Yarım Asır Önceki Anılarım (1)

0
36

Değerli okurlarım, anlatacaklarım yarım asır önce gerçekleşmiş ve belleğime yerleşmiş, hatırladıkça duygulanıp, mutlu olduğum hadiselerdir. Kişi, anılarını saatlerce bir dostuna anlatamaz, sıkıcı olur diye düşünenlerdenim.

Yaşı doksanlarda edebiyatçı değerli bir ağabeyimle Ankara’da karşılaştım. Hasret giderdikten sonra “Öcal, Gazanfer’in ölüm yıldönümü, bir şeyler yazmayı düşünmüyor musun? Ona yakındın…” demişti. Bu sözlerde bir serzeniş hissettim. Onunla ilgili anılarımı söyleyecek zaman bulamadım. Trafik çok yoğundu.

“Şu ölümlü dünya yok mu” diye zaman-zaman hayıflanırız ya. Akıntıya kürek çekmek gibi bir şey… Hak sahibi tepene dikildiğinde ağlamak, sızlamak, yalvarmak boşuna. Emanetini alır gider.

Ligler sona erdiğinde (ölü Sezon) uzun kamp dönemleri, transferler ve de antrenman dozajları hakkında bilgiler sunarız, yerel takımlarımızın teknik direktörlerine. Bazı dostlarıma dargın olduğumdan öyle bir yaklaşımım olmuyor. Bütün takımlarımızın uzun kamp döneminin faydalar sağlamasını ve Avrupa’da boy gösterecek takımlarımıza üstün başarılar dileyerek konumuza dönelim.

Bir önemli konuyu görmezden gelemeyiz. Hani ölü sezon dedik ya, ne gam! Hazırlık maçları, ön eleme müsabakaları, ülkemizde kupadan çok ne var ki. Yani lig şampiyonu ve kupa galibi “Süper Kupa” için karşılaşır. Sporseverlerin futbol hasreti bir nebze giderilebilirdi. Oysa bir zamanlar bu iki kupayı kazanan süper kupayı maç yapmadan alırdı. Şimdi statü değişti ya da özellikle değiştirildi. Delikanlı federasyonumuzun eli, kolu uzun, sağ olsun. Yine de hiç yoktan önemli bir final maçı izlemiş olduk.

Ömrüm vefa ederse, bu saydıklarımı sezon bitene kadar sizlere ulaştırmaya çalışacağım. Severek okuyacağını ümit etmekteyim.

Efendim, bu makalemde sizlere, bu mesleğin inceliklerini öğrendiğim ve şu anda ebediyete intikal etmiş olan iki önemli ağabeyim ve ustamdan söz edeceğim. Doğruyu söylemek gerekirse, güzel şeyler öğrendiğin insanların, en azından ölüm yıl dönümlerinde hatırlamazsan, bir şeyler yazmazsan, o muhteremleri hatırlamaz ve unutmuş olursun.

Ölen ile ölünmez tamam da bir şeyler öğrendiğine inandığın insanları yâd etmemek de ahde vefasızlık olur. Benim unutmam da mümkün değil. Ayrıca bugün yazmayıp da ne zaman yazacağım. Kişinin saygı duyduğu insanlar beyninde ölümsüzleşmeli. Anamızı, babamızı unutmuyoruz, bizi büyüttükleri için. Bizleri bilgilendiren bir yerde eğitenleri de unutmamak asli görevimiz olmalıdır.

Çok iyi bildiğiniz gibi, gazeteciler vefat ettiğinde, tüm basın bir şeyler karalar. Bazılarına zoraki ve iz bırakmışsa biraz daha irdelenir, değişik üslup kullanılır. Ancak sonuç ne olursa olsun, bir süre sonra unutulur ve arşivlerde kalır. Yaşam biçimiyle, vericiliğiyle, dürüstlüğüyle, emeğin yanında olmalarıyla, ülke sevgisiyle dolu olanlar daima hatırlanır.

Yarım asır öncesinin gazetecileri cefakâr, vefakâr ve aynı zamanda takdire şayandı. Yarınki sayımızda saydığım özellikleri uhdesinde bulunduran iki değerli ağabeyimi sizlere anlatarak ruhlarını şad edeceğim. Bizler de yarım asır öncesinden geliyoruz da ondan…

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here