Hava gibi yaşamın temel maddelerinden biri olan su, biliyoruz ki cana can katıyor. Bu “mucize” madde, sonsuz bereketiyle mucizeler yaratarak bir damlasıyla bile ‘Doğaya Canlılık’ katıyor. Ancak Yaşlı Dünyamız, insan eliyle gittikçe yeşillik ortamından uzaklaşıyor ve “çölleşmeye” doğru yol alıyor.
Su bolluğu da hiç tükenmeyecekmiş gibi “bol keseden” bilinçsizce ve sorumsuzca israf ediliyor. Ne yazık ki, İnsanoğlu tepside hazır sunulan suyun sonsuz nimetlerini elinin tersiyle itiyor.
Yaklaşık yüzde yetmişi sularla kaplı olan Dünyamızın “tatlı su payı” sadece ise yüzde üçtür. “Susuzluk ve Kuraklık” artık kapıya dayanmış durumdadır. Dünyamızın Nüfusu hızla artarken; su rezervleri ve tarım alanları zıt oranda azalmaktadır.
Suyun hesaplı tüketilmesinde ciddi önlemlerin alınmamasıyla bu günleri arar hale geleceğiz. Eli kulağında, hiç şüphesiz göz açıp kapayıncaya kadar geçecek sürede su “stratejik” bir konuma gelecek ve Petrolün tahtına oturacaktır. Zira Petrolün yerini dolduracak enerji alternatifleri ortaya çıkmaya başladı. Ama suyun yerini doldurabilecek alternatifleri keşfetmek imkânsızdır.
Su, artık “Stratejik bir silah” olmaya adaydır. Petrol üreten ülkelerin devri kapanacak, yerine Su zengini Ülkeler alacak ve Dünyada söz sahibi olacaklardır.
Gün gelecek, Petrol Denizinin bolluğunda yüzen Ülkeler, bir damla suya avuç açacaklardır. Döşenen Petrol ve Doğalgaz boru hatlarıyla artık Petrol ihraç etmek yerine bu hatlarla “su ithal etme” zorunluluğu kaçınılmazdır.
Yapılan araştırmalara göre, yakın gelecekte üç milyar insanın susuz kalacağı hesaplanmıştır. Bir damla suyun dahi petrolün kat-kat üstünde değer kazanacağı apaçık ortadadır. Nuh Tufanı ile suyun gazabına uğrayan İnsanoğlu’nun, bu kez 21. yüzyılda “Susuzluktan” gazaba uğraması içten bile değildir.