Günaydın sevgili okuyucularım nalsısınız bu sabah? Çoktan beri şiirle uyanmaz olduk yoğun koşturma ve yoğun gündem nevrimizi şaşırttı. Ancak şiir okumakla kendimizi biraz olsun rahatlatalım. Sağlık ve sevgiyle hep birlikte kalım sevgili okuyucularım. Yase
BEN SEN O
O, yalnız ağaran tanyerini görüyor
ben, geceyi de
Sen, yalnız geceyi görüyorsun,
ben ağaran tanyerinide.
Nazım Hikmet
Hasretinden Prangalar Eskittim
Seni anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya…
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana…
Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara.
Akan yıldıza.
Bir kibrit çöpüne varana.
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamdan,
Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni…
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini…
Ahmed Arif
Yurdum Benim Şahdamarım
Engereğin dişlerine işledim,
Ağu dişlerine
Oluklu, çentik…
Ve vurgun,
Gözleri bir çift cehennem
Burnuna kan tütmüş
Pars bıyığına…
Dağın pulat yüreğine işledim,
Şimşeğin masmavi usturasına
Sevdanı usul-usul
Sevdanı mısra-mısra
Lo ben seni hapislerde sevmişim,
Ben seni sürgünlerde.
Yurdum benim şahdamarım…
Yücende buzul
Ve kar,
Maviş dağ tavşanları
Gün vuranda alaran
Zemheri yılanları
Ve yahut bir hışımla
Öyle çakılan
Sonsuzluğun yakışığı kartallar.
Başım gözüm üstünesin
Suskum, avazım üstüne…
Adından başka silah
Yazgından başka günah
Daha yazmamış
Hiçbir gizli dosyada
Hiçbir açık kitapta.
Ahmed Arif
En Yüksek Kulenin Türküsü
Sevdalar çağı dönsün,
Dönsün geri gelsin
Ah nasıl dayandım nasıl da
Unutamam artık dünyada,
Nice korkular kaygılardı
Uçup gitti göklere.
Bir belâlı susuzluk
Karartıyor damarlarımı.
Sevdalar çağı dönsün,
Dönsün geri gelsin.
Bir çayır gibi tıpkı
Unutulmuş bir kıyıda,
Karamukların, gülüklerin
Boyatıp çiçek açtığı,
O yabanıl uğultusunda
Korkunç pis sineklerin.
Sevdalar çağı dönsün,
Dönsün geri gelsin.
Arthur Rımbaud
Bulut Mu Olsam
Denizin üstünde ala bulut
yüzünde gümüş gemi
içinde sarı balık
dibinde mavi yosun
kıyıda bir çıplak adam
durmuş düşünür.
Bulut mu olsam,
gemi mi yoksa?
Balık mı olsam,
yosun mu yoksa? ..
Ne o, ne o, ne o.
Deniz olunmalı, oğlum,
bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.
Nazım Hikmet
Başsağlığı
Ben uzaklarda olmalıyım, çok uzaklarda
Acılar unutulduktan sonra
Dönmeliyim.
Ölümlerin karşısında şaşırıyorum
Ne desem ki
Düşünüyorum.
Kalanları ağlıyor gidenin
Benim gözlerim kuru
Herkes bana bakıyor, biliyorum
İçlerinden geçenleri.
Başsağlığı dilemek
Garibime gidiyor
Ölen öldü, sen yaşa
Küçültmeye benziyor.
Beni böyle kitaplar mı yaptı ne
Kağıtlarda gidenlere içlenip ağlayan ben
Hayattaki ölümlerde put gibi duruyorum.
Ben canavar ruhlu muyum
Bir ölü evinde tek söz söylenmeden
Put gibi duruyorum
kimse anlamaz derdimi
Ben uzaklarda olmalıyım, çok uzaklarda
Bir yakınım öldü mü.
Behçet Necatigil
Şubat Güneşi
Ahmet tam kalkmıştı ki yerinden Zeynep elini tutup, “Lütfen gitme dışarı çıkalım” dedi. Ahmet olduğu yerde durup kızın gözlerinin içine baktı. Kızın gözlerinde umutlu bir bekleyiş vardı. Kızı kırmaktan korkarak “ama yağmur yağıyor ve elektrik yok biliyorsun. Üstelik daha kendine bile gelmedin Zeynepçim” dedi.
“Lütfen uzaklaşmayız şemsiye alırız. Yağmurun kokusunu almak suya basmak istiyorum inan bana bütün ilaçlardan iyi gelecek” diyerek Zeynep Ahmet’in elini sıktı… “Lütfen Ahmet yemin ederim sen tamam dönelim dediğinde hiç itiraz etmeyeceğim.” “Sana nasıl güveneceğim ki?” “Güvenemezsin” dedi Zeynep “Denemek zorundasın hadi ne olur lütfen bir dene” Ahmet aklına yeni gelmiş bir fikirle “bak ne yapalım, balkona çıkalım camları açalım yağmuru içeri alalım daha iyi olmaz mı?”
“Hayır, olmaz” diye küskün bir sesle yanıt verdi Zeynep. “Zeynep’çim hadi küçüğüm aksilik yapma o kadar merdiven inmek için bile gücün yok ki sensin.” “Kim demiş ya gücüm yok diye” “Abim duyarsa çok kızacak ama.” “Bizde duyurmayız hadi ne olur”
Ahmet yelkenleri indirmek zorunda kaldı. “Peki, hadi ama senin giysilerin ne olacak? Yağmurluğumu giyerim geceliğin üzerine bir şey olmaz.” “Zeynep çok üşürsün inan bana.” “Üşürsem sana sığınırım.” “Ah Zeynep ah hadi fırla bakalım. Ama dur sana giyecek başka bir şeyler getireyim eline mum alıp annesinin odasına gitti. Annesin dolabından kalın bir kazakla bir pantolon alıp geldi. “Hadi giy şunları” dedi. “Sana yardım etmeyeceğim gücünü dene bakalım” dedi. Kızgınlıkla.
“A sen şimdiden surat yapacaksan biz hiç çıkmayalım” dedi Zeynep. “Yok, yok surat yapmıyorum sen giyinirken bende yağmurluğuna bakayım. Annem arka balkona asmıştı botlarında orda olmalı.”
Ahmet elinde yağmurlukla botlar olduğu halde döndüğünde Zeynep pantolonu giymiş üzerine kalın kazağıda geçirmişti. Pantolonun paçalarını katlamıştı. Belini kemerle sıkmıştı. Ahmet onu böyle giysilerin içinde kaybolmuş ayakta görünce kıs, kıs gülmekten kendini almadı. “Doğrusu çok komik görünüyorsun” dedi.
“Komik olsun ne olacak ki hadi gidiyor muyuz?” “Şunları da giy diyerek Ahmet yağmurluğunu giydirdi kıza fermuarını çekti. Botları hala ıslaktı bu yüzden annesinin botlarından birini getirmişti. “Kaç numara senin ayakların” diye sordu. Kız hemen “36” dedi.
“Neyse annemin ayağı 37 azıcık bol gelecek ama idare edeceksin” deyip botları kıza uzattı. Kız oturup botları rahatlıkla ayaklarına geçirdi. Ahmet eğilip botlarının bağlarını bağladı. Bu işi yaparken Zeynep minnetle Ahmet’in kıvırcık saçlarına minik bir öpücük kondurdu. “Yağcı” diyerek doğruldu Ahmet sonra kızı elinden tutup sokak kapısına doğru yürüdü. Kapıyı açmaları ile birlikte yoğun bir mum kokusu burunlarına çarptı. Arkası Yarın
Günün Sözleri
Gözlerde yaş yoksa ruh gökkuşağına sahip olmaz.
Kızılderili Sözü
İnsanlar, kötülüğü arzuları güçlü olduğu için değil, vicdanları zayıf olduğu için yaparlar.
J. SMİLL