 bin, yoksulluk sınırının 69 bin liraya dayandığı bir ortamda iktidarın açıkladığı asgari ücret 22.104 lira… Yılbaşı geldi, çattı! Önümüzdeki Cuma günü açıklanacak enflasyon rakamlarına göre emekliye yapılacak zam belirlenecek. Bu zammın da yüzde 16-17 civarında olacağı tahmin ediliyor. Her şeyden önce asgari ücret verilen en az ücrettir. Hiçbir ücret asgari ücretin altında olmamalı. Lakin iktidarda Akepe var fazlasını beklemek hayal olur!