Değerli okurlarım, bilip de eyleme geçmemek, hiçbir şey bilmemek demektir. Bu ifadeyi kullanırken bazı çağrışımlar da oldu. Nasıl olmasın ki, güncel bir vecize sunuyorum. Herkesin bir yandaşı vardır mutlaka… Taraftarı olmayan futbol takımı düşünebiliyor musunuz? Bu nedenle, yandaşları da iki kategoride düşünmemiz pekala mümkün!
Birincisi, bilinçli değildir, bir kez gönül vermiştir, hayal kırıklığı yaşamak istemez, konu ile ilgisi de yoktur. Sonunda anlarlar ya, iş işten geçer. İkincisi, çok tehlikelidir, yapılanları çok iyi bilirler, renk vermezler birbiriyle bu konuyu hiç görüşmezler, neden düşünsünler ki, her şey bedava. Kişisel çıkarları önce gelir ve hepsi de imamdır! Bu örneklerden sonra, “Bilmek ve eyleme geçmemek, hiçbir şey bilmemektir” demiştim ya. Bunu biraz açalım, zaten öyle söylemiştim.
Bu eylem, öncelikle duygularda yeşerir, sosyal yaklaşımlarla hayat bulur. Mademki ortak kimliğimiz “İnsan Olmak” bu nedenle hem insanca yaşamayı yeğleyeceğiz, karşı çıkanlar, paradan başka bir şey düşünmeyenler, manevi değerleri istismar edenler varsa, spor ahlakıyla mücehhez duygularımızı aktararak ikna etmeye çalışacağız. Sosyal insanların eylemi bunlardan ibarettir.
Eylemlerimiz, bilgimizi ve hatta kişiliğimizi yansıtır. Bildiğimiz konular üzerinde konuşur ve onlarla ilgili eylemlerde bulunuruz. Bilgi birikimi olmadan eyleme geçmek sağlıklı olmayacağı gibi, bilgi mevcut olduğu halde hiçbir şekilde onu hayata geçirmemek çok daha sağlıksız olur.
Çevre ile bütünleşerek başarmak ve bunun verdiği hazzı doyasıya yaşaman hürriyeti, demokrasiyi, mutluluğu getirir. Risk alındığı sürece başarı vardır. Hayatta mücadelenin her türlüsüne açık olan insanlar, riski göze alırlar ve de başarıya ulaşırlar. Başarılı insanları diğerlerinden ayıran en önemli faktör onların bilgilerini eyleme dökmeleridir.
Ülkemizi bu duruma yıllar önce katledilen 40 ya da 50 sosyalist yoldaşlarım getirmedi. Onlar Amerikan emperyalizminin karşısındaydı, hür ve bağımsız bir Türkiye için devrim adına şehit oldular. Bayrağı da Atatürk’ün askerlerine teslim ettiler.
Bir futbol takımı da, 90 dakika boyunca riske giremez. Skor aleyhte ise rakibin performansı hiç önemli değildir artık. Kazanmak çok şey getirecekse, risk almanın dakikası olmaz. Başarılı olmak mutlaka çok zeki yada çok şanslı olmakla sabit değildir. Başarmayı kendi bileklerinin gücüyle kazanmak istemelerinden, içlerindeki o cevheri (potansiyeli diyelim) fark edip bunu kullanmalarından kaynaklanır. Çok zor koşullarda kazanılan zaferlerde; kendine ve insanlara saygı vardır, azim, hırs, renk aşkı, vatan sevgisi vardır. Emek verilen ve kazanılan her şey kutsaldır, saygı gösterilmelidir.
Hukukun çıkmaza, ihale yolsuzluğu, çarpan, çırpanların zafer kazandığı görülmemiştir. Hele şu yaşananlar dünyanın hiçbir yerinde olmadı! Onların gelişlerine ben karar vermedim ama gidişleri muhteşem olacaktır. Bu ifadeyi, bundan tam sekiz yıl önce bu sütunlarda yazmıştım. Sözlerim bana aittir, yanında ve de arkasındayım. Cenabı Allah, Yüce Türk Ulusunu Korusun!
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA