Değerli okurlarım, bir zamanlar salladıklarına şimdilerde dost olursa, bunun adına siyasi nezaket denmez. Muhtemelen bu yaklaşıma “Yandaşlık” denir. Analar ağlamasının karşılığı %100 olur. Türk Milletinin %40’ı Türk Milli Takımı yenilsin mi diyor? Türk ulusu analar ağlasın, silahlar susmanın mı diyor? Türk takımlarının başarısına, Milli Takımımızın galibiyetlerine sevineceksek, içerde huzur şart!
Futbolda, kupalardan elenmeyi gayet doğal sayabiliyoruz, tecrübe kazanıyoruz, seneye daha iyi oluruz diyebiliyoruz. Daha fazla çalışarak ideallerimizi gerçekleştirmemiz de mümkün oluyor.
Ancak ülkeyi küçültmek, polisi sahaya çıkartmak, 3-5-2 ya da 4-4-2 yerine ‘Başkanlık’ sistemini getirmek… İşte, yüce Türk Ulusu’na bunlar ters düşüyor. Nedense hazmedilmiyor!
Bir hususu kolaylıkla, zorluk çekmeden, fazlada zorlanmadan içimize sindiriyor, hazmedebiliyoruz. Bunun için yüzümüz de kızarmıyor. Duyduğumuz kadarıyla, devlet adamlarının nezaret ettiği bir poşet nohut, bir torba kömür konusu! Kömürü alıp yüzümüzün karasıyla doğru sandık başına gidiyoruz. Bize helal olsun. ‘Adam gibi adam olmalıyız’ demiştim ya, devam edeceğiz…
Bir voleybol hocası, konuşmasında “…bu müsabakayı rakibe set vermeden kazanmak istiyoruz…” şeklinde söyleyebilir, en doğal hakkıdır. Bence de hiçbir sakıncası yok. Bir basketbol koçu da “…rakibimizi açık farkla yenmek istiyoruz, böyle bir galibiyete ihtiyacımız var…” şeklinde konuşabilir. Bence inanın hiçbir sakıncası yok.
Benim bir arkadaşım var, aynı zamanda şairdir. Parası-pulu, kellesi-kulağı yerinde olduğu için bazı yerlerde “baba” diyorlardı. Bazı yerlerde yüksek tempodan çıkışları da oluyor. Tatlı sert nasihatlerde de bulunuyor. Hem sağlığımızı ve hem de ülke çıkarlarını düşünüyor…
Ama bir defa bile “Kadınlarınızı dövmeyin” dediğini kimseler duymamış! Bu dayak konularına fazla sıcak bakmamak lazım!
Adam gibi adam olmaya özen göstereceğiz. İçimizden çıkmış değerlerimize saygılı olacağız. Futbolda da, önemli isimler geldi ve geçti, sanat âleminde de öyle değil mi? Örneğin, Merhum Taçsız Kral Metin Oktay, attığı gollerle değil, insanlığı ve efendiliği ile anılıyor. Öyle değil mi?
Televizyonun siyah beyaz olduğu dönemde Orhan Gencebay yine vardı. Üstelik TRT tarafından yasaklanmıştı. Yine de ülkemizde sevilen sayılan bir isimdi. Sadri Alışık, kaybetmiş olmamıza rağmen, herkesin gözünde giderek büyüyor. Turist Ömer olmak kolay mı? Tiyatroyu, futbola tercih eden Metin Serezli hiç unutulur mu? Arkadaşım eşek diyen Barış Manço’nun yeri hala doldurulamıyor. Sanat Güneşimiz Zeki Müren gibisini boşuna beklemeyelim, gelmeyecek!
Onurlu bir yaşam ve iyi huy, ahlak sanat gücüyle birleşince böylesine efsane sanatçılar ortaya çıkıyor.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA