Değerli okurlarım, doğrusunu isterseniz “Futbolumuzun Kültürü” diye başlık atacaktım ama demokrasi, cumhuriyet, kültür başlığı altında makalelerimin yayınlandığını hatırlıyorum. O nedenle, kültürü ülkemize mal ederek futbolu ve onun çirkinliklerini, üzücü olaylarını şimdilik diskalifiye ettim. Belki de böyle daha iyi oldu.
Avrupa’da yayınlanan ve gerçekleri dile getiren spor mecmualarının hemen hepsi, derbilerimizden birinin Dünya’da üçüncü olduğunun altını çizmektedir. Belki bu yakıştırma bizim için onur vesilesi de sayılabilir. Bilerek ya da bilmeyerek ülkemizin reklâmı da yapılmış olabilir.
Ancak, O derbide yaşanan çirkinlikleri, dudak uçuklatan yaklaşımları yazacak değilim. Daha önce ayrıntılı olarak sizlere sunmuştum. Bu kez, ülkemizin kültürüne yönelerek, biraz olsun yaşadığımız ve gördüğümüz çirkinliklerden sizleri uzaklaştırmak istiyorum.
Edirne’den Van’a kadar, İzmir’den Ardahan’a kadar, Samsun’dan Hatay’a kadar, şöyle bir göz attığımızda, gözü tırmalayan bir fark yada bir ayrılık göremeyiz ve görmemiz de mümkün değil. Misafirperverlik, Ekmeğine cömertlik, Güçsüzün yanında olmak, Komşu hatırını sonuna kadar saymak, Vatan için gözü kapalı can vermek… Bu saydıklarım bizim ortak özelliklerimizdir. Dün böyleydi, bugün de böyle, yarın da böyle olacaktır.
Ortak taraflarımızın yanı sıra, sınırlarımız içinde öyle bir şehrimiz var ki, dünyanın göz diktiği, genel olarak parmakla gösterdiği muhteşem bir merkez; İSTANBUL! Bildiğiniz gibi, İstanbul Kültür Başkenti olduğundan, her dönemde O’nu anlatan kitaplar basılmakta, mersiyeler yazılmaktadır. asıl olmasın ki, Dünya coğrafyasında konumu nedeniyle (iki kıtayı ayıran ve iki kıtayı birleştiren falan…) oldukça önemli bir kültür kimliği taşıyor bu muhteşem şehrimiz.
Bunlara ilaveten, tarihte yaşadığı önemli koşulları da ekleyecek olursak, yüzyıllar boyu bu müstesna kaderi yaşadığı açıkça anlaşılmış olur.
Çok uzun yıllar, Bizans ve Roma’ya başkentlik etti bu şehrimiz! Neredeyse beş asra yakın bir dönemde (467 yıl) Osmanlı devletinin Ray-ı Tahtı idi. Yüzyıllarla tanımlanan bu uzun zaman dilimi içinde var ettiği, kendine özgü kültürüyle dillere destan bir yerleşim merkezi oldu. Olmaya da devam ediyor.
Kısacası, yüzyıllar boyunca Bizans ve Roma İmparatorluklarına başkentlik eden İstanbul, hemen-hemen beş asır da Osmanlı İmparatorluğuna Pay-ı Taht oldu. Hiçbir Başkente nasip olmayan bu uzun zaman dilimi içinde, küllerinden var ettiği kültürüyle, dünyanın tek sayılı kültür başkentlerinden biri oldu.
Bu özel kültürün oluşması konusuna parantez açmak istiyorum.
Güreş ve yüzmenin, bu sporları yapanların erkek olması kaydıyla yapılması serbestti ama özellikle futbolun oynanması hem yasaktı ve özellikle günahtı. Yuvarlak bir cisme tekme atanların katli vacipti. Buna rağmen Osmanlı İmparatorluğunun hasta adam unvanını aldığı dönemde ecnebiler tüm spor dallarını ve özellikle futbolu rahatlıkla oynayabiliyorlardı.
O zaman muhafazakârlık oldukça katıydı ve öyleydi! Peki, şimdi nasıl ki?
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA