Değerli okurlarım, neden böyle bir başlık attığım konusunda, umarım bana sorular sormazsınız. Muhtemelen, diline sahip olamayan lafazan insanların ya da gelişen nahoş olayların etkisinde kalarak dümeni o tarafa çevirmiş olabilirim. Koşullar n’olursa olsun, gazeteci-yazarlara, üslubuna göre değerlendireceği bir konu gerekli…
Benim şimdiye kadar konu bulma sıkıntım olmadı. Futbol oynadığım yıllara ait yaşanmış olayları spor sayfasındaki köşeme, yaşadığım ve tanık olduğum ilginç olayları da, haftada bir yayınlanan sanat sayfamda okumanız için aktarıyorum. Uzun yaşamak ve insan oldum diyebilmek; bu iki deyimin içeriğinde neler yok ki, çok şeyler var! Hem ortak yönleri mevcut, hem de birbirini tamamlıyorlar. Çok ilginç değil mi? açıkladığım zaman daha da iyi anlayacaksınız…
Uzun yaşamak… Bir yerde oturarak, yumuşak bir koltukta şekerleme yapmakla, rahatsız olurcasına yiyerek. Banka cüzdanınızı kontrol edip, dövizleri demetleyerek, abdestiz ve milletin gözü önünde namaz kılarak, “Namaz kıl, sonra da ne yaparsan yap” zihniyetini güderek! Duygu sömürüsü yaparak, uzun yaşanmayacağı gibi, Yüce Yaradan’da öyle murat etmez…
Bu saydıklarımı ve sayacaklarımı makalemin ikinci aşamasında sizlere ayrıntılı biçimde sunmaya özen göstereceğim. İnsanım Demek, İnsan Oldum Demek! Bunlar çok önemli iki kavramdır, bunların hakkını vermek şarttır. Bu konuya şöylesine giriş yapmak istiyorum. İnsanım ve insan oldum diyebilmek, hiç de kolay bir şey değil elbette. Bizleri insanlıktan çıkaran, zaaflarımızdan arınabilmek, şişmiş egolarımızın esaretinden kurtulabilmek, aklımızı hırsımızın önüne geçirebilmek. Kendimiz için istemediğimizi, başkaları için de istememek, Hak ararken, başkalarının hakkını gasp etmemek, arzularımızın doruklarından inebilmek, Hatalarımızla, günahlarımızla yüzleşme cesaretini gösterebilmek.
Eğer, İnsan Oldum Demek Olsaydı; Sudan nedenlerle, birbirimizin canını alır, gözünü oyar mıydık? Birbirimiz, gömmek için, tırnaklarımızla bu kadar derin çukurlar kazıp üzerine çimen tohumu eker miydik? Sevgisizliği ilke haline getirir miydik? Haset ve kıskançlık, ölümcül bir virüs gibi içimizi boşaltır ve de çürütür müydü? Bütün camialar cadı kazanı gibi kaynar mıydı? Türk sporu böylesine yer ile yeksen olur muydu? Yarınki sayımızda kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA