Susmanın İkinci Yüzü

0
49

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Zaman susma zamanı bendeniz için. Çünkü kalabalık içim; sımsıkı susacak kadar kalabalık. Ve şiir konuşsun istedim bugün. Ve şimdilik sağlık sevgi birlik ve beraberlikle kalalım sevgili okuyucularım. Yase

 Susmanın İkinci Yüzü

Şimdi bütün anmalar bir susmanın içinde..
Şimdi bütün susmalar bir odanın içinde..
Anlatmaya bir sözcük, bir bakış arıyorlar,
Önce sakladıkları, bir adamın içinde.

Seni Saklayacağım

Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde
Şarkılarımda, sözlerimde.

Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde.

Sen göreceksin duyacaksın
Parıldayan bir sevi sıcaklığı,
Uyuyacak, uyanacaksın.

Bakacaksın, benzemiyor
Gelen günler geçenlere,
Dalacaksın.

Bir seviyi anlamak
Bir yaşam harcamaktır,
Harcayacaksın.

Seni yaşayacağım, anlatılmaz,
Yaşayacağım gözlerimde;
Gözlerimde saklayacağım.

Bir gün, tam anlatmaya…
Bakacaksın,
Gözlerimi kapayacağım…
Anlayacaksın.

Özdemir Asaf

Kırmızı Bir Kuştur

Kırmızı bir kuştur soluğum
Kumral göklerinde saçlarının
Seni kucağıma alıyorum
Tarifsiz uzuyor bacakların
Kırmızı bir at oluyor soluğum
Yüzünün yanmasından anlıyorum
Yoksuluz gecelerimiz çok kısa
Dört nala sevişmek lazım

Cemal Süreya

Hüznün Kuşları

ben bütün hüzünleri denemişim kendimde
canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını
bir bir denemişim bütün kelimeleri
yeni sözler buldum seni görmeyeli

kuliste yarasını saran soytarı gibi
seni görmeyeli
kasketim eğip üstüne acılarımın
sen yüzüne sürgün olduğum kadın

kardeşim olan gözlerini unutmadım
çık gel bir kez daha beni bozguna uğrat

sen tutar kendini incecik sevdirirdin
bir umuttum bir misillemeydin yalnızlığa
şanssızım diyemem kendi payıma
hain bir aşk bu kökü dışarda
olur böyle şeyler ara sıra
olur ara sıra

Cemal Süreya

Orda Bir Köy Var Uzakta

Orda bir köy var, uzakta
O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesek de, tozmasak da
O köy bizim köyümüzdür.

Orda bir ev var, uzakta
O ev bizim evimizdir.
Yatmasak da, kalkmasak da
O ev bizim evimizdir.

Orda bir ses var, uzakta
O ses bizim sesimizdir.
Duymasak da, tınmasak da
O ses bizim sesimizdir.

Orda bir dağ var, uzakta
O dağ bizim dağımızdır.
İnmesek de, çıkmasak da
O dağ bizim dağımızdır.

Orda bir yol var, uzakta
O yol bizim yolumuzdur.
Dönmesek de, varmasak da
O yol bizim yolumuzdur.

Ahmet Kutsi Tecer

Tabiat Odam

Severim kırlarda ben yaşamayı,
On iki ayı.
Severim kırların yeşil göğsünü,
Bütün süsünü.

İstemem başımın üzerinde dam,
Tabiat odam
İstemem topraktan başka bir yatak,
Kehkeşanlar tak.

Kuşlardan savrulan bir incecik tüy,
Üstümde örtü.
Ve aydan kırpılan bütün yıldızlar,
Rüyamda kızlar.

Her sabah neşeyle uyanan bir eş,
Koynumda güneş.
Dallarda ötüşen kuşlar kabilem,
Bilmezler elem.

Ağlarsak bizimle beraber olur,
Hemşirem yağmur.
Sızlarsak bizimle beraber sızlar,
Kardeşim rüzgâr.

İsteyen toplasın binlerce arşın,
Karlardan kışın.
Mutlaka öptürür bağlarda temmuz,
Çıplak bir omuz.

Severim kırlarda ben yaşamayı,
On iki ayı.
Severim kırların yeşil göğsünü,
Bütün süsünü.

Ölürsem istemem ne yas, ne kefen,
Ne başka bir fen.
Üstümden kalkmasın çimen, çiy, yosun,
Ruhum uyusun.

Ahmet Kutsi Tecer

Günün Şiiri

Kırgın Günler Göçebesi

Yurdun neresiydi senin

Ey rüzgâra bürünen göçebe

Tükettin işte barındığın

Kırgun günleri de

Biriktin ve çürüdün

Eski taş oyuklarında

Çimlendi gizlediğin tohum

Islak bir çizgiydin

Kuşların geceye çizdiği

Acı sularında çığlıklar

Kırk yıl eğirdin ipliğini

Kırkıncı şiirinin

Önünde duruyor şimdi

Yangınlar atlası temmuz

Kül üreten kent günleri

Geçit vermeyen köprü

Çıkrıkta bekleyen iplik

Çıkıp gidecek gibisin

Kendine çizdiğin eğriden

Bursa günleri kentine

Şiiri ilk bulduğun

Su günlerine yeniden

Yeniden kuşatıyor seni

Korku ve kuşku günleri

İçindeki taş tanrı

Ağır basıyor yeniden

Uzun süren o yıkımlar yılı

Yurdun neresiydi senin

Ey rüzgâra bürünen göçebe

Ahmet UYSAL

Günün Fıkrası

Nasreddin Hoca evine sık, sık ciğer getirdiği halde bir türlü onları yemek kendisine nasip olmaz. Her seferinde hanımı: “Kahrolası kedi ciğeri yedi. Hınzır hayvan ciğeri yemiş. Canı çıkasıca sarman kedi ciğeri aşırmış” diye bahaneler uyduruyormuş.

Bir gün dayanamamış Hoca. Hemen bir kenarda duran baltayı kapıp, mutfak dolabına yerleştirmiş. Hanımı: “Ne yapıyorsun Hoca demiş, baltanın dolapta işi ne?”

Hoca cevap vermiş: “Hanım hanım, sen bizim kediyi hâlâ tanıyamamışsın. Üç akçelik ciğere tenezzül eden hayvan kırk akçelik baltayı bırakır mı sanıyorsun?”

Günün Sözü

Zeki Adamlar Söyleyecek Bir Şeyleri Olduğu İçin Konuşurlar. Aptallar, Konuşmaları Gerektiği İçin.

Platon

Gününü faydalı bir şekilde kullanmasını bilen bir insan için asıl mutluluk akşam vaktinde gelir.

Corneille

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here