Temizlik İmandan Gelir

0
143

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? “Temizlik imandan gelir” diye bir söz vardır. Bu söze inanırım candan gönülden. Temizlik anlayışı zamanla öğrendim ki kişiye göre değişiyor. Kimisi için temizlik etrafı silip süpürmek, toz almak, kimisi için üstünü başını temiz tutmak, kimisi içinse içini temiz tutmaktır temizlik. Dipte köşede toz, kir, pas bırakmamak.

Benim içinse hepsi birdendir. İçini temiz tutan dışını da temiz tutar diye düşünüyorum. Bu hem maddi anlamda hem de manevi anlamda bir temizliliktir, her iki anlamdan biri eksik ise temizlikte eksik kalır bence. Ve iddia ediyorum ki bizim toplumca temizlik anlayışımız eksik ve yanlıştır. Örneğin sahilde çekirdek çıtlayıp kaldırımda kabuktan halı oluşturan bir ev hanımının evindeki temizlikten kuşku duyarım. Evi temizdir, olabilir ancak temizliği sokağa taşımıyorsa o temizlik eksiktir ve bir yerde anlamsızdır ki o sokaklar sanki bizim değil de uzaylılarınmış gibi davranırız. Ancak öyle bile olsa bizde o sokaklardan geçip gidiyoruz ve tepe, tepe kullanıyoruz yani? Yani bizimde sorumluluğumuz var o sokakların temizliğinde değil mi? Ama nedense temiz tutmak aklımızdan geçmez bile.

Çünkü temizlik anlayışımız bu, evi temizler kapı önünü kirli bırakırız. Merdivenleri kullanırız ama onları da temiz tutmayız, elimizde ne varsa buruşturup bir kenara atarız, sigara izmariti dahil. Ve biz bu kirli sokaklarda geçer kirli merdivenlerden çıkar ve kirli kapı önünden evimize gireriz. Bunca kiri taşıdığımız evimiz nasıl temiz olabilir bilmiyorum. Ancak benim düşünceme göre temizliğin tam olması şart. Halıyı süpürüp kiri halı altına atmak temizlik değildir. İnsan böylesi bir temizlikle ancak kendini kandırabilir.

Ve böyle bir anlayışla manevi temizlik oluşturmak olanaksızdır bence. Zaten bunu yapanların böyle bir düşüncesi de olmamıştır zahir.

Neyse herkesin temizlik anlayışı kendine diyorum. Ancak hiçbir zaman toplumla birlikte iken insanın kendine diye bir şeyi olmamalı da diye düşünüyorum ya, benim düşüncemde kendime.

Bu sabah mutfağı havalandırmak için pencereyi açtığımda çöp konteynırlarının, temizlik görevlilerince temizlenmekte olduğunu gördüm. Burada çöp konteynırları turuncu renkli plastikten, o ağır hantal şeyler kalkmış, yerine daha hafif ve renkli şeyler gelmiş. Renkli ve temiz olunca konteynırlar sokağında havası değiyor ister istemez. Kaldırım boyunca ve evlerin bahçelerindeki yeşil ağaçlar, çimenler çiçeklerle ve bu turuncu konteynırlar! Ne güzel dedim. Tazyikli suyla temizleniyor. Bekledim izlemeye devam ettim bana değişik gelen bu işi. Elemanlar konteynırın dışını bir anda tertemiz yaptılar ellerini hiç sürmeden.

Tamda bekliyorum içini temizleyecekler!! Ki içi yukardan göründüğü kadarı ile baya kirli, kirler yapışmış kalınlaşmış bile. Yukardan “hadi bir içeri sık şu tazyikli suyu içi de dışı gibi tertemiz olsun” diye mesaj göndermeye başladım. Ancak hiç oralı olmadı çalışan “dışı seni içi beni yakan” konteynırı bırakıp başkasına geçti. Elim yanağımda böylece kaldım. Yani elin bir şeye değmiyor. Bir sıkıyorsun, iki sıkıyorsun basınçlı suyu, daha çok değil. Ve bu senin görevin, iki dakikanı değil, yarım dakikanı alır bu iş, peki ama kardeşim neden yapmazsın? Neden dışını temizler içini kirli bırakırsın? Kendimi yiyorum içimden sekizinci kattan atlayıp “neden içini temizlemiyorsun kardeşim” diye sormak geliyor ya da bağırmak yukardan. Ama olmuyor yapmıyorum ancak daha buradayım  ve onları aşağıda yakalarım inşallah…

Ve sevgili okuyucularım bu dışı temizlemek içi kirli bırakmak bizim klasik davranışımız. Çünkü bizler her zaman işimizi benimsemeden yaparız oysa bu bir ahlak sorunudur. Sorumlu olduğun iş senin işindir. Ve bu iş için sana belli bir ödeme yapılıyor. Karşılığını aldığın bu işi yarım yaparsan, yarım ödeme almaya razı mısın? Hayır asla razı olmazsın o zaman işini tam yap, işin senin aynan kardeşim aynan…

Ve bizler sırf bu yarım yamalak benimsemeden yaptığımız işler yüzünden daha çok acılar çekeriz. Ve bu yüzden zahir “temizlik imandan gelir” demiş atalarımız. Ve sevgili okuyucularım şimdilik sağlık ve sevgiyle hep birlikte kalın. Yase

& & & & &

Hangisini İyi Beslersem

Yaşlı Kızılderili reisi kulübesinin önünde torunuyla oturmuş az ötede birbiriyle boğuşup duran iki köpeği izliyordu. Köpeklerden biri beyaz biri siyahtı ve on iki yaşındaki çocuk kendini bildi bileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde boğuşup duruyorlardı. Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki iri köpekti bunlar. Çocuk kulübeyi korumak için biri yeterli gözükürken niye ötekinin de olduğu, hem niye renklerinin ille de siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu artık. O merakla sordu dedesine.Yaşlı reis, bilgece bir gülümsemeyle torununun sırtını sıvazladı.

“Onlar, dedi, benim için iki simgedir evlat”

“Neyin simgesi?” diye sordu çocuk.

“İyilik ile kötülüğün simgesi. Aynen şu gördüğün köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım onları.”

Çocuk sözün burasında, mücadele varsa, kazananı da olmalı diye düşündü ve her çocuğa bitmeyen sorulara bir yenisini ekledi: “Peki sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?” Bilge reis, derin bir gülümsemeyle baktı torununa: “Hangisi mi evlat? Ben hangisini daha iyi beslersem o!”

Günün Şiiri

İKİ LÂF

Poliste adımızı sordular

-Bileklerimize kelepçe vurdular-

Dedik ki biz oyuz

Dosyada künyemiz vardır

Babamız Ahmet annemiz Fatma…

Vaktimiz yoktu evlenemedik

dedik;

Nüfusta kaydımız bekârdır.

Ne avrat, ne evlât, dünür…

Yirminci asırda her şair

bizim gibi düşünür.

İçerde küf ve nem

Demir parmaklık arkasında ışıltılar!

-Geç dediler;

Aralandı kapı, yürüdük,

Eğildi üstünden atladık – duvar.

Sağanak sağanak

Yağıyordu gökten aydınlık

Yürüdük…

Yer bizimle

gökler bizimle

Sular bizimle başladı yürümeğe,

Yürüdük

Demirkapı, Ahırkapı, Adliye.

Yürüdük…

Bileklerimizde tel kelepçe

Bütün gece…

Yargıçta suçumuzu sordular

-Bileklerimizde karakol mührü vurdular-

Dedik ki çok

Dedik ki yok

Dedik ki adam öldürmedik kan içmedik

Yalnız iki lâf dedik

Dedik ki

Gün ağardı göğe bak!

Dedik ki

Güneş doğsa sırtımız ısınacak!

Dedik ki çok

Hür bir dünyada mutlu insanlar

Onlar için yemiş verir ormanlar

İnsan büyür mihnet küçülür

Ve pürüzsüz sular gibi akar zamanlar.

Yıldızlar omuzların hemen tepesinde

Keder ve hınç Kafdağı’nın ötesinde

Gök bir anneçınar gibi üstünde onların

Ve onlar oynaşırlar bu çınarın gölgesinde.

Sokakta yolumuza durdular.

Neticeyi sordular.

Dedik ki

Ya kırmızı, ya sarı!

Şahit edip deriz ki gökleri ve tarlaları

Adam öldürmedik kan içmedik!

Yalnız iki lâf dedik.

İlhami Bekir TEZ

Günün Fıkrası

Adam iş gezisinden evine normalden 1 gün erken dönüyormuş. Hava alanından taksiye binmiş, şoföre demiş ki: “Bana bir iyilik yapar mısın? Ben iş gezisindeydim ve adım gibi eminim ben yokken karım eve sevgilisini aldı… Sen de benimle eve girip ben onları basarken şahitlik eder misin?” der. Taksi şoförü teklifi kabul etmiş, eve gelmişler, yatak odasına çıkmışlar. Işıkları yakıp battaniyeyi yataktan bir çekmişler ki, kadın hakikaten başka bir adamla yatakta. Adam hemen silahına davranmış o sırada karısı bağırmış: “YAPMA..!!! Bu adam bizim için neler yaptı bir bilsen… Sana doğum gününde aldığım Corvette’nin parasını kim ödedi sanıyorsun? Ya yeni teknemizin parasını? Senin sağa sola borçlarını nasıl kapattık sanıyorsun??? Hep onun sayesinde oldu!!!” Adam taksi şoförüne dönmüş: “Sen olsan şimdi ne yaparsın…?” Taksi şoförü “Valla beyefendi… Ben olsam bir an önce adamın üstünü örterdim, malum havalar soğudu bir sürü salgın hastalık kol geziyor.”

Günün Sözü

Bir başbakan sahneye çıkıp soytarılık yapsa yarım dakika beceremez, foyası ortaya çıkar. Ama bir soytarı, kimseye hissettirmeden yıllarca başbakan koltuğunda oturabiliR.

Peter Ustinov

%1000 Kazanç elde edilebilir ama %100’den daha çok kaybedilemez.

Hermann Josef Abs

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here