Umudumuzu Kaybetmeyelim

0
136

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Şehit haberleri arasında yeni seçim hükümeti kuruldu. MHP’de sular durulmuyor, haklılar kuşkusuz. Neyse hayırlısı diyelim de hayırlısı olsun!.. Bunca kan revan içinde birde seçim derdine düştük hadi o da hayırlısı diyelim bakalım bu hayır işin neresinde saklı? Zaman gösterecek!.. Ve hepsi bir yana dün 1 Eylül  Dünya Barış Günüydü, oysa dünya barış günü gerçekte 21 Eylül tarihinde kutlanıyor, dün yazmıştım. 160 ülke tarafından 1 Eylül gününü bizim ve Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti’nin dışında kimse kutlamıyor. Olsun bizim için zaman önemli değil her gün barış günü olsun, bendeniz kendime bunu ilan ediyorum bundan böyle  bendenizin her günü barış günü.

Aslında, Türkiye’de 1 Eylül tarihinde kutlanan “Dünya Barış Günü” 2. Dünya Savaşı’nın başlama tarihi ve Birleşmiş Milletlerin buna yönelik olarak aldığı bir kararla ilgili şöyle ki 1 Eylül 1939’da Naziler Polonya’yı işgal etmişler ve bu işgal 2. Dünya Savaşı’nın da başlangıcı olmuştur. İnsanlık tarihinin en kanlı savaşlarından biri olan bu savaşın unutulmaması amacıyla dünyanın dört bir yanında 1 Eylül’ün “Dünya Barış Günü” olarak kutlanması kararlaştırılmıştır. Yani Türkiye’deki “Dünya Barış Günü”nün geçerliliği bu nedenle Birleşmiş Milletlerin aldığı bu kararda yatmaktadır.

Fakat daha sonra, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)’nin ve Varşova Paktı’nın dağılması üzerine, Hitler 1939 yılında Polonya’yı işgal ederek 2. Dünya Savaşı’nı başlattığı tarih olan 1 Eylül tarihi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 30 Kasım 1981 tarihindeki 57. birleşiminde, “Genel Kurul”un açılış günü olan her Eylül’ün üçüncü salı gününün “Uluslararası Barış Günü” ilan edilmesiyle  değişmiştir. Daha sonra da, Genel Kurul’un 7 Eylül 2001 tarih veA/RES/55/282 sayılı kararı ile 21 Eylül “Dünya Barış Günü” olarak ilan edilmiştir…

Kids_blue_planet

Biz hala 1 Eylül  günü kutluyorsak ne çıkar ki? Neyse bugün Gazipaşa’da  bu güne özel bisiklet turları düzenlenmiş. Emre’de bu tura hazırlanıyor. Düşününce bu sıcakta ağır botların içinde pişen Mehmetçiklerin ayaklarını, evlere düşen ateş toplarını, içte ve dışta savaşanları ne bisiklet ne de barış günü umurumda olmuyor. Şehit haberleri her gün var ve her gün yüzlerce mülteci savaş yüzünden ülkelerinden uzakta kaçış yolunda canlarını yitirirken, evlerde dahi insanlar bölünürken huzursuzluk had safhada iken hangi  barış gününden söz edilebilir ki? Ancak umutlarımızı her şeye rağmen diri tutmaya çalışıyoruz ve çalışacağız. Ve her durumda “Yurtta sulh cihanda sulh demeye devam edeceğiz. Ve şehitlerimize mekânınız cennet olsun diyorum Allah sabır versin sevdiklerinize ve hepimize. Ve hakkınızı helal edin diyemiyorum yüzüm yok. Biz nasıl ödeyeceğiz onların hakkını onu düşünüyorum.

Ve sevgili okuyucularım sağlık ve sevgiyle kalalım her şeye rağmen ve birlikle, beraberlikle ayrımsız gayrımsız. Yase

& & & & & &

Bugün Yapmamız Gerekenler; Teşekkür Edelim, Gülümseyelim, Yaşlılara Yardım Edelim, Asla Umutlarımızı Kaybetmeyelim, Elimizi Zamanın Elinden Ayırmayalım.

