Yarım Asır Önceki Anılarım (3)

0
95

Değerli okurlarım, insanlar terk-i dünya ettikten sonra, geriye “anılar” kalır. Zira insanlar, yedikleriyle değil, yaptıklarıyla anılırlar. Doğrusunu söylemem gerekirse unutulmazlar da… Yarım asır öncesinin insanları da ahde vefalıymış. O uyarıyı almasaydım, muhtemelen bir paragrafla geçiştirecektim. Şimdi öyle değil.

Merhum patronumu saygı ve rahmetle anmak, dostluğunu, yakınlığını, öğrettiklerini de gündeme getirmek istiyorum. Rahmetli ağabeyim Gazanfer Kunt ile her ne kadar Öncü Gazetesi’nde tanışıyorduk ama Tasvir Gazetesi’nde daha da yakın olduk ve resmi evraklarda gazetenin sahibi olarak imzası vardı.

Ancak, Tasvir Gazetesi’nin üç ortağı vardı. Fethi Giray: Şair ve Yazar. Tuğrul Aşuroğlu: Matbaacılığın piri. Gazanfer Kunt: Gazeteci-Yazar şık giyinen bir beyefendi.

Şair ve Yazar Fethi Giray ağabey, mali işlerden sorumluydu. Rahmetli Gazeteci-Yazar Çetin Altan’la çok iyi dosttu. Beraberce şarap içmeye bayılırlardı. Anlayamadığım bir şey, şarap içerken turptan başka bir şey tüketmezlerdi. Vefat edeli çok oldu.

Tuğrul Aşuroğlu ağabey, çekirdekten yetişme matbaacı olduğundan o işlerle ilgilenir, satış merkezleri belirler ve gazeteyi oralara yönlendirirdi. İşine son derece bağlı ve aynı zamanda yemek yemeyi de çok severdi. Bu zaafından dolayı da Rüzgârlı Sokakta üçüncü sınıf (halk tipi) bir lokanta açmışlardı. Arada bir bizler de yararlanırdık.

Üç ortaklardı ama uyum içinde çalışırlardı, aynı zamanda birbirlerine ve çevrelerine son derece saygılıydılar. Duyduğum kadarıyla yokluktan gelmişler, sıfırdan başlamışlar.

Merhum Patronum Gazanfer Kunt Ağabey’e gelince! Öncelikle bu mesleğin tüm ayrıntılarını bilirdi. Son derece disiplinliydi. Ağır başlı, kültürlü ve kusursuz Türkçesi vardı. 19 Mayıs Stadında sık-sık maçlara giderdi.

Onunla olan bir diyalogumu sunmak istiyorum. Ayrıntılara girmem gerekiyor. O dönemin gazeteciliği şimdiki gibi değildi. Zevkli olduğu kadar yorucuydu da. Sayfa sekreterleri mizanpajını hazırlar ve ilgili yazılar matbaaya gönderilir ve entertip denilen makine ile yazılır dizilirdi. Yazıların başlıkları için de ayrı bir makine vardı.

Entertip ustalarına “Operatör” denilirdi ve bizim gazetenin altı entertipi ve 10–12 kadar da operatörü vardı. Matrisleri toplayıp yerine takan çıraklar hariç. Dizgi ve baskıyla ilgili kadrolar meşhur Güneş Matbaasındaydı. Oraya yakın olmak önemli bir avantajdı o zaman için.

Prensip olarak, sayfalarımın mizanpajını yapar, bizzat matbaaya götürür, matrisi alınıncaya (kalıbı dökülünceye) kadar başında beklerdim. Ünlü Rotatif Baskı Makinesi doğal olarak en alttaydı. İskenderun Gazetesi’nde olduğu gibi… Bir defasında, mizanpajları biriyle göndermiştim. Bir süre sonra matbaaya gittiğimde sayfalar tamam ama şişirilmiş, şişirme sayfa yapılmış. Bakalım neler oldu?

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here