Çin’in Wuhan eyaletinde ortaya çıkan öldürücü Coronavirüs (Covid-19) yüzünden şu an tüm dünya teyakkuzda. Her canlı korku dolu bekleyişte! Neyin nerede ne zaman olacağı meçhul! Dünya ekonomik liderleri hazırlıksız yakalandığı bu önemli durum karşısında bir-bir, ne yapacağını bilemeden dökülüyorlar. Kendilerini güçlü sanan insanların nasılda aciz durumda olduklarını üzülerek izliyoruz.
Aslında bu Virüs denilen bela çoğu ülkelerin aklını başına getirmiş gibi. Gözle görünmeyen, yalnızca mikroskopla görülen bu canlı, girdiği her canlıyı ölüme kadar sürüklüyor. Özellikle altmış yaş üstü ve kronik hasta olan kişileri anında etkiliyor. Virüs ortaya çıkmadan evvel, ölüm korkusunu ancak yakınları vefat ettiğinde gören ve her vakaya “kader” diyerek geçiştiren ve daha sonra yakınının ölümünü kısa sürede unutarak, kendi zevk ve sefasına kaldığı yerden devam eden çoğu insanları bugün akıl almaz bir telaş içerisinde olduğunu görmek mümkün. Ölümü tatmaması için kendilerini lüks villalarına hapis eden bu gibi doyumsuz insanlar yine eninde sonunda bu virüsün acımasız pençesine düşüyor.
Anlayacağınız bu beladan asla kaçış yok. Toplumsal tek çaresi ise virüse bulaşan kişilerle irtibatı kesmek ama o irtibatı insanların birbirinden kısa sürede kesmesi mümkün değil. Tıpkı mıknatısın demiri çekmesi gibi virüs her şekil yakınlaşmalarda sağlam insanlara bir anda bulaşıyor ve on dört gün içerisinde ondan ya kurtuluyor ya da ölüyor. Dokunmak virüsün en sevdiği yakınlaşma. Dokunmamak için insanların birbirleriyle olduğunca mesafeli durması ve önlem alıcı maskeleri kullanması şimdilik en acil önlemler olarak, dünya sağlık kuruluşlarını idare eden konu bilimciler tarafından özellikle insanlara ifade ediliyor.
Gözle görülmeyen bu nesne aslında dünyayı baştan sona kendine getirdi. Her şeyimizin dokunarak olmadığını bizlere öğretti. Bundan sonra dokunmamak üzere yeni teknolojilerle karşılaşacağız. İlerde bu gibi şeylerin nasıl ve ne şekilde yapılacağını öğrenmek zorundayız. Çok ileriki yıllarda gelişen teknolojilerin nasıl olacağını şimdiden kestirmek çok güç! İçinde bulunduğumuz zaman içinde bizleri şimdilik bir telaşa sürüklese de muhakkak bu belanın çaresini bilim insanları eninde sonunda bulmak zorunda. Beni korkutan halen bir grip virüsünün bulunmaması! Belki bu virüs tıpkı grip virüsü gibi kendiliğinden mutasyona uğrayıp, insanların bağışıklık sistemlerinin güçlenmesi uğruna yapılacak çalışmalarla korkulur olmaktan çıkacak diye düşünüyorum.
