Yağmurla Gelen Hayat ve Azıcık Empati

0
317

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? “Yağmur yağıyor, seller akıyor, komşu kızı camdan bakıyor” diye şarkısını söylüyordu karşı apartmandaki minnacık çocuk. Balkona çıkmış, bağır çağır haykırıyor. Ne kadar güzel ya rabbim!! Kardeşimle bende böyle şarkı söylerdik her yağmurda. Gazoz kapağı gibi olunca damlalar, kocaman-kocaman ve asker miğferi gibi arka arkaya süzülünce yerde. Nasıl bir ferahlık nasıl bir hayat girerdi içimize anlatamam. Ve bu hayat hiç eksilmedi içimizden, kardeşim artık sevmiyor yağmuru ama ben?? Of offf offf… Bir ıslanayım bir ıslanayım, bir botlarıma girsin sular, bir saçlarımdan enseme, ta içime süzülsün sular, ahh işte ben o zaman yaşarım doya, doya nefes alırım hayattan. Benden bunu esirgemeyen yaratanıma da bir başka bakarım yağmurda…

Herkes anlar ne kadar hafiflediğimi, adeta uçtuğumu, gözlerim başka bakar ayaklarım başka basar. Yağmurda kimse ölmez sanırdım. Yağmur, bir demet nergis benim için, sıcak simitle gelen!!

Balkon kapısı açık yatıyorum yağmuru dinleyerek. Başka hiçbir şey düşünmeyerek… Bütün gece yağdı. Gürledi hatta gökyüzü. Uykum bir başkaydı, iki arada bir derede ama huzurlu. Ve sabaha karşı, derin-derin. Derinliği komşu kızının sesi deliyor. “Yağmur yağıyor, seller akıyor” diye bağıra, bağıra şarkı söyleyen.  Kalktım yataktan  hemen, sanki bir şeyler kaçırıyormuşum gibi çabuk, çabuk balkona çıktım. Karşı balkonda, tırabzanlara dayanmış minicik kolları ve şarkı söylerken göğe bakan bu tiz sesli çocuk daha altı yaşında. Üzerinde çiçekli pijamalı… Onu taklit ediyorum tırabzanlara tutunuyorum üzerimde çiçekli pijamalar. Tırabzana yaslandığım an kollarım ıslandı. Aldırmadım. Onunla birlikte söylemeye çalıştım tekerlemeyi. Açılmamış sesimle avaz, avaz. Yağmurun sesi  bastırıyor sesimi, karşı balkona yağmur gelmiyor  korunaklı. Bizimkine doğru yağıyor, salona mutfağa bile giriyor.  Yağmur altında çocuğa eşlik ediyorum. “Sende biliyor musun bu şarkıyı?” diyor hayretle çocuk. “Tabi hem de daha çoğunu” diyorum. “Öğretir misin?” “Tabi öğretirim.” Bu arada baya   ıslanıyor saçlarım, omuzlarım, terliklerim suyun içinde. “Ama sen ıslandın içeri gir şimdi annen kızar” diyor çocuk. Uzaktan. Hoşuma gidiyor ilgisi… Bana kızacak kimse yok ki diyorum içimden. “Tamam, haklısın  giriyorum  ama sende gir, üşüteceksin” hemen “daha  çok erken” diyor.

Bu sabah kahvemin tadı da başkaydı, kahvaltının da. Bir demet nergis ve  simit yoktu masada ancak onları getirenin anıları vardı her yerde. “ölüm yakışmaz bu güne” dedim ve yalnızca yağmuru  dinleyerek yudumladım, avurtlarımı ve  girdiği her yeri yaka yaka. Mutluydum! Tuhaf bir şekilde ve nedeni mutluluğumun  yalnızca yağmur… Geceden beri bir durup bir yağan, üstelik göğü gümbür, gümbür, gümbürtüden!!

yase-yağmur2

Balkona çıktım yeniden başımı uzattım aşağı… Aklıma birden bire bizim yaşlı simit satıcımız geldi. Allah rahmet eylesin yağmur çamur dinlemezdi. Herkes tanırdı onu hani iki büklüm elinde simit torbası, minnacık yere yakın yürüyen yaşlı amca. Yağmur eğik sırtında çok güzel yer bulurdu direk yağardı üzerine, başına, yüreğine değerdi, ciğerlerine bile. Ama onun hiç acelesi yoktu yavaş-yavaş yürürdü.

Bir gün fırladım yağmurluğumu kapıp şemsiyemi de yuvarlanarak indim merdivenleri. Ancak şemsiye açılmadı. Uğraştıkça biraz daha bozuldu, tümden kullanılmaz hale geldi. Hani  filmler de olur ya, kötü adamlardan kaçmak için, arabasına  atlar jön. Anahtarı sokar ama  araba bir türlü çalışmaz, kapıyı açık bırakıp koşmaya başlar  ya… Bende kendimi öyle algılamıştım, şemsiye açılmamıştı, adamcağız ıslanmıştı ıslanacağı kadar.  Üstelik bende ıslanmıştım, başlığımı koymamıştım yağmur içeri dolmuş yağmurlukta ıslanmıştı… Neyse ki bir başkası yetişti imdadına,  ama o “imdat” dememişti ki. Belki hariçten gazel okumaktı bizimki? Belki oda seviyordu ıslanmayı? Bilmiyorum.  İlyas “o hep gezer” demişti. “Yağmur çamur dinlemez.”

Kendimi attım sokağa  saçaklardan  sular damlıyor üzerime ama aldırmadım pantolonum ağırlaştı bir portakal kabuğuna bastım  suyun üzerindeki renklerine baktım,  gök kuşağı oldu yerler  çabuk-çabuk  bulduğum her kabuğa basarak koşar adım yürüdüm. Yağmur çabuk, çabuk yağıyordu ve yol okul yolu öyle sokakta   dalga geçilecek yer değil yani. Sulardan atlaya zıplaya vardım gideceğim yere  vardım. Gazetemize.

İlyas’la da andık o yaşlı amcayı… İlyas da yağmurluk  falan verirmiş ona giymesi için. Ama o hiç almak istemezmiş. Kim bilir belki o da benim gibi yağmuru severmiş?

Ve sevgili okuyucularım. Yaşlı deyip de korumaya aldığımız insanların aslında içlerinden geçeni bilir miyiz? Belki onları korumak adına onların özgürlüğünü çalıyoruz?  Hiç düşünür müyüz bunu?  Hep koruma moduna girer ancak empatiden kaçarız? Garip bir şey çok garip?  Başkalarının yerine düşünmek? Çocuklarımızı, korumak adına   bunaltırız, yaşlıları da   o şekilde korumaya alırız. Bakın daha  minnacık komşu kızı beni de koruma altına almak istedi. “Islanıyorsun annen kızmaz mı?” diyerek. Ah faşist dünya ah, işte faşistsin faşist. Hepimiz faşistiz. Niyetimiz bu olmasa da…

& & & & &

T İ Y A T R O

Ve sevgili okuyucularım. Bu günler de Asi Medya sayesinde tiyatro keyfi yaşamaya devem ediyoruz. hafta sonu değerli  tiyatro sanatçısı  Sumru Yavrucuk’un hem yönettiği hem tek kişi  olarak kendisini oynadığı  tiyatro gösterisindeydik. Oyun süperdi… Sumru Yavrucuk olağan üstüydü, müzik mükemmeldi, iki saat nasıl geçti anlayamadık. Ancak oyunu çok daha keyifli izleyebilirdik. Eğer doğru düzgün bir tiyatro salonumuz olsaydı. defalarca yazdık  ama nafile kimse duymadı sesimizi. Ses düzeni oturum düzeni berbat… Azıcık bir masrafla düzeltilemeyecek bir şey değil ki neden düzeltilmez sorarım yetkililere.  Büyükşehir maşallah arı gibi çalışıyor valla. Antakya’da  çok daha güzel kültür merkezi var biliyoruz. Bizim neyimiz eksik?

Ve sevgili okuyucularım… Rahmet olsun sevgili  Levent Kırca’ya… Ve sağlıkla ve sevgiyle kalalım sevgili okuyucularım hep birlikte ayrımsız gayrımsız. Yase

Günün Sözü

Göçmen Çiçek

Aykırı bir uçurumum yolunun üzerinde

Elini uzatacağın dalları yamacında saklayan

Birdenbire patlayan

Bir çığlığım sessizliğinde

Ele-güne karşı seni utandıran.

Yaz günü palto giyerim

Ceplerim dolu dolu şiir

Gören beni deli sanır

Adım kaçığa çıkar

keşke kaçsam

Keşke kaçabilsem şu dünyadan.

Aykırı bir şiirim kitabının arasında

Kargacık burgacık bir yazıyla yazılmış

Sondan okumaya başla

Nokta koy her dizenin önüne

Anlamaya çalış..

Bedeninin bir noktasından dalıp

Yüreğini bulabilirim

Geceyse, başlar yastığa düşerse

Ve yorgunsa yüzün

Yıldızları soluğumla bir bir ateşleyip

Kandiller gibi başucuna koyabilirim..

Ey bütün tufanların ardında

Bulduğum dinginlik!

Göçmen çiçeği dünyanın

Kökleri ardı sıra sürükleyen çılgınlık!

Madem ki yaşam bu

Madem ki taşın taş olmaktan öte

bir umarı yok

Bir türkü söyle kadınım

Yürüsün dünyaya mutluluk…

Yağıyor incecik bir yağmur dışarıda

Yüzün çamurlar üstünde tüten buhur

Islak toprak kokusu

Doluyor odama

Sıkılıyorum

Kitapların üstüme yıkılacağından

Korkuyorum şimdi

Yel esiyor

Söküyor duvardaki bir resmi

Yerine senin yüzünü koyuyor.

Yüzün şimdi karşımda

Yüzün akşam karanlığında

Toprağın üstüne bırakılmış

Bir demet çiçek gibi parlıyor..

O zaman açıyorum

Bütün perdeleri

O zaman yakıyorum

Bütün ışıkları

Camları darmadağın ediyorum

Yüzünü avuçlarıma alıyorum

Alnını öpüyorum

Dünyayı öper gibi…

Sana uzanamadığım gün

Ellerim yok sanıyorum

Senin bakışlarını yakalayamadığım gün

Gözlerim yok..

O zaman bir yumruk

bütün gücüyle vuruyor

Eski bir piyanonun tuşlarına

Binlerce martı

Kayalıklara çarparak ölüyor

Ay ışığı tutkal gibi

Yapışıyor pencereme

Açamıyorum perdeleri

Şiir yok artık

Türkü dindi..

Meyvelerini taşıyamayan

Ağaçlar gibiyim

Sularını taşıran ırmaklar gibi..

Bu kadar mutluluk çok bana

Onu günlere

Onu aylara bölmeliyim

Ve bir tek gülüşünü senin

Kutlamalıyım yıllarca…

 Sana yüreğimde bir sürgün yeri

Göçüp konacak

Bir toprak yaratsam

Kadınım, sarışınlığının bittiği anı

Gizli bir esmerliğe eklesem..

göçmen çiçek

Her yerin yabancısı

Yolların, yolların ötesinde

bize bir tek

Yarınlar kaldı

Göğün tükenip, denizin

Başladı yerde…

Ahmet ERHAN

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here