Minik Bir Öykü…

Akıl Şeytanı Yener

Dün  deniz kenarında bir kafede oturmuş ağabeyimle, verdiğimiz siparişleri beklerken bir yandan da balık tutan insanları  seyrediyorduk. Rüzgar hafif ve nemliydi. Arada bir ellerime  nem taneleri düşüyordu. Kırağı gibi… Güneş bir türlü özgürce  gösterememişti cemalini. Bir bulut  sürekli önünde duruyordu. Ama o ne duruş. Bulutun üst tarafına yansıyan güneşin eşsiz güzelliği lal ediyor dilimizi. Alev, alev yanan tonlarca pamuk sanki… Ve balıkçı motorları, biri gelirken diğeri gidiyor. Homur, homur. “Güzel olmalı balıkçılık” diyorum. Deniz güven veriyor sanki onlara kayıp giderken üzerinde. “Ama zor” diyor abim ve “denize asla güvenilmez.” Gözlerimiz ilerde  aklımız anılarda…

“Eskiden iskeleden suya para atardık ve onu bulmak içine suya dalardık” diyor abim. Arkamdan tatlı bir ses “size bir öykü anlatayım” diyor. İster istemez  dönüyorum, gözüm balıkçı motorlarının bıraktığı izlerde. Kulağım arkamdan gelen tatlı sese kilitleniyor… Ve bir gülümseme yayılıyor  yüzüme duyduklarımdan. Bir gün bir adam şeytana takıyor kafayı  ve onu tutup hapsetmek için aylarca yıllarca uğraşıyor. Nihayet  sonunda onu bir şişeye hapsetmeyi başarıyor. Şişenin kapağını sıkıca  kapatıp kaçmasını önlemeye çalışıyor.

Ve bir gün şehir dışına çıkmaması gerekiyor. Eşine sakın şişenin kapağını açma diye sıkı-sıkı tembihliyor. Ancak kadın çok merek ediyor. “bu şişede ne var acaba” diye. Birkaç gün sabrediyor. Sonunda kapağı açıveriyor. Açması ile karşısında şeytanı görmesi bir oluyor. “Sen kimsin?” diyor. “Ben şeytanım, eşin beni hapsetmişti.  Ama ben senin sayende kurtuldum” diyor. Kadın “İnanmıyorum sen şeytan olamazsın. Bana şeytan olduğunu kanıtla” diyor. “Nasıl yani” diye soruyor  şeytan. “Şişenin içine gir de göreyim o zaman inanırım” diyor. Şeytan şişeye giriyor. Ve hemen kadın şişenin kapağını sıkıca kapatıyor. Şeytan içerde dövünüyorken kadın gülümseyerek; “Akıl şeytanı yendi” diyor…

Günün Şiiri

Türkülerle Yürümek

Coşkunun yağız atları dörtnala damarlarımda

Sarışın elleriyle yüzümü okşuyor akşam

Yağmurlu düşlere doğru yürüyoruz

Sırtımda cop böğrümde sevda yarası

Çiğ düşmüş yapraklara sevgiye ve güzel günlere

Karanlık geçiyor yüzümüzden – açlık

Sevişen kaplumbağaların çığlığını duyuyoruz

Bir türkünün ezgisine uyuyoruz

Evlerinin önü üzüm asması

Yarimin giydiği hürriyet basması

Gözlerimiz gözlerimiz bir çift mavzer namlusu

Yürüyoruz böceklerin karanlığından

Kozasını delen kelebeklerin dünyasına

Ağlamak benim insan yanımdır

Sırtımda cop böğrümde sevda yarası

İnceden ince daha söyleyemediğim bir sızı

Yürüyoruz buğulu bir fotoğrafa ve güzel günlere

Bir motor gürültüsü bir tren sesi – ayrılık

Çatlayan tohumun sesini duyuyoruz

Bir türkünün ezgisine uyuyoruz

Gün olur devran döner

Ben de sararım yari

Gözlerimizde sarı başakları umudun gözlerimizde keder

Yürüyoruz denizlerin ve bulutların üzerinden

Bütün duvarların tel örgülerin

Doğal ve yapay sınırları üzerinden

Üzerinden bütün ten renklerinin bütün kan renklerinin

Ağlayan bir gelinin rüyasına ve güzel günlere

Bahçemde bir gül kızarıyor

Sırtımda cop böğrümde sevda yarası

Doğan günün sevincini duyuyoruz

Bir türkünün ezgisine uyuyoruz

Şu karşı yaylada göç katar katar

Bir güzel sevdası serimde tüter

İnsanın insanın yüreği yumruğu kadar

Yürüyoruz yürüyoruz yürüyoruz

Aydın HATİPOĞLU

Günün Fıkrası

Doktorun biri, yıllardır ilgilendiği ve sevdiği bir hastasının yanında uyku hapları taşıdığını görmüş ve onu uyarmak istemiş: “Haluk Bey, kullandığınız uyku haplarını gördüm, zaman-zaman ihtiyacınız olabilir ama ben sizi uyarayım; o haplar çok etkilidir ve bağımlılık yaparlar.”

Hasta bunun üzerine ukala-ukala gülümsemiş: “Yok doktorcum, sen yanlış biliyorsun. 17 senedir bu ilacı kullanırım, bağımlılık filan yaptığını görmedim!”

Günün Sözü

Yaşlanarak değil yaşayarak tecrübe kazanılır, zaman insanları değil armutları olgunlaştırır!

Peyami SAFA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here