Değerli okurlarım, taraftar konusunu kaç kez sizlere sunduğumu kesin olarak hatırlamıyorum ama en azından 5- 6 kez gündeminize getirdiğimi söyleyebilirim. Her defasında da, taraftarın ne denli önemli olduğunu altını çizerek anlatmıştım. Birçok okurlarım, memnuniyetleriyle beraber, bu önemli konuyu bütün spor yazarlarının işlemesi gerektiğini ısrarla vurgulamışlardı.
Ancak, gelin görün ki yerel basında şu ana kadar spor makalesi yazıp da altına imzasını atacak bir gazeteciye rastlamadım. Belki de vardır, eğer varsa sonuna kadar var olurlar inşallah. Çünkü her gün yazdığım makalelerimin sayısını ve konusunu okurlarım belirlemektedirler.
Okurlarımla, telefonda ve muhtelif yerlerde iç içeyimdir. Ayaküstü de olsa onların sorularına cevap vermek benim en büyük zevkim olmuştur. Önemli desteğimdir onlar. Makalelerimin sayısını bile onlar belirliyor dersem hiç de mübalağa etmemiş olurum.
Evet, İskenderunspor’un rakiplerine kök söktürdüğü dönemde, şehrimizin ismini herkese ezberlettiği yıllarda, doğal olarak İskenderunspor taraftarıydım. Şimdi de öyle! Daha sonraki yıllarda, bu yerel takımımız süratle kan kaybederek amatörlükte karar kıldığında, herkes gibi bizler de üzüldük şüphesiz.
Özellikle şunu belirmeliyim ki İskenderunspor 3. Profesyonel Lig’de son aylarını yaşarken, hiç de iyi yönetilmedi. Basiretsiz insanların elinde kaldı. Taraftarlar küstü, maçlara giden olmadı. Daha sonra ki gelişmeleri zaten biliyorsunuz. Biz basın mensuplarının da mutlaka bir rengi vardır. Bunu saklamanın da bir anlam taşıdığına inanmıyorum. Hiç tarafsız olunur mu? Tarafsızım diyenler resmen yalan söylemiş olurlar.
Bu söylediklerim, hakemlerimiz için de geçerli! Onlara sorarsanız, hepsi milli takımımızı tuttuklarını söylerler. Hiç birisi şu takımın taraftarıyım diyemezler. Çünkü korku dağları bekliyor. Bana göre en rahatı “Çilekeş Taraftarlar” diye düşünüyorum.
Avrupalı hakemler böyle mi? Renklerini açıkça belli ediyor. Rahatlıkla söyleyebiliyorlar. Biz, tekrar konumuza dönelim.
Bu makalemin konusu, yerel takımlarımızın mali ve idari yapılarını anlatmak değil, başarılarını kamuoyuna en doğru biçimde duyurabilmek, başarısızlık halinde ise, neler yapmaları gerektiğini samimi bir biçimde yöneticilere anlatmaktır. Bunları da ayrıntılı bir biçimde yarın ki sayımızda anlatmaya çalışacağım.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA