Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Hıristiyan kardeşlerimizin Paskalya Bayramıydı hafta sonu. Müslümanların yumurta bayramı da 30 Mart gününde kutlandı. Her iki bayramın kutlanış amacı aynı “diriliş gününü kutlamak…” Hıristiyan kardeşlerimiz bu bayramı 40 gün süren bir oruçtan sonra kutlarlar. Aynen bizim 30 günlük Orucumuzun ardından kutladığımız ramazan bayramı gibi. Yahudi kardeşlerimizde Mısır topraklarında 211 yıl süren esaretten kurtularak özgürlüklerine kavuşmalarını anmak için hamursuz adını verdikleri bayramı kutlarlar. 7 ya da sekiz gün süren bayram boyunca Mısır’dan kaçarken aceleyle pişirdikleri mayasız ekmek “Matza” yiyerek.
Esaretten kurtulmak da yeniden doğuşun simgesidir. Ve üç büyük inanç sahipleri değişik günlerde kendi tarihlerini baz alarak bayram kutlarlar. Paskalya, Hıristiyan aleminin en büyük bayramlarından biridir. Çünkü Hz. İsa MS 29–33 yılları arasında çarmıha gerildi. Ve üç gün sonra yeniden dirildi. Kuran-ı Kerim Nisa suresi 156-158. ayetlerine göre, Hz. İsa’yı çarmıha gerdiğini söyleyen Yahudilerin, kesin bir bilgiye değil, bir sanıya dayandıklarını, yani çarmıha gerdikleri kişinin İsa olduğundan emin olmadıklarını belirtir.
Hz. İsa’nın dirildiği günü belirleme hususu, 8. yüzyıla kadar Doğu ve Batı kiliseleri arasında başlıca tartışma konularından biri oldu. Anadolu’daki Hıristiyanlar İsa’nın çarmıha gerildiği günü, Yahudilerin Pesah (Hamursuz Bayramı) olarak kutladığı, baharın ilk dolunayından sonraki 14. gün (Yahudi Takvimi’ne göre 14 Nisan) olarak belirlediler. Diriliş gününü de -haftanın hangi gününe geldiğine bakılmaksızın– bundan iki gün sonrası, yani 16 Nisan olarak belirlediler. Ancak Yahudi Takvimi’nde de adı Nisan olan bu ay, günümüzde kullandığımız Gregoryen Takvimi’ndeki Nisan ayı ile örtüşmemektedir. Modern Mart ve Nisan aylarının bir kısmını kapsamaktadır. Batı Kiliseleri’nde ise İsa’nın bir Pazar günü dirildiğine inanıldığı için, Yahudi 14 Nisan’ından sonraki ilk Pazar günü “Diriliş Günü” kabul edildi.
Zamanla diğer kiliseler de bu geleneğe uydu ve kutlamalar Pazar günü yapılmaya başlandı. 325 yılındaki İznik Konsili’nde, Paskalya’nın bahar ekinoksundan (21 Mart) sonraki ilk dolunayın ardından gelen Pazar günü kutlanması kararı alındı. Bu nedenle Paskalya, Gregoryen Takvimi’ne göre 22 Mart ile 25 Nisan arasındaki Pazar günlerinden birine denk gelir. Doğu Ortodoks Kiliseleri, Jülyen Takvimi’ni temel aldıkları için kutlamalar genellikle Protestan ve Katolik kiliselerinden sonra gerçekleşir. Ayrıca yine Ortodoks kiliselerinde Paskalya’nın Yahudi Pesah Bayramı ile aynı güne denk ‘gelmemesine’ dikkat edilir.
Bu yıl Paskalya Bayramını; Katolikler 31 Mart 2024 tarihinde, Ortodokslar ise 5 Mayıs 2024 tarihinde kutlamıştır. Hıristiyanlıkta Paskalya döneminde, 40 gün boyunca tutulan oruç hayvansal gıdaları yememek kaydı ile tutulan oruçtur. 2. yüzyılda yazılan Didakte kitabına göre İsa inananlarına çarşamba ve cuma günü oruç tutmalarını buyurmuştur. 2. yüzyıldaki kiliselerin bu orucu Diriliş Bayramı’ndan önce (Paskalya) tuttukları bilinmektedir.
Tüm Hıristiyanlar tarafından kutlanan paskalya bayramının simgelerinden biri yumurtadır. Hıristiyanlar paskalya bayramında birbirlerine paskalya yumurtası ya da çikolatadan yapılan paskalya tavşanı hediye eder. Paskalya gününe özel olarak çörekler hazırlanır, boyalı paskalya yumurtaları haşlanır, mumlar yakılarak dualar edilir. Boyalı paskalya yumurtaları ilkbaharın gelişini ve dünyanın canlanışını simgeler. Bu boyalı yumurtalar biz Müslümanların yumurta bayramında da kullanılır. Amaç yine diriliştir. Ve bizler de Hz. İsa’nın dirilişine inandığımız için ayrı günlerde aynı bayramları kutlamış oluyoruz. Hıristiyan kardeşlerimiz ve inananların bayramı kutlu olsun diyoruz herkesin hayatında yeni başlangıçlara neden olsun dilerim ayrıca sevgili gazete ailemin bayramını ayrı, ayrı kutluyorum. Küçüklerin gözlerinden öpüyorum.
Ve sevgili okuyucularım. “Oruç tuttuğunuz zaman, ikiyüzlüler gibi surat asmayın. Onlar oruç tuttuklarını insanlara belli etmek için kendilerine perişan bir görünüm verirler. Size doğrusunu söyleyeyim, onlar ödüllerini almışlardır” diyor Matta İncili 6: 16
Ve Yahudilerin Tevrat’ta Hamursuz Bayramı olarak adlandırılan emrin yerine getirilişi Levililer Kitabı’nda şöyle anlatılır; İlk ayda, ayın on dördüncü günü iki akşam arası Tanrı’nın Hamursuz Bayramıdır. Aynı ayın on beşinci günü hamursuz ekmeğinin Tanrı’ya ziyafetidir. Yedi gün boyunca hamursuz ekmeği yiyeceksin. İlk gün kutsal bir davet alacaksın; bayağı işler yapmayacaksın. Ve yedi gün Tanrıya ateşte yapılmış, pişirilmiş bir armağan sunacaksın; yedinci gün kutsal davettir; bayağı işler yapmayacaksın. (Levililer 23:5)
Tevrat’taki Hamursuz Bayramı ile ilgili düzenlemeler, evdeki bütün mayalı yiyeceklerin 15 Nisan’dan önce evden çıkarılması gerektiğini belirtir. (Göç 13:7) Temiz bir kuzu ya da keçi 10 Nisan’a kadar hazırlanmalı (Göç 12:3) ve 14 Nisan’da iki akşam arasında kurban edilmelidir. Ve 15 Nisan gecesi iç organları çıkarılmadan rosto yapılarak mayasız ekmek ve acı baharatla yenmelidir. Sabah gün doğumundan sonra kurban edilen hayvandan kalan hiçbir şey yenmez, yakılmalıdır. Orijinal Hamursuz bayramına ait olan Tevrat’taki düzenlemeler, yemeklerin nasıl yeneceğini de belirtir.
Tevrat’taki, Hamursuz bayramını ilgilendiren emirleri, hatırlamanın önemini vurgular. Yahudilere; onların bir zamanlar Mısır’da köleler olduklarını, Tanrı’nın onları onuncu musibetten koruduğunu ve onları bulundukları güvenli yerlere getirdiğini hatırlamaları gerektiğini belirtir. Bunun yanı sıra, Hamursuz Bayramını nesiller boyunca, Tanrı’ya adanmış olarak devam ettirmeleri gerektiğini belirtir. Çünkü bu günde Mısır’daki köleliklerinden, Tanrı’nın yardımıyla kurtuldular.
Ve sevgili okuyucularım şimdilik sağlık ve sevgiyle kalalım hep birlikte birimizin bayramı hepimizin bayramıdır. Yase
Günün Şiiri
Cenge Giderken
Ben bir Türk’üm dinim, cinsim uludur
Sinem, özüm ateş ile doludur
İnsan olan vatanının kuludur
Türk evlâdı evde durmaz, giderim.
Bu topraklar ecdâdımın ocağı
Evim köyüm hep bu yurdun bucağı
İşte vatan! İşte Tanrı kucağı!
Ata yurdun evlât bulmaz, giderim.
Yaradanın kitabını kaldırtmam
Osmancığın bayrağını aldırtmam
Düşmanımı vatanıma saldırtmam
Tanrı evi viran olmaz giderim.
Tanrım şâhid duracağım sözümde
Milletimin sevgileri özümde
Vatanımdan başka şey yok gözümde
Yâr yatağın düşman almaz, giderim.
Ak gömlekle gözyaşımı silerim
Kara taşla bıçağımı bilerim
Vatanımçün yücelikler dilerim
Bu dünyada kimse kalmaz, giderim.
Mehmet Emin YURDAKUL
Benim Ömrüm
Genç çağdaydım, kendimi bir dikenli yolda buldum;
Hıçkırıklar işittim, gül ve bülbül bağlarından.
Felâketler topladım, Anadolu dağlarından;
Uzun sazlı Âşıklar diyarında şair oldum.
Ezgi koydum, âhlarla, figanlarla Türk şi’rine,
Öz dilimle haykırdım, “Ey milletim, uyan!” diye;
Viran yurdun dolaştım, bir şehrinden bir şehrine;
Saç ve sakal ağarttım ben de, “Vatan, vatan!” diye.
Mehmet Emin YURDAKUL
Benim Şiirlerim
“Sen kalpsizsin; hani senin gençliğin hayatı?
“Aşklarım mı? Bir nefeste solabilen bu şeyler,
“Bir yanar-dağ ateşiyle kömür gibi karardı;
“Şimdi ise yerlerinde bir sıtmalı yel eser.
“Evet, benim her şi’rimde yılan dişli diken var;
“Sizler gidin bal verecek yeni açmış gül bulun.
“Belki benim acı sesim kulakları tırmalar;
“Sizler gidin, genç kızların türküsüyle şen olun.
“Varın sizler, onlar ile korularda el ele
“Gezin, gülün, bir çift bülbül aşkı ile yaşayın;
“Yalnız kendi, yalnız kendi rûhunuzu okşayın.
“Zavallı ben, elimdeki şu üç telli saz ile
“Milletimin felâketli hayatını söyleyim;
“Dertlilerin gözyaşını çevrem ile sileyim!..”
Mehmet Emin YURDAKUL
Günün Fıkrası
Genç deve annesine sormuş: “Anne niye bizim ayaklarımız bu kadar büyük?” Anne cevap vermiş: “Çölde kuma batmamak için.” Genç deve tekrar sormuş: “Peki kirpiklerimiz niye bu kadar gür.” Anne tekrar cevap vermiş: “Çölde kum fırtınalarında kum kaçmasın diye.” Merakı yatışmamış olan genç deve bir soru daha sormuş: “Bizim niye hörgüçlerimiz var.” Anne deve sabırla yanıtlamış: “Çölde çok uzun süre susuz idare edebilmek için suyu hörgüçlerimizde depolarız.” Sonunda dayanamayan genç deve sormuş: “Peki biz Ankara Devlet Hayvanat Bahçesinde ne halt yiyoruz??”
Günün Sözü
İnsanlar tecrübeleri oranında değil tecrübelerinden aldıkları dersler oranında olgundurlar.
Bernard SHAW