Değerli okurlarım, bir voleybol hocası, konuşmasında “bu müsabakayı rakibe set vermeden kazanmak istiyoruz” şeklinde söyleyebilir. Doğal hakkıdır, bence de hiçbir sakıncası yok. Bir basketbol koçu da “rakibimizi açık farkla yenmek istiyoruz, böyle bir galibiyete ihtiyacımız var” şeklinde konuşabilir. Açıklamasını bu şekilde yapabilir ve bence inanın hiçbir sakıncası da yok.
Spor müsabakalarında olduğu gibi her dalda adam gibi adam olmaya özen göstereceğiz. İçimizden çıkmış değerlerimize saygılı olacağız. Futbolda da, önemli isimler geldi ve geçti, sanat âleminde de öyle değil mi?
Örneğin, Merhum Taçsız Kral Metin Oktay attığı gollerle değil, insanlığı ve efendiliği ile anılıyor. Öyle değil mi? Televizyonun siyah beyaz olduğu dönemde Orhan Gencebay yine vardı. Üstelik TRT tarafından yasaklanmıştı. Yine de ülkemizde sevilen sayılan bir isimdi. Geçen yıllar saygınlığına saygınlık ekledi. “Batsın bu dünya” demek kolay mı? Sadri Alışık, kaybetmiş olmamıza rağmen, herkesin gözünde giderek büyüyor. Turist Ömer olmak kolay mı? Tiyatroyu futbola tercih eden Metin Serezli hiç unutulur mu? Arkadaşım eşek diyen Barış Manço’nun yeri hala doldurulamıyor. Sanat Güneşi Zeki Müren gibisini boşuna beklemeyelim, gelmeyecek.
Onurlu bir yaşam ve iyi huy, ahlak sanat gücüyle birleşince böylesine efsane sanatçılar ortaya çıkıyor. Ülkesinden aldığını yine ülkesine vererek ödeşen bu tür güzel insanlar bile anılarına saygılı olalım, yaşayanların da kıymetini bilelim. Akil insanlara da fazla bir şey söylemeyelim. Ne yapsın zavallılar?
Sanat gücüyle bütünleşmiş, haysiyetli bir yaşam sürmüş, iyi huy ve ahlakla ortaya çıkan efsane sanatçılarımızdan sadece bir kaçını sayabildim. Aslında o kadar çok ki saymakla bitmez. Hayatta olanlara sağlık ve afiyet, ebediyete intikal edenlere de rahmet diliyorum.
“Topu depmek garın mı doyurur?” ve de “Şarkı türkü diyenlere ekmek mi veriyorlar?” Bunlardan korkulur ama zaten onlarla beraber yaşıyoruz, herkes belli. Asıl kimlerden korkmamız gerekiyor, biliyor musunuz?
Yaşamında zor gün görmemiş, hiç kazık yememiş olanlardan korkacaksın. Kazığın ne olduğunu bilmediklerinden, kazık atmakta bir an bile tereddüt etmezler. “Çok iyi adam” ve “Namuslu kadın” rolü üslenen ve aynı bu kavramları sık-sık tekrarlayanlardan ürkeceksin, korkacaksın, yanlarına yaklaşman gerektiğinde de olağanüstü dikkatli olacaksın. Yarın da futbolun korkulacak yanlarına bakacağız ama şimdi devam edelim.
Sevmediği insanları ve de onların küçük hatalarını büyüterek diline dolayanlardan da korkacaksın. En yakın dostunuz bile olsa, hiç şüpheniz olmasın ki, desteğinizi çektiğiniz anda aynı şeylerin fazlasını sana yapar. Onlara sakın ola ki işiniz düşmesin. Kadınsan seni satın almaya kalkarlar o ahlaksızlar. Erkeksen onuru kırıp, en zehirli yılan olurlar. Bire bir olduğunda o zavallıların yakasını toparlayıp, yüzlerine tüküreceksin.
“Minareler süngümüz, camiler kışlamız” diyenlerden de korkmak gerekir. Benim bildiğim camilerde ibadet edilir, Allah’ın evidir. Yanlış duymuş olabilirim. İşitme kaybım var da ondan. Futbolun korkulacak yönleri: yarın!
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA