“Gelecekte eğitim öngörülmez olacak; sürekli bir yenilik devinimi ve döngüsü içinde hızla yaşanacak ve çabuk tüketilecek, gelenekselleşemeyecek! Fiziksel eğitim mekânları yerini sanal ve stüdyo tarzı mecralara bırakacak! Evde eğitim kavramı değişik şekillerde önümüze çıkabilir. Hatta geleneksel eğitimsizliğin yerleşikleşeceği zamanlarda, eğitimin geleceğinde geleneksel eğitimi merkeze alan ve kutsallaştıran eğitim kolonileri kurulabilir!”
Bu cümleler, “Hürriyet gazetesinin 1 Mayıs tarihli “Eğitim, Bilim, Teknoloji” ekinden.. Cümleler ise, İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü, İnovasyon Merkezi Direktörü’ne ait.. İnovasyoncu eğitimcimiz, tercüme kokulu taklidi cümlelerine; “Yakın tarihe kadar İngiliz Eğitim Bakanlığı’nın birimi olan, şimdi bağımsız bir düşünce kuruluşu haline gelen Innovation Unit’in, ‘21. Yüzyıl okulları ve Eğitimin 10 Özelliği’ üzerine yaptığı çalışmalara göre..” diyerek Türk Eğitim Sisteminin geleceğini dışarıdan (d)okumaya devam ediyor!
Yenilik, buluş anlamlarıyla tanımlanan inovasyon; eğitimdeki moda kavramlardan biri.. Geleneksel eğitimciler, batılı toplum mühendislerinin bulduğu, gelecekte eğitimin tüm standartlarından tasfiye edilerek geleneksizleşeceği türünden küreselci, dolayısıyla gayri milli kavramların, karşılığı olmayan doğulu toplumlarda yenilik adına “taklidi” yaşama neden olduğunu söyler.. Dolayısıyla bu yazı bu yargıyla birlikte ülke yurttaşlığını giyinmeden dünya vatandaşlığına soyunanların eleştiri politiği olarak da okunabilir..
Sorun ne? Sorun, modern zamanlarda geleneksel eğitimin yerinde yeller eseceği öngörüsü.. Yani? Eğitimin geçmişten geleceğe geleneksel özünde var olan milli, manevi ve ahlaki değerlerin de yerinde yeller esebileceği kaygısı!
Eğitimi bir tüketim metaı gibi gören piyasacı ve gelecekteki geleneksiz eğitimin de öngörülemez olacağını öngören inovasyoncu eğitimcilerin dünya vatandaşlığı taklidi görüşlerini ben, “etik” bulmuyorum.. Eğitimimizin başında bulunan milli kavramının içerdiği anlam tümlüğünü de “ahlaki” gerekçeme ekliyorum.. Belirtmeliyim ki etik, “ahlak”ın karşılığı değil felsefesidir.. Ahlakın karşılığı “moral”dir.. Etik; “İyi nedir? Ne yapmalıyız?” gibi soruları ödev alır. Ahlakın mutlak değerleri vardır.. “Etik” içerisinde, değerlerden seçicilik olabilir, yanı sıra hayatın içinden yeni değerler, kurallar, ilkeler oluşturabilir.. Dolayısıyla etik olmayan, ilkesizliktir..
İlkesel anlamda ben, insanlığımızın ahlaki, toplumumuzun milli ve manevi değerleriyle etkileşimli yapılandırma mühendisliğini eğitimin işlevi; bu bağlamda veli ve öğretmenlerimizi de birer “toplum mühendisi” olarak kabul ediyorum.. Ve fakat inovasyoncu kimi eğitimciler, bireyi belirli standartlar (aslında ilkeler kastediliyor) içinde şekillendirdiği, özgünlüğünü de güya yok ettiği savıyla toplum mühendisliği olgusunu kabul etmezler.. İyi de, peki bu eğitimciler, gayri insani rekabete dayalı piyasa değersizliklerini sanal stüdyo tarzı mecralar da dahil çoklu etkileşim ortamlarıyla yapılandıran “küreselcilik” teorisyenlerinin de, gerçekte birer toplum mühendisi olduklarını acaba bilmezler mi?
Mühendis; hendeseyi (şekillerin ölçümünü, çizimini, hesabını) içeren anlamına gelir.. Bu bağlamda mesela, fiziki olayların şekilsel sonuçlarına bakarak “olası” nedenleri araştıran, bulduğu nedeni o fiziki olayın oluşum, işleyiş ve gelişimine ilişkin yasa haline getiren bilgelere mühendis denilir.. Ki, bu yasalardan hareketle kendi bedensel yapımız da dahil fiziki doğamız imar edilir, dolayısıyla mühendislik; hendese ve hesabın yanında hekimlik ve mimarlığı da içerir.. Ve fakat asıl önemlisi, henüz gerçekleşmemiş bir fiziki olayın, gerçekleşebileceği mekan ve zamana yönelik tahmin yapılarak, plan proje üretilir..
Sosyal olayların şekilsel sonuçlarına bakarak “olası” nedenleri araştıran, bulduğu nedeni o sosyal olayın oluşum, işleyiş ve gelişimine ilişkin yasa haline getiren bilgelere ise “hakim” denilir.. Bu yasalardan hareketle kendi psikolojik yapımız da dahil sosyal doğamız imar edilir, dolayısıyla hakimlik, “toplum mimarlığını” da içerir.. Yanı sıra mühendislik yasaları sosyal olaylara uyarlanarak, olası sonuçlara yönelik sosyal yapılandırmaya plan, proje üretilir.. Bu tür sosyal teorisyenliğin adına da, literatürde “toplum mühendisi” denilir..
Bir toplum mühendisliği olan eğitimde, maddesel moda kavramlar yanında modası geçmeyen geleneksel “ahlak” kavramının içerdiği madde ötesi milli ve manevi değerler de bulunur.. Burada bir kez daha sorulabilir, peki sorun ne? Sorun, eğitimde yenilik adına küreselci inovasyon türü taklidi buluşlar ve teknolojik med cezirlerin etkisindeki çocuklarımızın milli ve manevi şuur ve şahsiyetlerinin maddeleştirilmesi tehlikesi! Prof. Dr. Fisun Çuhadaroğlu, “Değişen toplumda kimlik krizi” konulu konferansında geleneksel kalıcı değerleri gelecekte de yaşatabilmek yönlü uyarıcı milli eğitimci kişiliğiyle bu durumu şöyle açıklar; “Toplumsal değişim, teknolojik gelişmeler, fazla uyaranla etkileşim, sosyal hareketlilik, nesne ilişkileri değişikliklerine yol açmaktadır. Nesne ilişkilerinde, “kalıcılık” yerini “gelip geçiciliğe” bırakmıştır. Toplumlarda “bir kağıt eşya kültürü” oluşmuştur. Buna “kullan at kültürü” de diyebiliriz. Bu kültür gerçeklik duygusunu azaltmakta ve yabancılaşmaya yol açmaktadır. Bu da kalıcı değerlere sahip olunmasının önünde engel oluşturmaktadır.”
Selam ve saygılar…