Sanat Yazısı
Değerli Okurlarım, şimdi Eylül ayıdır. Sonbahar’ın bu güzel, serin günleri benim için önemli olduğu kadar, kutsal bir aydır. Çünkü O’nu bir sonbahar günü yitirmiştim, tam kırk üç yıl önce ve bir Eylül ayında. Eylül’le ilgili kendi benliğimdeki gizli yerleri açıp kapatırken, bu ayda kıyıda köşede kalmış ilginç günlerin muhasebesini de yaptım.
Eylül ayı, şehrimizde gömlekle gezmeye izin vermekle beraber, yurdumuzun her tarafında böyle değildir. Eylül ayında balkon kapısı açılır da, balkonda yatılmaz. Okullar açılır da mezun olunmaz. Eylül ayının, ılık soğuk karışımı rüzgarını da tanırım, kendine has rüzgarlarını da. Balkon kapısını açtığında, berrak ve serin bir ışıkla aydınlanmış rüzgar odanıza alabildiğine dolar.
Eylül ayını uzun yıllardan beri çok iyi tanırım. Hayatımın önemli kesitlerini bu ayda yaşadım. Tüm mutsuzluklarım bu aya rastladı. Ancak, bu ayda mutluluklar yaşadığımı da söylemeliyim. Hepsi de hüsranla bitti. Sadece okulların açılması, her tarafın çocuk sesiyle çınlaması unutulmayacak olayların ilk sırasını işgal etmektedir.
Kelaynak kuşları Eylül ayında göç etmezlerdi Birecik’ten. Erken gittiler diyemeyeceğim. Yakından biliyorum. Kent halkı özellikle çocuklar, bu kutsal kuşları ürküte ürküte, öldüre öldüre onları yurtlarından ettiler, Kelaynaklar bir daha da geri dönmediler. Şimdi de yumurtalarından üretmeye çalışıyorlar. Eylül ayı Kelaynaklar için de hüsran ayı olmuştur. Her şeye rağmen, şimdi Eylül ayıdır…
Uzun bir yaşamın bir yerlerinde sakladığı bölümlerin muhasebe günleridir. İlginç bir muhasebedir bu. İşlem yaparken düşüncelerinde, bazen gülersin, bazen düşünür ve bazen de ağlarsın. Şehrimizin Eylülünde hala yaz kokar. Balkon kapıları sabahlara kadar açıktır. Sıcak hava kişiyi düşündürmez, aptallaştırır. Muhasebe yapamazsın, ter silmekten bizar olursun. Deniz arada bir ses verir ama genelde çarşaf gibidir.
Balkon kapısını açtığımda ışıkla yoğrulmuş sakin rüzgar içeri doluyor. Sonbaharın habercisi ve bizlere yabancı olmayan yaklaşımları var. Onları yakından tanıyorum ama Eylül ayını çok daha iyi tanıyorum. Düşünecek, duygulanacak ve belki de ağlayacak çok zamanımız olacak. Hayatta kalırsak, Eylül’ü doyasıya yaşayacağız. Fakat çok çabuk geçecek. Eylül ayı çabuk geçiyor nedense. Şöyle dokunuyor o kadar.
Mutlu olun, mutlu kalın. SAYGILARIMLA
Gönül Köşemden
İnsanlar Gerçekten Garip
Değerli Okurlarım, biz insanlar gerçekten garip yaratıklarız. Bir defa doğru yere odaklanmasını beceremiyoruz. Gerçeklerle yüz yüze geldiğimizde afallıyor ve apışıp kalıyoruz. Neden? Çünkü. Görünen mi önemlidir, yoksa göz önündeki bakılmayanlar mı? İşlerine sadık olanlara, iyi yapanlara yaşlı ya da ihtiyar diyoruz, acaba ihtiyarlar mı uhdesindeki işleri kusursuz yapabiliyor.
İşte, bunu ayırt edemiyoruz… Deprem olduğunda, insanlar sevgilileriyle öpüşebilir mi? Ya da, o esnada, yanındaki güzel bayanı fark edebilir mi? İnsanlar gerçekten çok garip…
Bir Ankara seyahatimde Posta Caddesinde bir meyhaneye gittim. Biraz da gençlik anılarım canlansın diye. Oraları bilenler bilir. Belli saatten sonra içeri girdiğinde, sigara dumanından kimseleri göremezsin. Ben de öyle oldum. Neredeyse birinin kucağına oturacaktım. Pardon mardon derken adama gözüm ilişti ve iki gözü dört çeşme. Yanlış mı görüyorum dedim, fakat doğruydu gördüklerim.
Uzatmayalım, derdin nedir dedim babacan bir tavırla. Zaten öyleyimdir. Genç adam, yaptığı bütün eşekliğine rağmen, benden onay bekliyordu. Anlattı da anlattı. Efendim, mesele şu… Çok sevdiği eşinden ayrılmış zavallı. Kadında sorun yok. Sorun kendisinde. Sevilmediğini anlamış. Canım evlilik her gün cicim ayı olmaz ki. Bazen eşref saati, bazen de eşek saati olur.
-Ağabey, ben çok fakir bir ailenin çocuğuyum. Babamın bir ahırı varmış ve annem beni orada doğurmuş.
-Tamam oğlum, zaten belli oluyor dedim.
Genç adam ayrıldıktan sonra, bir defa bile olsun barışmak ve özür dilemek için evine, karısına gitmemiş. Bu arada kısa süre içinde, güzel karısından (ifadesine göre) soğumak için başkalarıyla beraber olmuş.
-Ne dememi bekliyorsun dedim.
-Ağabey haksız mıyım?
-Sana haklısın dersem, tanımadığım o insana haksızlık etmiş olurum. Şimdi içmeyi bırak, kendini toparla ve git hanımından özür dile, göreceksin her şey yoluna girecek, dedim.
Genç adam sevinerek meyhaneyi terk etti. Ertesi gün meyhanenin camından içeri baktığımda genç adamı göremedim. Barıştıklarını düşünüyorum.
İnsanlar gerçekten çok ilginç. Doğru yere odaklanmayı beceremiyoruz çoğu zaman. Bazı insanlar görüntü, cazibe istiyor. Bazıları da garanti, güven bekliyor. Bunların hepsi de doğru olabilir ama bana göre en doğrusu, şu olmalıdır. Duygular biterse, her şey biter…
Mutlu olun, mutlu kalın. SAYGILARIMLA
Günün Nabzı
Bahar Gibi Gülerdin
Merhaba mı desem
Gözyaşı mı döksem,
Bahar gibi gülmen,
Çok şeyler götürdü,
Benden…
Sensizlik kahrederken bedenimi
Ruhum, seninle dolu,
Mevsimin ilk çiçeklerini,
Kokluyorum,
Ruhumdaki bedeninde…
Yok olma korkusuyla titrerken,
Sızlayan yaslı gönlüm,
Baharın ilk güneşi gibi,
Doğuyorsun bende…
Yemin ediyorum,
Seni ben doğurdum kendimde,
Ne suçu, ne de günahı var
Karanfil kokulu teninin…
Kaygısız, rahat uyu,
Şehrin tüm güzellikleri,
Sensiz seninle karşılıyorum,
Bu şehre gülümseyen baharı…
Aslan Yeleli
Günün Sözü
Baharda Aşk Yaşamayan Kışın Donar…
Öcal’dan İnciler
Çevren Temizse Ruhunda Temizdir!