Günaydın sevgili okuyucularım nalsınız bu sabah? Yazın son günlerini yaşarken sanki yaza yeniden “merhaba” der gibiyiz. Keskin güneş ve sıkıntılı geceler. Bazılarının evi daha serin olabilir ama bizim ev? Dört bir tarafından dolanıyor güneş, duvarlara bile dokunamıyorsunuz sımsıcak her taraf. Geçenlerde yurt dışından arkadaşım aradı “havalar hala sıcak mı?” diye sordu. “Sorma” dedim “hani bizim taraçada yalın ayak dolaşamadığımız günler vardı ya. Tabanlarımızın yandığı, asfaltların eridiği zamanlar. İşte aynen böyle sıcak” dedim, yüzümden akan terleri kurutmaya çalışırken. Karşıdan bir kahkaha koyuverdi. “Yapma ya” dedi… Valla abartmıyorum dedim.
Ve bu havalarda Gazipaşa’da olmak vardı. Güneş çekilirken kızıllaşan gökyüzünde, ıssızlaşan sahilde dalgaların yavaşça sahildeki çakıl taşlarını okşayan sesini dinlemek. Deniz kokusuna karışan anızların yanık kokusunu solumak ve otlaktan evlerine dönen kuzuların, danaların, çan sesine karışan hafif tozlu tıp, tıpları, açılan ağıl kapıları, süt sağmaya hazırlanan köylü kadınlar, tencerede pişen yemeğin içe dokunan kokusu. Okuldan dönen çocukların yemekten önce dersini bitirme telaşı arkanızda dursa da bunu ta yürekte algılamak işte bu. Ve hayat erken inen gencin telaşı ile sessiz dökülür giderken. Garip bir yalnızlık çökerdi omuzlarıma ve kalkıp gitmek gelmezdi içimden büyü bozulmasın diye, o yazın elveda dediği sıcağın sırtımda ürpermeye dönüştüğü saatlerinde.
Boynuma doğru süzülen terler ve susmak bilmeyen su motorlarının gürültüsü ile yazı yazarken bilge olmanın hiç alemi yok. On beşinde anne olup dul kalan çocuk annelerin varlığını bilirken, hala sokakta kadın ölümlerine tanık olmak varken adını koyamadığım ama beni kara, kara düşündüren, mahalle baskısını her an hissederken bir şey yokmuş gibi davranabilmek.
Ve inandığım değerlerin, aslında hepten yalan olduğunu öğrenmek. Çocukların bile bazen ne kadar faşist olabileceğini görüp aslında dünyanın sevgi üzerine değil de, yıkım, kavga ve ihtiras üzerine kurulduğunu yeniden, yeniden hissederek yaşamak. Ve bu yalan dolan, sevgisiz dünyada, bencillik, ihanet yoksulluk, hırs içinde döndüğünü bilirken, akıllı olmanın çok da gerekli olduğunu düşünmüyorum artık.
Ve düşlerle başlayan yazım en acımasız gerçeklerle son bulmak zorunda kalıyor ne yazık ki. Ve sevgili okuyucularım şimdilik sağlık ve sevgiyle hep birlikte kalalım her zaman diyorum. Yase
& & & & &
Tarih 9 Eylül!
Bugün 9 Eylül, pek çok önemli tarihi olayın yaşandığı özel bir tarih… İzmir’in kurtuluş gününden, CHP’nin kuruluş gününe, Lefkoşa’nın Türkler tarafından fethedilmesinden, dünyaca ünlü Rus yazar Tolstoy’un doğum gününe kadar pek çok önemli olayın yaşandığı bir tarih 9 Eylül. Gelin sizlerle birlikte 9 Eylül’de yaşanan olaylara kısaca bir bakalım…
İzmir’in Kurtuluşu
9 Eylül 1922’de, Dumlupınar Meydan Muharebesi’nin kazanılmasının ardından Yunan Ordusu’nu önüne katan Türk Ordusu işgal altında bulunan İzmir’e girdi. Dumlupınar Meydan Muharebesi, Kurtuluş Savaşı’nın son evresi 26 Ağustos 1922’de Afyonkarahisar–Kocatepe’de başlayan Büyük Taarruz ile açılmış ve 9 Eylül 1922’de Türk Ordusu’nun İzmir’e girmesiyle sonuçlanmıştır. Sonradan 9 Eylül günü, ‘İzmir’in Kurtuluş Bayramı’ ilan edildi.
CHP’nin Kuruluşu
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), 9 Eylül 1923’te Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan ve Atatürkçü, sosyal liberal ve sosyal demokrat siyasi görüşünü benimsemiş olan Türk siyasî partidir. Çok partili düzene geçiş sürecinde tek parti iktidarını sürdürmüş ve Türkiye’de en uzun süre iktidarda bulunmuş parti olan Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olarak da anılır.
‘Halk Fırkası’ adıyla kurulan partinin adının başına 1924’te ‘Cumhuriyet’ sözcüğü eklenmiş, daha sonra 1935’teki 4. Kurultay’da bugünkü ‘Cumhuriyet Halk Partisi’ adı benimsenmiştir.
12 Eylül Darbesi’nin ardından, o dönem Bülent Ecevit’in genel başkanlık yaptığı Cumhuriyet Halk Partisi kapatılmış; daha sonra 3821 sayılı yasaya dayanarak, kuruluşunun 69. yıldönümü olan 9 Eylül 1992 günü tekrar açılmıştır.
CHP, kurucusu ve ilk genel başkanı Atatürk’ün vasiyeti ile tasarruf haklarını CHP’ye terk ettiği Türkiye İş Bankası’nın bir bölüm hissesinin de sahibidir. CHP’nin tasarruf hakkına sahip olduğu %28,1’lik orandaki bu banka hisselerinin kazancı, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’na aktarılmaktadır. Günümüzdeki genel başkanlığını Kemal Kılıçdaroğlu yapmaktadır.
& & & & &
En büyük Rus yazarlarından birisi olarak edebiyat ve dünya tarihindeki yerini alan Lev Tolstoy, 9 Eylül 1828 tarihinde doğdu.
Roma İmparatoru Florianus, Norveç Kralı I. Olaf, İngiltere kralı I. William, Çin İmparatoru Çengua, İskoç kralı IV. James de 9 Eylül’de ölenler arasında…
Kısa Kısa…
9 Eylül 1570’de Lefkoşa Türkler tarafından fethedildi. 1892’de Jüpiter’in beşinci uydusu olan Amalthea (uydu) bulundu. 1933’de İzmir Enternasyonal Fuarı’nın çekirdeğini oluşturan “9 Eylül Panayırı” ilk defa, Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak tarafından açıldı. 1945’de Çin-Japon Savaşı (1937-1945) sona erdi. 1955’te Türk Hükümeti, 6-7 Eylül olaylarında zarar gören kişi ve kuruluşlara yardım kararı aldı. 1971’de Boğaziçi Üniversitesi’nin kurulmasına ilişkin kanun kabul edildi. 1974’de Keban Barajı ve Hidroelektrik Santralı açıldı. 1991’de Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu yeniden faaliyete geçti. 1992’de İspanya, Katalonya bölgesinin özerkliğini tanıdı. 1993’de İsrail ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) birbirlerini tanımayı kabul etti. 1993’de Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) kuruldu. Aynı gün, ATV Yayına başladı. 1995’de Türkiye Güzeli Yeşim Palandüz Dünya Güzeli seçildi. 2009’da İstanbul’da son 80 yılın en yüksek yağışı yaşandı. Su taşkınları nedeniyle çok sayıda insan yaşamını yitirdi, büyük çapta maddi hasar oluştu.
Günün Şiiri
Bazı Şeyleri Açıklıyorum
Soracaksınız: Leylaklar nerede hani?
Gelincik yapraklı metafizik nerede?
Sözcüklerine incecik delikler açıp
onları saçan yağmur nerede?
Kuşlar nerede hani?
Her şeyi anlatayım.
Kent dışında yaşardım,
Madrid dışında, çanlarla,
saatlerle, ağaçlarla.
Görülürdü oradan
kurumuş yüzü Kastilya’nın
meşin bir okyanus gibi.
Evime
çiçek-evi derlerdi, sardunyalar fışkırırdı
duvarlarından çünkü:
güzel bir evdi
köpekleriyle, çocuklarıyla.
Hatırladın mı, Raul?
Rafael, hatırladın mı?
Hatırladın mı, Federico?
yerin altında,
hatırladın mı, balkonlarında o evin
Haziran ışığı çiçekler doldururdu ağzına.
Kardeşim, kardeşim!
Her şey
o kalın sesler, tezgâhların tuzu,
kabarmış ekmekler çıkaran fırın
ve heykelleriyle Argüelles pazarı
kurumuş bir mürekkep hokkasıydı sanki aldatmalar içinde:
yağ akardı kaşıklara,
ayakların, ellerin derin çarpıntısı
sokaklarda büyürdü,
metreler, litreler, temel
ölçüsü yaşamın,
balık yığınları,
rüzgâr gülünü bile şaşırtan
soğuk güneşiyle kiremitler,
patateslerin ince, çıldırmış beyazlığı,
domatesler yuvalanırdı denize dalga dalga.
Bir sabah tutuştu bunların hepsi,
bütün canlıları yutmak için bir sabah
fışkırdı topraktan
şenlik ateşleri,
silah vardı artık,
barut vardı artık,
artık kan vardı.
Haydutlar geldi uçaklarıyla,
yüzükleriyle, düşesleriyle haydutlar,
takdisler dağıtan kara keşişleriyle
haydutlar geldi gökyüzünden
çocukları öldürmek için,
çocuk kanı aktı sokaklarda
düpedüz çocukların kanı aktı.
Çakalların bile tiksindiği çakallar,
kuru çalıların bile tükürdüğü taşlar,
yılanları bile iğrendiren yılanlar!
Yüzyüze gelince bunlarla
kanını gördüm İspanya’nın,
kabarıyordu
bir onur ve bıçaklar dalgasında boğmak için sizleri!
Hain
generaller:
ölü evimi görün,
bakın paramparça İspanya’ya:
erimiş maden akıyor her evden
çiçek yerine,
her çukurundan İspanya’nın
İspanya yükseliyor,
her ölü çocuktan bir tüfek fışkırıyor,
gören bir tüfek,
kurşunlar doğuyor her cinayetten,
o kurşunlar günün birinde
on ikisinden vuracak yüreğinizi.
Soracaksınız: Şiiri neden
düşleri anlatmıyor, yaprakları
ve büyük yanardağlarını anayurdunun?
Gelin görün kanı sokaklardaki.
Gelin görün
kanı sokaklardaki.
Gelin görün kanı
sokaklardaki.
Pablo NERUDA
Çeviren: Ülkü TAMER
Günün Sözü
Mevkilerini para ile satan kimseler, masraflarını geri almak yoluna düşerler.
ARISTOTELES
Güzellik, çoğu zaman kusurları gizleyen bir örtüdür.
Honore de BALZAC