“Veya değişimi, ‘Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak’ yargısı üzerinden, ‘Eski hal muhal, Ya yeni hal, ya izmihlal!’ değerlendirmesiyle yorumlayan, ‘diyalektiğin’ bütünlüğünden kopuk ‘eyyamcı’ aydınların, her flaş haberle ‘zamanın ruhuna’ uygun sürekli değişen hallerine atfen iki fıkra!” Bu cümle de başlığa dahildi..
Başlığa dahil olan bu cümleden sonra fıkra beklentisine atfen söylemeliyim ki, önce başlıkta geçen terim ve kavramların anlamlarını kısaca tanımlamam gerekiyor..
Bir dilbilgisi terimi olan ‘ve’ bağlacı; farklı olduğu bilinen kavramların (hallerin) arasında, anlamsal devamlılık yönüyle bağ olduğunu belirtmek için kullanılıyor.. ‘Veya’ bağlacı ise, ayrı olmakla birlikte, ‘fark etmez ha o, ha bu’ şeklinde aynı değerde tutulan kavramlar (haller) arasında kullanılmakta.. ‘Ya’ bağlacının anlamı ise kullanıldığı yerin “icabı haline” göre” değişiyor.. Mesela, “ya o, ya bu” şeklinde birinden birini seçme icabı halinde gereklilik bildiriyor.. Mesela, bir düşüncede sıra ile yer alan ayrı cins öğelerden biri ötekilerden üstün görüldüğünde, o öğe cümle dışına alınıyor ve başına bir ‘ya’ bağlacı getirilerek ‘hele, özellikle’ anlamında kullanılıyor.. Cevabi cümlenin sonuna getirildiğinde, asıl yargının arkadan gelen cümle ile anlatılacağını belirtiyor, vd..
Kavramlara gelince..Yevm; gün demek Arapça, eyyam; günler.. Eyyamcı ise, yevmiye hasebiyle kendi çıkarı için bir düşünceyi, haklı değil güçlü olan hesabına destekleyen ilkesizlere deniyor.. “Zamanın ruhu” kavramını literatüre kazandıran bilge Hegel, ilkeli bir aydın olarak kabul ediliyor.. O, diyalektiği tanımlarken, “insanlık tarihi, diyalektik bir konuşma sanatı gibidir. Bu konuşma; tez, anti tez, sentez içinde ilerler ve sentez yeni bir tez olarak yeni konuşmanın çekirdeği olur. Böylece karşıtların birliği içinde gelişerek değişir insanlık tarihi” diyor ve ekliyor: “Halkların tarihten aldıkları ders, tarihten hiç ders almadıklarıdır!” Bununla birlikte kavramın sahibinin kendi zeitgeist’tini (zamanın ruhu demek oluyor) iyi okuyamadığı da kimi ilkeli aydınlar tarafından dile getiriliyor.. Bu bağlamda mesela Marks, tarihin diyalektik ilkelerinden habersizlere yönelik eleştirisinde, “tarihte olaylar en çok iki kez yaşanır” diyor ve ekliyor: “İlk hali genellikle trajedidir, ikinci kez ise komedi!”
“Zamanın ruhunu” iyi okumayı bir geçim kuralı olarak benimseyen ve her dem her dönem güçlünün yanında saf tutan eyyamcı aydınlara “Makyevelist” de deniyor.. Zira yazdığı Prens adlı kitabında, prenslere, “amaca giden her yol meşrudur” ilkesizliğini ilke edinmelerini öğütleyen, bu bağlamda da ilkeli aydınlar tarafından “edep ya hu” düsturuna davet edilen Makyevel, tümeyyamcıların ilham kaynağı oluyor..
Artık, “hal böyle olunca” diyerek ‘eyyamcı aydınların’ trajikomik hallerine atfen zamanın ruhuna uygun fıkralara geçebiliriz..Fıkralardan ilki Aziz Nesin’in, “1960 ve sonrasını” anlattığı bir öyküsünden.. Özetle şöyle: “Ağa traktörüyle ilçeye pazara giderken, yolda yoksul bir köylüyü, “güya onunla eğlenmek” üzere traktöre alıyor. Ağa yol üzerindeki bir tezeği gösteriyor ve yoksul köylüye; “eğer şu tezeği yersen traktör senin” diyor. Yoksul köylü iniyor, yiyor ve ağanın traktörünü alıyor. İlçeye gidiyorlar, pazarı yapıp geri dönerken traktörün direksiyonundaki yoksul köylü ağayı da alıyor. Bu kez yoksul köylü yol üzerinde tezeği gösteriyor; “Ağa” diyor, “şu tezeği yersen traktör tekrar senin!” Ağa tezeği yiyor ve direksiyona geçiyor. Köye girerken yoksul köylü soruyor: “Ağa köyden çıkarken traktör kimindi? –Benim. –Ya, köye girerken? –Yine benim. Peki, yoldaki o tezekleri biz niye yedik?”
Ya, ikinci fıkra? “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sözünü diline pelesenk eden eyyamcı aydın, her şey değişse de kendisinin halinde değişen bir şey olmadığını söyleyen bencileyin yoksula güya eğlenerek diyalektiği anlatıyor! “Bak şimdi, sen doğdun, değişip büyüdün. Sonra öleceksin, çürüyüp toprağa karışacaksın, toprağında otlar büyüyecek, o otları bir inek yiyecek, sonra da çıkaracak. Ben de tezeğe bakıp, ne kadar değiştiğini artık anlamış olmalısın diyeceğim.” Bencileyin yoksul da “bakalım anlamış mıyım?” diyerek eyyamcı aydının söylediklerini tekrar ediyor: “Şimdi sen doğdun, değişip büyüdün. Sonra öleceksin, çürüyüp toprağa karışacaksın, toprağında otlar büyüyecek, o otları bir inek yiyecek, sonra da çıkaracak. Ben de tezeğe bakıp, sen hiç değişmemişsin diyeceğim!”
Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com