Türkiye; Dünya, bu virüs ile çalkalanmaya başlar başlamaz aslında çoğu önlemleri aldı. Hiçbir vatandaşını başka ülkelerde mağdur bırakmadı. Hangi ülkede vatandaşı varsa onları bir-bir topladı ve ailesinin yanına teslim etti. Kendi gücünü kullanarak ekonomik paketi açıkladı. Devlet bankaları bu çağrıya acil şekilde cevap verirken hala çoğu özel bankalarda kıpırdanmalar mevcut değil. Hastanelerimiz diğer ülkelere göre alımlı ve donanımlı. Kendi branşında öz verilerle çalışan sağlık mensuplarımız canını dişine takarak, hastaların iyileşmesi uğruna mücadele veriyor. Emniyetimizin takdire şayan! Vatandaşlarımızı, hükümetin aldığı kararları nezaket çerçevesinde takip ederek daha vahim olayların önüne kısa sürede geçiliyor. Altmış beş yaş üstü ve yirmi yaşından küçük gençlerimizin sokağa çıkmasını yasaklanması ayrı bir görev. Virüsün sağlam insanlara bulaşması önlendi. Hastalık kapan vatandaşlarımızı yakın takibe alan devletimiz, virüs kapanı ve çevresini karantina altına aldı.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında hükümetin ve kamu kuruluşlarımızın her ferdi vatandaşlarımızı telaşlandırmadan, alınacak önlemler konusu her ferde ulaştırmasını başardı. Ülkemin içinde bulunduğu zor şartlara rağmen, ortaya konulan bu durumu gururla izliyor izliyoruz. Gözümüzün önünde perişan olan gelişmiş devletleri görüyoruz. Onların nasıl bir durum altında ezildiklerini söylememe gerek yok her şey ortada.
Kendi başımıza bir mücadele içerisindeyken, karşımızda ezilen ve perişan olmuş ülkelere tıbbı yardım yapıyoruz. Bu bizim genlerimizde var olan mağdurlara acıma hissinden kaynaklanıyor. Geçmiş tarihlerde de bu böyleydi şimdi de bu böyle. Komşularımız zor durumdayken onlara faydalı ola bilmek kendi asil kanımızdan dolayıdır.
Durum, halimiz böyleyken, bizleri zor durumda bırakmak için her türlü çareyi deneyen kendi içimizde barınan virüs öncesi asıl düşmanlarımızın varlığıyla üzüntü içerisindeyiz. Sıkıyönetim erken oldu diye söylemler olsa da bu devlet politikası. Devlet sıkıyönetimin saatler öncesinden olacağını biliyordu. Ama şu unutulmasın virüs bize bir ay oldu dadandı. Yıllardır beni içten vuran şer güçler ve FETÖ örgütlenmesi unutulmamalı. Ani bir karar ile açıklanan sıkıyönetim ile adrese teslim derdestler olmuştur, olması da çok doğal. Burası Türkiye Cumhuriyeti öyle kendi içinde oluşan pislikleri sinsice takip eder ve yeri geldiğinde tereyağından kıl çeker gibi benim düşmanlarımı alır götürür. Bundan halkın asla haberi olmaz olması da gerekmez. Çünkü beni içten kemirenlerin bitmesi gerekir.
Ani sıkıyönetim kararıyla onlarca kişi acil erzak ve iki gün kalacağı evde canı sıkılmasın diye kendine ait bir şeyler almıştır. İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu’ya çıkartılan bu fatura onu üzmüş ve istifa etme eşiğine kadar getirmiştir. Neyse ki olaylar Cumhurbaşkanımız tarafından alınan önlemlerle tatlıya bağlandı. Allah’a bin şükürler olsun ki ülkemizin o kadar korkulacak bir durumu yok.
Bu virüs dünya geneline verdiği tahribatlar ortadayken, ülkemizi idare edenlerin aldığı yapıcı kararlar neticesi korkumuz o kadar da vahim değil. Güvendiğimiz devlet vatandaşlarının yanında. Virüs konusunda her araştırmayı doğru yapıp doğru şekilde uygulamaya çalışıyorlar.
Şu günlerde dost düşman, muhalefet ve her kim olursa olsun birbirimize sıkıca kenetlenmemiz gerek. Kenetlenmediğimiz takdirde, şu an haber kanallarında gördüğümüz ileri devletlerin içerisinde bulunan korkunç sonlarına doğru hızla sürüklenmiş oluruz. Türkiye Cumhuriyetimize güvenelim ve alınan karalara harfiyen uyalım. Evde kalalım huzurla kalalım…