Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Haftaya güzel bir yazı ile başlamak istedim ama olmadı “bari bir şiir demeti olsun” dedim bütün okuyucularıma hediye olsun. Nedense de ilk aklıma gelen Zülfü Livaneli’nin “Ey Özgürlük” şiiri geldi… Ve sevgili okuyucularım sağlıkla sevgiyle kalalım ayrımsız gayrımsız her zaman… Yase
Ey Özgürlük
Okulda defterime, sırama ağaçlara, yazarım adını
Okunmuş yapraklara, bembeyaz sayfalara yazarım adını
Yaldızlı imgelere, toplara tüfeklere, kralların tacına
En güzel gecelere, günün ak ekmeğine, yazarım adini
Tarlalara ve ufka, kuşların kanadına,
Gölgede değirmene yazarım.
Uyanmış patikaya, serilip giden yola,
Hınca hınç meydanlara adını ey Özgürlük…
Kapımın eşiğine, kabıma kaçağıma, içindeki aleve,
Canların oyununa, uyanık dudaklara yazarım adını.
Yıkılmış evlerime, sönmüş fenerlerime, derdimin duvarına,
Arzu duymaz yokluğa, çırçıplak yalnızlığa, yazarım adını.
Geri gelen sağlığa, geçen her tehlikeye,
Yazarım ben adını, yazarım.
Bir sözün coşkusuyla, dönüyorum hayata,
Senin için doğmuşum, haykırmaya.
Ey özgürlük!
Zülfü LİVANELİ
Kaldırımlar
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık.
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler…
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler.
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!
Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler.
Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir kuyuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi..
Necip Fazıl KISAKÜREK
Yurdum Benim Şahdamarım
Engereğin dişlerine işledim,
Ağu dişlerine
Oluklu, çentik…
Ve vurgun,
Gözleri bir çift cehennem
Burnuna kan tütmüş
Pars bıyığına…
Dağın pulat yüreğine işledim,
Şimşeğin masmavi usturasına
Sevdanı usul-usul
Sevdanı mısra-mısra
Lo ben seni hapislerde sevmişim,
Ben seni sürgünlerde.
Yurdum benim şahdamarım…
Yücende buzul
Ve kar,
Maviş dağ tavşanları
Gün vuranda alaran
Zemheri yılanları
Ve yahut bir hışımla
Öyle çakılan
Sonsuzluğun yakışığı kartallar.
Başım gözüm üstünesin
Suskum, avazım üstüne…
Adından başka silah
Yazgından başka günah
Daha yazmamış
Hiçbir gizli dosyada
Hiçbir açık kitapta.
Peşinde azgınları
Kanlı paranın
Yani Doların itleri,
Altın, Sterlin kurtları
Ve petrol Nemrutları
Ve kurşun Yezitleri…
Kaçgunda, kaçakta
Can havlindesin…
Ve çocuk ölüleri
Parçalanmışlar
Daha süt kokuyorlar
Ve anne ölüleri
İncecikten, gencecikten
Açık hepsinin gözleri.
Halkım benim
Askıda çığ…
Ahmed ARİF
Benim Adım Dertli Dolap
Benim adım dertli dolap,
Suyum akar yalap yalap,
Böyle emreylemiş çalap,
Derdim vardır inilerim.
Beni bir dağda buldular,
Kolum kanadım kırdılar,
Dolaba layık gördüler,
Anın için inilerim
Ben bir dağın ağacıyam,
Ne tatlıyam ne acıyam,
Ben mevlaya duacıyam,
Anın için inilerim.
Aşık Yunus eder ahı,
Gözyaşı siler günahı,
Hakka aşıksam billahi,
Anın için inilerim…
Yunus EMRE
Günün Şiiri
Bir Ben Bir De Kafamın İçindeki
İçim acıdı o sabah çırpınan kuşa.
Mahsur kalmıştı bir odada.
Eline özgürlüğünü verince, ne kadar da çabuk uçup gitti.
Özgürüm kuş gibi gökte uçmasamda.
Özgürüm baş kaldırdıgım için.
Yalnızım tek ben olmasam da ,
Bir ben bir de kafamın içindeki.
Özgürüm hepinizden ,
Ve diğer hepinizden nefret edebildiğim için.
Hey! İnsan kabilesi
Hepinize nefretimi söyleyebildiğim için.
Özgürüm sizden ve diğer hepinizden.
Zehra ÇETİN
Günün Fıkrası
Esirler
Naziler üç kişi; İngiliz, Fransız ve Laz’ı esir almışlar ve sonuçta ölüm cezasına çarptırmışlar. Ve askerler soruyor: “Beyler Giyotinle mi ölmek istersiniz? Asılarak mı? Kurşuna dizilerek mi?”
İlk önce Fransız yanıt verdi: “Benim atalarım hep giyotinle öldüler ben de giyotinle.”
Onu almışlar kafasını yerleştirmişler giyotine. Giyotini üstten bırakıyorlar. Tam kafasına 2 santim kalınca giyotin duruyor. Maalesef giyotin bozuk Almanlar sinirleniyor. Çünkü bu durumda Fransız kurtuldu.
İngiliz: “Arkadaşlar, asılarak ölmek çok kötü beni de giyotinle öldürün.” İngiliz uyanıklık yapıyor. Almanlar giyotini tamir ediyorlar. Ama olay aynı şekilde cereyan ediyor. Sonuçta İngiliz de kurtuluyor. Sıra bizim laza geliyor. Bizim Temel de uyanık: “Arkadaşlar asılarak ölmek gerçekten çok kötü. E zaten giyotin de çalışmıyor. En iyisi beni kurşuna dizin.”
Yunus Sözleri
Olsun be aldırma yaradan yardır… Sanma ki zalimin ettiği kârdır…
Mazlumun ahi indirir sâhi… Her şeyin bir vakti vardır…
Ölümden ne korkarsın, korkma ebedi varsın.
Ben gelmedim kavga için, benim işim sevgi için…
Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil yetmiş iki millet dahi elin ‘yüzün’ yumaz değil.
Yaratılanı hoş gör, yaradan’dan ötürü.
Mal da yalan, mülk de yalan, var biraz da sen oyalan.
Zulüm ile abad olanın akıbeti berbad olur.
Biz gelmedik dava için, bizim işimiz sevda için, dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldik.
Kırma dostun kalbini; onaracak ustası yok. Soldurma gönül çiçeğini; sulamaya ibrik yok.