Değerli okurlarım, sporda etik olma, başka bir ifadeyle de ahlaklı olma konusuna bazı gençlerimizin arzusu üzerine bir kez daha gündeminize zarureti hâsıl oldu. Bu etik sözcüğü dilimize yeni girmekle beraber Yunancadan gelmiş bir kelimedir ve de terbiyeli, ahlaklı olmak anlamındadır. Etik olmayan davranış ise, kural dışı ve haksız yoldan kazanılmış başarı ve ona dayalı bir haksız, şaibeli bir kazançtır.
Etik olmayan davranışlar; bankasının altını boşaltanlar, devletten vergi kaçıranlar, yanında çalışan personelin ücretini gasp edenler hayali ihracat yapanlar, bina yapımında, çimento yerine kum kullananlar insanların günahsız yere ölmesine neden olanlar, çek senet mafyalığı yapanlar ve bu işlerden rant sağlayanlar ki, bunları çoğaltmak tamamıyla mümkündür. Ama bizim konumuz spor…
Evet, etik olmayan ve bu şekilde başarı ve kazanç elde edenler, toplumun büyük bölümü tarafından reddedilip ve kabul görmezler. Ama nedense bu tür olaylar ve müsebbipleri hala gündem oluşturuyor. Spor, sahip olduğu evrensel felsefe ve içinde barındırdığı ahlaki kurallarla insanlar arasında dostluk, barış, kardeşlik gibi sevgi temellerine dayalı güçlü bağların oluşmasını ve de pekiştirilmesini sağlar.
Bunun yanı sıra, sporun evrensel felsefesi kapsamında, önemle vurgulanması gereken bir başka nokta da, spordaki temel amacın başarı değil, başarıyı yakalama ve ulaşma çabalarının onurlu ve erdemli olmasını zorunlu kılar. Spor etiği (ahlaklı olma) ve olimpizim felsefesinin temel ve vazgeçilmez felsefesi, sporcu-spor adamı kimliğinin korunmasıdır.
Futbol kuralları içinde bir maçı kazanmak isteyen futbolcuların, oyuncularını kurallar çerçevesinde motive eden yöneticilerin yaptıkları şikedir ve ahlaksızlıktır. “Rakip takımı motive etmek için, bir bavul dolusu dolar gönderdik, kazanacağız, üç puan bizim” diye yöneticiler o kupayı hak ettiklerine yürekten inanmalıdırlar.
Kazanılan başarının ve havaya kaldırılan kupanın rengi zahiren beyaz olmalıdır. Futbolcular, yöneticiler o kupayı hak ettiklerine yürekten inanmalıdırlar. Neden, şike yaptıkları için küme düşürülen takımlar çabucak toparlanamıyor, inişe geçiyor? Bunun cevabı çok basit.
İlgili federasyon o takım hakkında kara kaplı bir dosya açıyor, taraftarları üzülüyor ve desteğini çekiyor. Kötü bir imaj yarattıklarından herkes tarafından aşağılanıyor. Bundan daha kötüsü ne olabilir ki? “Ben Sporcunun Zeki, Çevik ve Aynı Zamanda Ahlaklısını Severim” diyen Ulu Önder Atatürk, bunu boşuna mı söylemiş?
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA