‘Yıldırma, korku salma, ürkütme, bezdirme, kargaşa yaratma, sindirme ve toplumun huzurunu kaçırma…’ İşte terörün gerçek yüzü…
‘Korkakça, ödlekçe, kalleşçe ve vahşice demokrasiye, millete ve ülkeye karşı yapılan kanlı eylemler…’ Uygulanan “vur kaç ve gizlen” yöntemleri.
“Din, özgürlük ve eşitlik” kavramlarının arkasına sığınarak yüzleri maskeli figüranlar sürüsü… Emperyalist güçlerin piyonları, maşaları ve taşeronları…
İnsanlık duyguları tamamen körelmiş, alçakça ve acımasızca, çekinmeden, gözlerini kırpmadan ‘elini kana bulayan’ vicdan ve merhametten nasibini alamamış katliam şebekeleri.
Özellikle inanç ve etnik hassasiyetleri kaşıyarak “kin, öfke ve nefret” söylemleriyle ortalığı yangın yerine çeviren ve hala “ortaçağ” zifiri karanlığı zihniyetinin esaretinden kurtulamayan ilkel mahlûklar.
Terörün “dini, milliyeti, ırkı ve cinsiyeti” olmazmış. Aynı zamanda terörün “insani değerleri, vicdanı, merhameti, ahlakı, adalet ve hukuku” olmaz. Terör insanlığın başına musallat olmuş kronikleşmiş evrensel bir yaradır.
Terörü “bir hak arama yolu” kisvesiyle vahşi propaganda aracı olarak kullanmak asla kabul edilemez. Kural tanımayan bu cinayet ve katliam çeteleri, “insanlığı, uygarlığı ve çevreyi” hunharca yok etmekte. Terörü de işlerine geldiği gibi evirip çevirip körüklemektedirler.
“Para ve güç” heveslisi emperyalistlerin elinde oyuncak olan terörün maşaları, “uzaktan kumanda” sistemiyle yönlendirilmektedir. Terörün sinsi planlayıcıları, çıkarlarına uymayan ve kötü emellerine ulaşmayı engelleyen toplumlara karşı “kargaşa” yaratarak bedel ödetme yöntemlerini harekete geçirirler.
Bir ülkeyi içten fethetmenin en kolay ve en kestirme yolu, içerideki işbirlikçilerle “ortaklık” kurmaktır. Ortalığı cehennem topuna çevirmekten sakınmayan, terörü bir “güç gösterisi” aracı olarak kullananlar, zafer kazanacaklarını sanırlar. Ancak sonunda hep hayal kırıklığına uğrarlar.
Çünkü insanlık tarihinde bugüne kadar terör hareketleriyle amacına ulaşmış, zaferle sonuçlanmış bir olaya rastlanmamıştır.
Terör hastalığıyla baş edebilmek için “ne tank, ne top ne de tüfek” gibi silahlara gereksinim vardır. Bu belaya karşı kullanılacak en şiddetli silah “birlik ve beraberlik” ilacıdır.
İyi günde zor günde, “el ele, gönül gönüle, omuz omuza” kenetlenerek tek vücut halinde hoşgörü ve kardeşlik duygularının pekiştirdiği bir kader birliği… İşte o zaman terörden medet umanlar, eninde sonunda pes edip diz çökeceklerdir.