Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? İnadına gülümsemek istiyorum dünyaya ama bir türlü içimden gelmiyor. 12 genç insan uçak kazasında yaşamını yitiriyor, mekânları cennet olsun. Arsuz’da Gözcüler beldesinde türbeler tahrip ediliyor, insanların en hassas tarafına, yani dini duygularına saldırıyorlar. -Çok tehlikeli bir şey..– YSK’nın son kararı ile artık güvenecek dalımızın kalmadığını bir kez daha anladık. Çapulcu dediler. Oysa özgür bir ruhla siyasi hiçbir art düşüncemiz olmadan birkaç ağaç için çıkmıştık yola. FETÖ’cü dediler, terörist dediler seçimlerimizden ötürü oysa biz yine partili ya da partizan değildik, yalnızca insan ve demokrasiye inanıyorduk. Şimdi haçlı zihniyeti uşağı diyorlar! Valla dilin kemiği yok her şey söylenebilir ve söyleniyor. Anlamımıza gerek yok. Eski Roma’da bir gün Birisi Epiktetos’a bir kişinin onu yerdiğini söylemiş. Epiktetos, ileri sürüleni yalanlamaya kalkışmadan, şu cevabı vermiş: “Bunu söyleyen hiç şüphesiz başka eksiklerimi bilmiyormuş, eğer bilseydi sadece bunu söylemekle kalmazdı” demiş.
Yani bazen kardeşimizle, bazen annemizle, bazen eşimizle fikir ayrılığına düşeriz bu dünyanın en doğal şeyidir. Bizi özgür kılan düşüncelerimiz ve seçimlerimizdir. Kimseyi seçiminden dolayı yargılamayız, bu lüksümüz ve hakkımız yok. Ve bu yüzden böylesine suçlanmaktan, ötekileştirmekten, gerçekten gına geldi artık. Oysa biz öteki değiliz. Bir yüzün iki yanı gibiyiz. Profillerimiz birbirinin aynı değildir ama bu yanımı beğenmiyorum diyerek o tarafı kesip atamıyoruz değil mi? Aynı kafada ayrı profili olan yüzümüzü aksine güzelleştirmek istiyoruz. Bir tarafını pudralarken diğer tarafına kara çalamayız değil mi?
Ve umutsuz değiliz asla illa vardır bir ışık toplu iğne başı kadar bile olsa! Ve şu an içimden gelmiyorsa gülümsemek iki dakika sonra gülümsemeyeceğimiz demek değildir bu. Ve gülümseyerek direneceğiz hayata ve bize sunduklarına. Hümanist ve cumhuriyetçi, laik ve Atatürkçü…
Bizim kitapta eşitlik var eline, beline, diline, sahip olmak var. Beğenmesek, katılmasak ta saygı duyarız her fikre. Ama hakaretlere, suçlamalara ve haksızlıklara da gelemeyiz yani. Ve sevgili okuyucularım her gecenin bir sabahı var onu unutmuyoruz asla… Ve şimdilik sağlıkla, sevgiyle kalalım hep birlikte her zaman ayrımsız gayrım sız. Yase
& & & & &
Bir Zen üstadına öğrencileri bir gün neden hep derin bir konsantrasyon içinde olduğunu sormuşlar. O da karşılık vermiş. “Ben ayakta duruyorsam, ayakta dururum. Yürüyorsam, yürürüm. Yemek yiyorsam, yemek yerim. Konuşuyorsam, konuşurum.’’
Öğrenciler onun sözünü kesmişler ve “Bu senin yaptıklarını biz de yapıyoruz ama sen bizden daha fazla ne yapıyorsun?’’ demişler.
Öğretmen yine aynı karşılığı vermiş. Diğerleri yine öğretmenin sözünü keserek, kendilerinin de aynı şeyi yaptıklarını söylemişler.
Sonunda öğretmenleri “Hayır’’ demiş. “Siz oturduğunuzda koşmaya başlamış oluyorsunuz, koştuğunuzda ise hedefe varmış oluyorsunuz.’’
& & & & &
Sartebus ve Kim’in Hikayesi
Antik zamanlarda yaşamış yaşlı bir adamla, genç bir çocuğun hikâyesidir bu: Yaşlı adamın adı SARTEBUS, genç çocuğun ki ise KIM’di… Kim, yalnız yaşayan, yiyecek ve başını örtecek bir çatıdan çok, bir neden arayan, köyden köye dolaşan bir yetimdi. “Neden” diye merak ederdi; “Neden her şey bu kadar zor? Biz kendimiz mi zorlaştırıyoruz, yoksa mücadele etmemiz gerektiği için mi?”
Bunlar, Kim kadar genç bir çocuk için bilgece düşüncelerdi.. Bir gün, aynı yolda seyahat eden yaşlı bir adamla tanıştı. Yaşlı adam, oldukça ağır görünen, üzeri örtülü, büyük bir sepet taşıyordu. Yol kenarında mola verdiklerinde, yaşlı adam yorgun bir halde sepetini yere koydu. Kim’e, sanki “yaşlı adam varını-yoğunu bu sepette taşıyormuş ”gibi geldi. “Sepetin içinde onu bu kadar ağır yapan ne var?” diye sordu Kim, Sarbetus’a…
“Onu senin için taşımak beni mutlu edecektir. Ne de olsa sana göre çok genç ve güçlüyüm!”.
“O senin, benim yerime taşıyabileceğin bir şey değil” diye yanıtladı yaşlı adam. “Kendim taşımam gereken bir şey” Ve ekledi… “Bir gün, kendi yolunda yürüyeceksin ve benimki kadar ağır bir sepet taşıyacaksın”
Günlerce ve kilometrelerce birlikte yürüdüler ve Kim, Sarbetus’a “insanların neden böyle kendi kendilerine eziyet ettikleri” hakkında sorular sordu. Ama ne yanıtlarını öğrenebildi, ne de yaşlı adamın taşıdığı sepetin içindeki ağır yükün ne olduğunu… Sonunda Sartebus, artık daha fazla yürüyemeyeceği ve son kez dinlenmek için uzandığı zaman, sepetin içindeki sırrı söyledi ve neden insanların kendi kendilerine eziyet ettiklerinin yanıtını da verdi; “Bu sepette” dedi Sartebus, “kendim hakkında inandığım ama gerçek olmayan şeyler var. Onlar, yolculuğum boyunca ağırlık yapan taşlardı.” “Şüphenin her çakıl taşının, tereddüdün her kum tanesinin ve yanılgının yol boyunca topladığım her kilometre taşının ağırlığını sırtımda taşıdım. Bunlar olmadan çok ilerilere gidebilirdim. Hayalimde canlandırdığım insan olabilirdim. Ama bunlarla, yolun sonunda, gördüğün gibi baş-başayım…” Ve sepeti kendisine bağlayan ipleri bile çözemeden, yaşlı adam gözlerini kapadı, son uykusuna daldı…
Kim, sepeti Sarbetus’un sırtından çözdü ve içini merakla açtı…Sepetin içi boştu!.. Ve o anda sorularının yanıtını anlar gibi oldu: Çoğumuz, sırtımızdaki bir sepette korkularımızı ve kendi oluşturduğumuz sınırlarımızı taşıyarak yaşadığımız için, hayallerimizle birlikte gömülüyoruz.
Günün Şiiri
Harabe
Harabe bir sokak düşünün.
Her evin çökmüşlüğü yapmıştır o sokağın ismini “harabe” diye.
Her evin içine girerim ben.
Her evin içinde hiçbir şey bulamam
Evlere girdiğimde ki gibidir evlerden çıktığım çehrem.
Halimi bilendir beni anlayan.
Harabe yıllarımdır.
Evlerin içiyse kalbimin içi.
O harabe sokak ise ömrümün hepsi.
Çocukluğumdan bitmişti işim, evin duvarları yıkılıyor.
Çocukluğum benden geçti gitti, işte bir ev daha yıkılıyor.
Gençliğimi sormayın , yaklaşmayayım.
Gençliğim gençliğe bile uğramış değil.
Yaşlılığımı, teyzeliğimi , anneliğimi, neneliğimi görür müyüm bilmem.
Ben çocukken bitirdim işi.
Harabe bir sokak ki harabe.
Duvarlarında yankılanır ciğerimin inlemesi.
Evlerine girmek geçmez gönlümden.
Bekliyordur kötü sahnelerin perdeleri.
Harabe bir yürek ki harabe.
Ne yangındır, ne enkaz.
Yüreğim olmadı hiç avare.
İnatçı Kuş
İnatçı bir kuş,
Çıkmış andız çamın en üstüne, zirvesine, everestine.
Andızın seyrek yerine konmuş.
Geçiyor kuş sürüleri,
Geçiyor sürüler,
Geçiyor zaman,
Saat ve dakika.
İnatçı bir kuş, güvercin.
Çıkmış hükümdar gibi bir andızın üstüne.
Bir tek tacı eksik.
Sürüler geldi , geçti .
Geçiyor kuş sürüleri.
İnatçı bir kuş uçmuyor o zirvede, everestte.
Zehra ÇETİN
Günün Sözü
Hayatta hiç hata yapmamış birisi zaten hiçbir işe başlamamış demektir.
Henry FORD
Mevkilerini para ile satan kimseler, masraflarını geri almak yoluna düşerler
ARISTOTELES
Dürüst insan her zaman gerçeği söyler, akıllı insan ise yalnız zamanında.
Bernard SHAW
Evlenme dâvaya benzer. Mutlaka memnun olmayan bir taraf vardır.
Honore de BALZAC