Evet, sevgili okuyucularım yarım yüzyılı geride bırakalı tam 22 yıl oldu. Dilerim dolu dolu bir yüz yılı geride bırakırız ve yeni bir yüzyıla yeniden, özgür, haktan, haklıdan, doğrudan ve ilkelerinden ödün vermeden başlarız.
Tabi içinde bulunduğumuz ortamda gazetecilik yapmak çok zorlaştı, ilk başta çalışma hevesimizi çaldılar. İlk yazmaya başladığım yıllarda “bugün neşeliyiz, sevinçliyiz, heyecanlıyız” diye başlıyordum yazılarıma. Ancak şimdi heyecanın, sevincin ve neşenin yerini kuşku ve sıkıntı almaya başladı. Havanda su dövmek gibi garip bir duygu yapıştı eteğimize bir türlü onu alt edemiyoruz. Taşra gazeteciliği yapmak zaten çok zordu -eğer çizginizden ödün vermiyorsanız- şimdilerde daha çok zorlaştı. Bir defa manevi ve maddi yönden zayıflattı bizi gelen yıllar.
Ancak her şeye rağmen bütün gücümüzle “küllerimizden doğmaya çalışacağız” demiyorum; çünkü küle dönmedik daha ve dönmeye de niyetimiz yok çok şükür. Özveri ile çalışmağa devam edeceğiz. En büyük yardımcımız kimseye göbekten bağlı olmamamız. Her zaman haktan ve haklıdan yana olmanın verdiği vicdan rahatlığı içinde olmamız.
İskenderun’da ilk yerel gazetede olarak hayata başladığı günden günümüze dek el değiştirerek fakat ilkelerinden ödün vermeden, kendini geliştirerek nasıl gelmişse bu günlere, bizde bundan sonra öyle geliştirmeye ve devam etmeye kararlıyız bütün zorluklara rağmen.
Ve sevgili okuyucularım nerdeyse 20 yılımın birkaç eksiği ile çalıştığım önce haftada iki, sonra her gün yazdığım sonra her gün bir sayfa hazırlayarak bu günlere geldiğim İskenderun Gazetesi. İlk ve tek gazete olarak uzun zaman tek, ses, tek nefes olmuş İskenderun’a. Ancak daha sonra kurulan gazeteler birer ikişer hayata adım atmaya başlamış.
Hayata atılan her yeni gazete İskenderun Gazetesi için rakip değil ama daha çok güçlenmesi için neden olmuş ve güç birliği oluşturmuş. Her güç, birbiriyle uyumlu olmasa da önemli olan uyumsuzluktan uyum yaratabilmek ve bizler bugün bunu başarmanın haklı onuru içindeyiz.
Doğum günümüzü kutladığımız bugün 23 Temmuz’da hava sıcak, ortam sımsıcak, haberler sıcak. Ve bizler sıcağız, ışıl ışılız. Her ne kadar çalışma zevkimiz çalınmış olsa da yukarda dediğim gibi. Biz yerel gazete olarak, her kesime eşit mesafedeyiz, şeffafız, ön yargıdan uzak yandaş değil, haklıdan taraf, doğru ve düzgünüz ve bundan ödün vermeye niyetimiz olmadığı için ayaktayız, başımız dik, onurumuz ve vicdanımız rahat… Bir gün bunların aksine bir şey için zorlanırsak dükkânı kapatır gideriz çok daha iyi olur.
Ve Gazete imtiyaz sahibi Sayın Ruzkullah Terbiyeli gazete ailemizin babası, her zaman gerçek bir baba gibi yanımızda olmuştur. Ve olmaya devam ediyor. Bu yüzden diğer gazete çalışanları arkadaşlarımızla birlikte en az Helga ve sevgili İlyas kadar ailenin fertleri gibi hissediyoruz kendimizi…
Ve bugün doğum günümüz ve amacımız bir gün elimizdeki meşaleyi sağlam, genç, dinamik, doğruluk ve dürüstlükten ödün vermeyen Atatürk gençliğine teslim etmektir. Aynen bizim teslim aldığımız gibi…
Ve iyi ki doğdun İSKENDERUN GAZETESİ… İskenderun’un ilk sesi, ilk kulağı, ilk haber kaynağı, ilk sanat ve edebiyat habercisi, ilk spor sayfası sahibi… Sen doğdun ve birçok doğuma neden oldun, senden sonra geldi değişik sesler ve değişik kulaklar ve değişik soluklar. Dilerim sonsuza dek soluğumuz kesilmesin, doğruluk ve dürüstlük üzerine kurulmuş, haklının yanında haksızın karşısında ön yargısız, yaşamımız süregelsin.
Ve sevgili okuyucularım. Bu yıl uzakta değilim özellikle bugün için İskenderun’dayım. Birlik ve beraberliğimizi biraz daha pekiştirmek ve bu güzel günü birlikte kutlamak için. Sizi de bekleriz. Ve şimdilik sağlıkla, sevgiyle hep birlikte kalalım. Ayrımsız gayrım sız. Yase
Günün Şiiri
Sonbahar
Durgun havuzları işlesin bırak
Yaprakların güneş ve ölüm rengi,
Sen kalbini dinle, ufkuna bak.
Düşünme mevsimi inleten rengi
Elemdir mest etsin ruhunu
Eser rüzgarların durgun ahengi.
Yan yana sessizce mevsimle keder
Hicrana aldanmış kalbimde gezin
Esen rüzgarlara sen kendini ver.
Ahmet Hamdi TANPINAR
Serçe
Kim sevecek bu küçücük serçeyi?
Uzun yoldan gelmiş ve yorgun.
“Ben değil” dedi koca meşe.
“Ben dallarımı onun yuvasıyla paylaşmayacağım
ve yapraklarımın örtüsü onun üşümüş göğsünü ısıtmayacak.”
Kim sevecek bu küçücük serçeyi,
Kim söyleyecek tatlı bir söz?
“Ben değil” dedi kuğu.
“Saçma bir fikir bu
diğer kuğular duysa gülüp alay eder be!”
Kalbi acıma hissiyle dolu,
kim açlıktan ölen bu serçeyi besleyecek?
“Ben değil” dedi altın başak.
“Yapabilseydim keşke ama olmaz!
Büyümek ve gelişmek için güçlü olmalıyım.”
Kim sevecek şu küçük serçeyi,
kimse yazmayacak mı ona bir ağıt?
“Ben yazarım” dedi kara toprak.
“Tüm benden olanlar bana geri döner,
çamurdan yaratıldınız ve
gene çamur olacaksınız sonunda.”
Günün Fıkrası
Temel ile Dursun kahvede sohbet ediyorlarmış? Dursun sormuş: “Ula Temel, söyle bakalum “Hayvanlar mı daha akillidur, insanlar mu da?”
“-Bunu bilemeyecek ne var daa, hayvanlar daha akulludir tabi ki.”
“-Nerden anladin da?”
“-Ula misal bizim karabaş. O benim her söylediğimi anlay, ben ise onun dediklerinden hiçbir şey anlamayrum”
& & & & &
Bir gün adamın iş yerine topal bir dilenci gelmiş. Kendini acındırıp para istemiş. Adam her ne kadar dilencilere karşı ön yargılı olsa da adama acıyıp bir miktar para vermiş. Tam dilenci gidecekken adam nasihat etmeyi ihmal etmemiş: “Bak, her şeye rağmen haline şükretmelisin. Belki ayağın topal olabilir ama kör de olabilirdin.”
Bunun üzerine dilenci cevap vermiş: “Yok abi onu da denedim. O işte fazla para yok. 50 TL diye 5 TL’leri yutturuyorlar hep”
Günün Sözü
Sevinçli anında kimseye vaatte bulunma öfkeli anında kimseye cevap verme
Çin Atasözü
Cahillerle tartışmaya girmeyin, ben hiç yenemedim.
Gazali