Türkiye Yıldız’ını Uğurladı

0
46

Sanat Yazısı

Değerli Okurlarım, Cumhuriyet tarihimizin gerçek hanımefendilerinden birini daha sonsuzluğa uğurladık. Sanat camiasını yasa boğan bu üzücü olay geçtiğimiz Pazar günü olmuştu.

Bir yoldaşımın cenazesinde bulunmak üzere Ankara’daydım ve orada haberim oldu. Bu nedenle Yıldız Kenter hanımefendiye görevimize birkaç gün gecikmeli olarak yerine getiriyorum.

Hocaların hocası Yıldız Kenter akciğer rahatsızlığı nedeniyle tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi ve ölümsüzleşti.

Babasının Müslüman ve annesinin de Hristiyan olduğunu duymuştum. Muhtemelen annesine çektiği düşünüyorum. Yardımsever, cömert, okumayı, öğrenmeyi ve de öğretmeyi seven bir kişiliğe sahipti.

Yardımsever ve cömert oluşu duyumlarım arasında. Fakat okumayı sevme konusunda bizzat gördüklerimi söylemeliyim.

Ankara’nın Hazan Mevsimi uzundur. Güneş ısıtmasa bile kendini gösterir yani ben buradayım demek için. İşte böyle bir mevsimde Gençlik Parkı’nda elinde bir kitap okurken gördüm kendisini.

Ancak, merhumeyi, yani hanımefendiyi görüp ve konuşabilme bir kez nasip oldu. Cumhuriyet’in 50. yıl kupası organize edilmişti. Daha önce sanat etkinlikleri vardı.

Tribünde merhumenin yanında kimler vardı derseniz…

Ağabeyi Müşfik Kenter, eşi Şükran Güngör bulunuyordu. Bir de genç bir kız vardı bitti ve final maçı başladı. müsabaka başlayalı on dakika olmuştu ki, kendime hakim olamadım ve yanlarına yaklaştım.

Genç bir gazeteciydim. Medeni cesaret, ifade, kılık kıyafet yerindeydi ama öyle bir ortamı da kaçırmak niyetinde değildim… Yanlarına yaklaştım…

-Efendim hangi takımı daha şanslı görüyorsunuz? Soru buydu…

Aldığım yanıt nazik ve zarifti…

-Genç gazeteci, Galatasaray’ı daha özverili ve rakibine saygılı görüyorum…

Gerçekten de merhumenin dediği gibi oldu. Bilenler bilir final Galatasaray-Fenerbahçe arasında oynanmıştı. 50. yıl kupası sarı-kırmızılı takımın oldu.

Nereden bilebilirdim ki, uzun yıllar sonra bir hanımefendinin arkasından bunları yazacağımı. Hiçbir gazetecinin bir konuda bir anısı olduğunu sanmıyorum. O zaman ölümü kim düşünüyordu ki. Bu bir iki cümleyle o zaman beni ön plana çıkarmıştı. Hanımefendi. Bu sözlerime Türkiye Gazetesinde Öcal Uluç tanıktır.

Yalansız, hilesiz, hurdasız bir ömür yaşadın. Mekanın cennet olsun, mezarın nurlarla dolsun Amen…

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

Bir Yıldız Kenter Vardı

Değerli Okurlarım, dünya ölümlüdür ve ölümün yaptığını da hiçbir şey yapamaz. Paraya kanmaz, yalvarmayı duymaz, bağırmayı tınmaz, vaatlere inanmaz ve işte öyle bir şey ölüm. Bazı ölümlerden ders çıkarmamız gerekiyor aslında.

Türk Tiyatrosu denince akla gelen ilk isimlerden biriydi. Sanatçı bir aileden geliyordu. Merhum Müşfik Kenter’i söylememe gerek yok, ailenin en büyüğü idi. Daha sonra evlenerek (Merhume Kenter’den söz ediyorum) aileye kattıkları Şükran Güngör beyefendi vardı.

Kenter Ailesinin sanatçılığına sözümüz yok ama Merhum Şükran Güngör’ün sanatçılık yapısı bir başkaydı. Bir çok oyununu izledim. Rolünü yaşıyordu adeta.

Ayağa düşmeyen, ortalıkta dolaşmayan müstesna kişilerdi. Onların bıraktığı boşluğun dolacağını hiç sanmıyorum. Sanatçı olmak kolay değildir. Şimdikiler mi? Güldürmeyin beni, Onlar aşktan başka bir şey düşünmüyorlar. İyilerini sözümden dolayı tenzih ederim.

Tiyatro dünyamızdan bir kayıp daha var…

Devlet Tiyatrosu sanatçılarından Jale Birsel vefat etti. 92 yaşında olan sanatçı Merhume Jale Birsel zatürreeden vefatını öğreniyoruz.

Hem meslektaş ve hem de konservatuarda sınıf arkadaşı olan iki sanatçımız aynı gün ama ayrı mezarlıklarda toprağa verilecek. Allah rahmet etsin…

Efendim, burada bir gerçeği söylemeden geçemeyeceğim. Bir gazeteci olarak duygularımı yazma yürekliliğini gösteremezsem kendime saygım kalmaz.

Merhume Jale Birsel’i tanımıyorum. Her hangi bir oyununu da izlemedim. İzmir’e sadece futbol maçları için giderdim belki de ondandır.

Ancak, bundan yirmi yıl önce vefat eden eşi Salah Birsel’i tanırdım. Ankara’da matbaa ağırlıklı bir kurumun müdürüydü. Yazarlığını da bilmem, ancak siyah-beyaz ekranda iki kez şiir okuduğunu biliyorum.

Müdürü olduğu kurumdaki işçilere karşı oldukça katıydı. Onlara karşı nedense toleransı yoktu. Bu tutum ve davranışından dolayı bizim çizgimizde değildi. Yine de Salah Birsel’i rahmetle anıyorum.

Ustam Fikret Oytam bir sergiyle anılıyor…

İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği (İFSAK) kuruluşunun 60. yılında Gazeteci, yazar, şair, ressam, fotoğraf ustası olan Merhum Fikret Oytam’ı, “Gidi Gide” adlı fotoğraf sergisiyle ağırlıyor.

Ustam Merhum Fikret Otyam’ın 1953-1996 yılları arasında Anadolu insanının yaşamını belgelediği ve “Fotoğraflarla gide gide” başlığı altında topladığı eserlerden seçilen 60 fotğraftan oluşan sergi, sanatçının tüm fotoğraf çalışmalarından önemli başlıkları gözler önüne seriyor.

Doğu ve Güneydoğu bölgelerine yaptığı gezilerdeki gözlemlerini, yazdığı kitaplarla binlerce insana ulaştırdı.

Ürettiği belgesel fotoğraflar ve foto-röportajlar dönemin en önemli görsel kaynakları oldu. Daha yazamadığım bir çok aktiviteler…

Ustam Fikret Otyam’ın İFSAK Galeri’deki o müthiş eserleri Aralık Ayı ilk haftasının sonuna kadar ziyaret edilebilir.

Burada bir not düşmek istiyorum. Bir şanssızlık olur da Ankara’ya gidemezsem Ustam Fikret Otyam’la anılarımı haftaya sizlere sunacağım.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

 Bir Ustanın Ardından

Dürüst, cömert, iyiliksever ve dobra insanları unutmamız mümkün değildir. Bu özellikleri muhtemelen onların ufak tefek hatalarını kamufle ediyor diyebilirim. Bütün ustalara buradan saygılarımı gönderiyor ve rahmetle anıyorum. Nur içinde yatsınlar.

Benim ustam, kısa sürede beni keşfeder ve yazmam için ısrar eden, ön ayak olan Merhum Fikret Otyam için bundan sonraki sanat ve kültür sayfamda, yine bu sütunlarda bir şeyler yazmayı düşünüyorum. sizler de okuyacaksınız. Usta! Mekanın cennettir inşallah…

Günün Sözü
Ustalar Giderken de Ses Getirir.

Öcal’dan İnciler
Ustalık Unvanını Millet Verir.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here