Değerli okurlarım, tribünlerdeki terörü, şiddeti zararsız seviyeye çekebilmek, spor ahlakını tekrar aramızda görebilmek için neler yapmamız gerekiyor, hangi büyük taşlara başvurmamız öneriliyor! Şöyle düşünelim. Herkes, bütün sporseverler, şiddete ve futbol terörüne karşı birleşmeye kararlı, güç birliği içinde olmak gerekliliğine inanıyor. Bu tespit tamamen doğru da, bunun yöntemi ne olmalı?
Taraftarlar maçlara gitmemeli mi? Hakemler maçları yönetmemeli mi? Futbolcular futbol oynamamalı mı? Bunların hiçbirisi, ne spor ahlakını geri getirir ne de tribünde ki terörü sonlandırır. Sadece gazeteciler laf olsun diye yazarlar. Yani, züğürt tesellisi, başka bir şey değil.
Ne diyor Kasımpaşalı… Namazınızı kılın ve hem de herkesin göreceği bir yerde. Herkes sizin namaz kıldığınızı görsün. Abdest olur olmaz hiç önemli değil. Yeter ki namaz kılın. Daha sonra ne yaparsanız yapın. Öncelikle namazınızı kılacaksınız herkes buna şahit olacak, tamam mı?
Hal böyle olunca, ülkemizde güzellikler adına değişen ne olabilir ki? Sporda etik ya da ahlak! Eski Yunancadan gelen “Etik” sözcüğü evrensel bir kelime haline geldi. Özünde terbiyeli ve ahlaklı olmak demektir. Etik olmayan davranış ise, kuraldışı ve haksız yoldan kazanılmış başarı ve ona dayalı haksız kazançtır. Etik olmayan davranışlar toplumun çoğu tarafından kabul görmez.
Spor, sahip olduğu evrensel felsefe ve içinde barındırdığı ahlaki kurallarla insanlar arasında barış, dostluk, arkadaşlık gibi sevgi temeline dayalı bağların oluşmasını ve pekiştirilmesini sağlar. Bunun yanında, sporun evrensel felsefesi kapsamında, önemle vurgulanması gereken bir başka nokta da, spordaki temel amacın başarı değil, başarıya ulaşma çabalarının onurlu ve erdemli olmasını zorunlu kılar.
Spor etiği ve olimpizm felsefesinin temel ve vazgeçilmez ilkesi “Sporcu/spor adamı kimliğinin korunmasıdır. Ne yazık ki, bugün sporcuya, spor yöneticisine, sporseverlere egemen olan düşünce, toplumdaki “Ne pahasına olursa olsun bir an önce sengin olma” felsefesine paralel olarak gelişen “ne pahasına olursa olsun başarı” biçimindeki yoz ve ilkel düşüncedir. Dikkat ederseniz, statlarımızdaki anarşinin temelinde de bunlar yatmaktadır. Bu böylesine bilindiği halde, yine de başarısız olunuyorsa kabahat kimin?
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA