Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Bu yazım aslında muhtarlara, belediye başkanına ve İskenderun’un son günlerde düştüğü garip duruma… Birileri kızacak tabi eğer bu sayfayı okuma zahmetine katlanırlarsa. Çünkü ne de olsa okuma özürlüsüyüz toplumca.
Sevgili okuyucularım İskenderun Gazetesi ailesi olarak 19 Kasım 2021 günü sayın İskender Yönden’e bir nezaket ziyaretinde bulunduk. Ziyaret esnasında 109. Dönem Kaymakam Adayı Sayın Kerem Yüce de bulunuyordu. Sohbet doğal olarak içinde bulunduğumuz şehir ve sorunları idi. Bunun yanında İskenderun’un doğal güzelliği ve yitirdiğimiz çok daha güzel İskenderun ve İskenderun’da yaşamanın kolaylığı ve güveni idi.
Konuşma rahat bir ortamda samimi bir şekilde gerçekleşti. Misafirperverliği için sayın kaymakam ve çalışma arkadaşlarına çok teşekkür ederiz.
Ve Sevgili İskenderun! Ah seni ne hale getirdiler. Bu son günlerde senden ne kadar özür dilesek azdır. Yollar, kaldırımlar, delik deşik ama biz bisiklet yolu yapıyoruz ve bu yollar belli ki plansız programsız. Taksiye biniyorsunuz, taksiciler ateş püskürüyor, esnaf ateş püskürüyor, zaten dar olan yollar biraz daha daralmış, yayalar geçecek yer bulamıyor. Siparişler bu yüzden yerine varmıyor. Bizim sokaktaki kasap, Mustafa Kemal mahallesinde oturuyor. Geçenlerde siparişleri sırf sıkışık trafik yüzünden yerine ulaştıramadığından şikayet ediyordu. Ayrıca yayalar ve araçların da çok şikâyetçi olduğunu söyledi ve konuştuğum diğer esnaflar da bunu teyit etti. Ve tabi gözümün gördüğü de vardı. Ve soruyorum “Muhtarlar size bu konuda bilgi verdiler mi, fikrinizi aldılar mı?” gözlerini açtılar, ne dediler “bize sormak ya da bizimle konuşmak mı? Hayır, asla” dediler.
Ve bendeniz de buna şahidim. Bizim Yenişehir Muhtarımız da hiç birimizle konuşmadı bu konuda, bilgi vermedi. Ve tabi değişik mahallelerde oturan arkadaşlarımdan aldığım haberlerde bu yönde. Ve şimdi sevgili muhtarlara soruyorum, siz kendi fikrinizi söyleyebilirsiniz kişi olarak, yapılanlar sizin hoşunuza gidebilir ama sorumlu olduğunuz mahallenizin adına konuşacaksanız önce sormalısınız “siz kime sordunuz da” “evet memnunuz” diyorsunuz. Mahallenin adına. Örneğin benim haberim yok, bu konuda bilgilendirilmedim benim yerime konuşurken önce bilgilendirmeniz gerekmez mi?
Doğrusu sayın belediye başkanının, muhtarlarla toplantısında 45 muhtarın ağız birliği ile ‘Projelere onay vermesi!’ valla ne diyeceğimizi şaşırmamıza neden oldu. Ve bunu neye yoracağımıza karar veremedik. Ama tabi “ben yaptım oldu” diyenlerin zamanın da yaşıyoruz. Ve oylarımızla seçtiklerimizin bizi düşürdükleri duruma bakakalıyoruz ya…
Ve tabi yine bizim zavallı İskenderun’a dikilen heykellere inanmıyoruz, inanılacak gibi değil. Pac meydanına dikilen umacı valla küçük büyük herkesi korkutur. Ve o acayip musluk ya çok mu aradınız kardeşim bu güzellikleri? Valla o garip ışıklandırmalarda bir başka konu, güzelim İskenderun’un asil, duru güzelliğini yitirmek üzere. Bu işleri yapanlara el birliği ile onay verenler şimdi pişman, “alın bakalım ön görü neymiş görün kardeşim” demek isterdim ama İskenderun söz konusu olunca söyleyemiyorum işte. Ama tabi zararın neresinden dönerseniz iyidir.
Dilerim belediye başkanı da bir an önce vatandaşın sokaktaki insanının sesine kulak verir. Ve yanlıştan döner.
& & & & &
Ve sevgili okuyucularım Türk Eğitim-Sen Hatay 2 No’lu Şube Başkanı Yavuz Selim Yanık’a da bir nezaket ve hayırlı olsun ziyaretinde bulunduk, gazete ailesi olarak. Çok sıcak ve samimi bir ortamda gerçekleştirdiğimiz ziyarette çeşitli konular konuştuk. Başkan Yanık, adı gibi Yavuz bir öğretmen, yani eli öpülesi öğretmenlerden ve tuttuğunu koparan, 20 yıllık sendikacı yani işinin ehli. Sayın Yanık ile tüm okullarda yardımcı personel ve güvenlik personeli eksikliği yaşanmasının yanı sıra bölgemize özgü olarak da mültecilerden kaynaklanan sıkıntıları konuştuk, korona hanımın okullardaki durumunu ve sendikacılık üzerine bol bol sohbet ettik. Doğrusu çok güzel ve doyurucu bir görüşmeydi.
Sayın Yanık’ın mülteci çocuklarının ayrı sınıflarda ders görme fikri doğrusu bendenizi çok düşündürdü. Evet dil problemi var önce o çocuklara dil eğitimi verilmeli ve sonra diğer çocuklarla eğitim almalı. 50 çocuğun yarısı mülteci ise ve hiç dil bilmeden beşinci sınıfta okuyorsa bu olacak şey değil tabi. Ancak çocuklara hızlandırılmış Türkçe eğitimi verildikten sonra aynı sınıflarda okuması gerektiğine inanıyorum. Çükü çocuklar bir aradayken ancak hem dillerini hem de birbirlerini daha çabuk öğrenir ve kabul ederler diye düşünüyorum.
Ve sevgili okuyucularım dilerim her şey çok çabuk düzene girer ve güzel olur. Şimdilik sağlıkla ve sevgiyle kalalım hep birlikte ayrımsız gayrımsız. Yase
Günün Şiiri
Atatürk Aydınlık
Gece oldu yandım
Tepeden tırnağa donandım
İndim şehre pırıl pırıl
Geçtim ışıklar içinden
Işıklar ışıklar ışıklar içinden
Işıklar içinde
Karamanoğlu Mehmet
Çapkın
Bir gün geçiyordum köyünüzden
Seni gördüm nehirde yüzerken.
Utangaç ve neşeliydin.
Çapkın “sen ne güzelsin” dedim.
Çapkın benimle gelir misin dedim.
Güldün.
Gülüşün gamzesi vardı yanağında.
Kendini suya bıraktın, uzaklaştın anında.
YASE
Hasretinden Prangalar Eskittim
Seni anlatabilmek seni
İyi çocuklara, kahramanlara
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya…
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana…
Seni bağırabilsem seni
Dipsiz kuyulara
Akan yıldıza.
Bir kibrit çöpüne varana.
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamdan,
Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni…
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini…
Ahmed ARİF
Günün Fıkrası
Nasreddin Hoca, Bursa çarşısında dolaşırken bir şalvar beğenmiş. Tam alıp gidecekken karar değiştirip geri dönmüş. “Vazgeçtim, demiş satıcıya. Sen bunun yerine bana cübbe ver.”
Satıcının verdiği cübbeyi alıp giderken satıcı seslenmiş: “Efendi, parasını ödemedin!”
“Cübbenin yerine şalvarı bıraktım ya” demiş Hoca. Satıcı: “Şalvara da para vermemiştin ki” deyince, Hoca öfkelenmiş: “Ne tuhaf adamsın sen yahu, demiş. Almadığım şeyin parasını mı verecektim bir de!”
Günün Sözü
En Büyük Savaş Cehaletle Yapılan Savaştır