Bugün “Bay Sansür”ün ‘şutlanmasının’ 105. yıl dönümüdür. 24 Temmuz. 1908’de 2. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte sansürün kaldırılışına ilk adım atıldı. 40 yıl aradan sonra ilk kez 1948 yılında kutlamalara başlandı.
SANSÜR (CENSURE) sözcüğü, Latince kökenlidir. Eski restbet Roma’da sıkı denetim işlerine bakan (Sıkı Denetim Kurulu) kurul. Sansür, Ortaçağ karanlığı zihniyetinin kalıntısıdır. Yaşadığımız iletişim ve haberleşme çağında hala varlığını sürdürmeye direnmektedir. Baskı ve şiddetin sembolü olan diktatörlüklerde yönetimin başındakiler, sansür denen belaya bel bağlayarak kendilerince tehlikeli saydıkları ve çıkarlarına uygun görmedikleri düşüncelerin yayılıp öğrenilmesini engellemek isterler.
Sansür bağımlısı baskıcı rejimlerde, “yıldırma, sindirme, işkence ve hatta öldürmeye” kadar varan sert önlemlere, kaba güce bel bağlarlar. Ama sonuç hep hüsrandır. Sansür ile özgür düşünce, birbirine taban tabana zıt kavramlardır. Hiç anlaşamazlar, aralarında kıyasıya rekabet vardır. İki ebedi düşman; biri baskı ve şiddet öteki hoşgörü yanlısıdır.
Sansürün hiçbir zaman özgür düşüncelere karşı üstünlük sağladığı görülmemiştir. Üstünlüğü gelip geçicidir. Ama düşünceler her zaman açık farkla öndedir. Sansür bir avuç azınlığın, özgür düşünce ise çoğunluğun hizmetindedir.
Düşünceler, poşetlenerek dört duvar arasına kapatılsa da eninde sonunda bir yolunu bulur, dalga-dalga yayılarak insanlara ulaşır. Düşüncelerin bağışıklık sistemleri çok güçlüdür. Sansür ve benzeri dış etkenlere karşı dirençlidirler.
Özgür düşünceler, iletişimin kısıtlı olduğu devirlerde bile engel tanımamıştır. Kaldı ki, yaşadığımız gelişmiş bilim ve teknoloji çağında düşüncelerin gizli tutulması artık imkansız hale gelmiştir.
Eski çağlardan bu güne kadar düşünce ve söz özgürlüğünü kısıtlayıcı, engelleyici ve yasaklayıcı önlemler hep sonuçsuz kalmıştır. Düşünceler kuş gibidir; daldan dala konmayı, özgürce uçmayı severler. Düşünceler sonsuza dek ölümsüzdür, nesilleri hiç tükenmez. Tam aksine kendi kendilerini yenilerler. Sansürün korkulu rüyası düşüncelerdir. Onlar yayıldıkça uykusu kaçar. Ünlü filozof ve düşünürler yüzyıllar önce düşüncelerin önemine vurgu yapmışlardır. İşte birkaç örnek:
“Özgürlüğü kulluğa satmam taş çatlasa…” (Hz. Mevlana)
“Düşünceler, sürgün edilemez” (Ovidus)
“Basın özgürlüğü olmadan hiçbir özgürlük elde edilemez” (Mirabeau)
“Düşünüyorum, o halde varım” (Descartes)
“Özgür düşünceler en kalın zindan duvarlarını bile aşar” (J. Burry)
“Beni yok edebilirsiniz, ama benim düşüncelerimi yok edemezsiniz” (Sokrates)
Sansür uygulayarak düşüncelere kilit vurma heveslilerinin girişimleri hep kursaklarında kalmıştır. Dünya tarihi bu örneklerle doludur. Düşüncelerin açıklanması, insanların en değerli haklarından biridir. Çünkü insan, yeryüzünde konuşma ve düşünme yeteneğine sahip tek canlı varlıktır.
Düşünce, söz, vicdan ve basın özgürlüğünün mücadelesi yüzyıllardan beri sürmektedir. Sürmeye de devam edecektir. Ancak “özgür düşünce lobisi”, “sansür lobisi”ni alt edecek güçtedir.
Basın Bayramı kutlu olsun.