Değerli okurlarım, bu makalemde sizlere, gerekli olduğuna inandığım için şike, doping, teşvik priminden ayrıntılı biçimde söz edecektim. Olmadı! Neden olmadığını da biliyorsunuz. Bizleri derinden üzen o kadar çok vefat oldu ki, onlar için de bir şeyler yazmamız gerekti. Doğal olarak bizim görevimiz de anmak ve hatırlanmalarını sağlamak. Bugün, sizlere ahlaktan söz edeceğim. Diğerlerini de daha sonra ayrıntılı biçimde gündeminize getireceğim. Ümit ediyorum ölümler olmaz artık…
“Etik” sözcüğü eski Yunancadan gelen bir kelime ya, nedense evrensel bir ifade haline geldi. Öz olarak terbiyeli ve ahlaklı olmak demektir. Etik olmayan davranış ise, kuraldışı ve haksız yoldan kazanılmış başarı ve ona dayalı haksız kazançtır. Spor, sahip olduğu evrensel felsefe ve içinde barındırdığı ahlaki kurallarla insanlar arasında barış, dostluk, arkadaşlık gibi sevgi temeline dayalı bağların oluşmasını ve pekiştirilmesini sağlar. Bunun yanında sporun evresel felsefesi kapsamında, önemle vurgulanması gereken bir başka nokta da spordaki temel amacın başarı değil, başarıya ulaşma çabalarının onurlu ve erdemli olmasını zorunlu kılar.
Spor etiğin ve olimpizm felsefesinin temel ve vazgeçilmez ilkesi “Sporcu-spor adamı kimliğinin korunmasıdır.” Maalesef bugün sporcuya, spor yöneticisine hatta spor izleyicisine egemen olan düşünce, toplumdaki “Ne pahasına olursa olsun bir an önce zengin olma” felsefesine paralel olarak gelişen “ne pahasına olursa olsun başarı” biçimindeki yoz ve ilkel düşüncedir. Bugün stat anarşisinin sebebi de maalesef budur. Ülkemizde, hileli yolla elde edilen başarı ve onun sayesinde elde edilen kazançlar, sporcu ve spor adamı iddiasındaki bazı beyinleri cezp etmektedir. Böyle beyinlerin tek amacı vardır. Sadece kazanmak…
Dünya üzerinde önemli boyutlara ulaşan spor etkinliklerinde ülke olarak adımızı tüm bu gerçeklere karşın olumlu bir biçimde duyurmak istiyorsak, öncelikle spordaki gerçek kazanımın ne olduğunun farkına varmamız gerekiyor. Spordaki gerçek başarı, dayanışma, mücadele, özgüven, yetenek gibi önemli bedensel ve düşünsel özellikleri insanlar arasında barış, dostluk, kardeşlik, arkadaşlık gibi sevgi temeline dayalı bağları oluşturabilmektir.
Etik yoldan elde edilen başarı altın gibidir ve kararmaz. Bilerek ve de yanlış yaparak şampiyon olunabilir ama sporcu/spor adamlığı kimliğini kaybeden, eğer varsa önce kişiliğini kaybeder. Hepimizin çabası şu olmalıdır… Gençlerimizi korumak ve onlara doğru yolu göstermek! Kolay olmayabilir ama denemekte yarar var diye düşünüyorum. Üzerinde yasadığımız coğrafyadan kaynaklanan gerilim stratejileri nedeniyle yıllardan beri toplumumuz tedirginliğe ve umutsuzluğa itilmiştir. Süratle artan nüfus, işsizlik, göç, terör ve bu nedenle doğan geleceğe güvensizlik toplumsal paronayaya neden olmaktadır.
Düzensiz yaşam koşulları, uyuşturucu alışkanlığının yayılması, bastırılmış duyguların psikolojik olarak açığa çıkmasıyla genç nesillerin (bir kısmının) hızla şiddete kaymasına neden olmaktadır. Biz böyle söylüyoruz ama bizi yönettiklerini sananlar iyi örnek olmuyorlar ki kime gitsen tescil edilmiş bir şeyi var. Gemicik falan filan… Seçimde yaklaşıyor etrafımız nohuttan kömürden geçilmez. Bunlar yetmiyormuş gibi, Spor Bakanı da sanat değeri olduğu için boşaltılan bir evi satın alıyor. Demek ki; Balık En Baştan Kokuyor…
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA