Gençlik günlerimin en deli dolu çağımda, ‘Hayat Mektebi’nin ne olduğunu, spor ile birlikte hayat kavgasının ne şekilde oluştuğunu, ben bu okulda öğrendim. Boks sporunda aldığım yüzlerce ödülün ilk mayası, memleketimde saygı değer iş adamlığımın ilk tohumları, meslek lisesinde yani eski adıyla sanat enstitüsünde atıldı.
Sanat okulunun ikinci sınıfında okuduğumda yaz tatiline yeni çıkmıştık. Rahmetli Hayrettin Özkaya iş yerinin camına bir ilan asmıştı “Kaynakçı ustası aranıyor” diye. Kendimden emin bir şekilde yanına gittim. Nede olsa sanat okulunda iki yıl metal atölyesinde temrin yapmıştım. İyi kötü kaynak yapmasını da öğrenmiştim. Benden iyi usta mı vardı?..
Altın Toprak Tuğla Fabrikasında işe başladım. Hayatımda ilk defa bir yerde ustaydım. Ustalığımdan zerre kadar ödün vermeden hemen kolları sıvadım. Şansım da yaver gitti.
Fabrikanın ortaklarından birisi de Saim Akkülah hocamdı. Onun anlattığı şekilde demirleri bir araya getirdim. Öyle bir değişik tuğla arabası yaptım ki dillere destan. Eskiden beş kişinin taşıdığı yaklaşık bir ton pişmemiş tuğlayı. Bir kişi tek başına taşır oldu.
Yine fabrikanın önde gelen ortaklarından İsmail Eren tam bir yönetici ve idareciydi. Arabaya baktı bir de bana baktı ‘sahi bunu sen mi yaptın?’ dedi gülerek. Konuşmadım, eserimin yanında gülümsemekle yetindim. Unutmadan söyleyeyim Saim Hoca sanat okulundan ayrılmış öğretmendir.
O fabrikada unutamadığım çok değişik tecrübelerim oldu. Okulum bittikten sonra, kendimi İsdemir şantiyelerinde formen olarak buldum. Yaklaşık yedi yıl İsdemir’de “Cemile ve Ayfer Yüksek Fırınlarının” yapımında ter döktüm. Üç yıl kendi bünyesinde kadrolu çalıştıktan sonra. Askerliğim nedeniyle ayrıldım.
Asker’den sonra kendi işyerimi açtım. Otuz beş yıl kendi kendimin ustası oldum. Soğutma sistemlerinde gelinecek en yüksek noktaya geldim. Çelik sanayisinin oluşmasında iş birliğine inananlardanım. Alın teriyle bir yerlere gelen bir kişi olarak, o kadar çok param yok ama İskenderun sokaklarında göğsüm dışarıda, başım dik yürüyorum.
Sporda ve işimde bana doğru yol istikametini çizen, sanat okulunun öğretmenleri önünde hayranlıkla eğiliyorum. İskenderun Teknik ve Endüstri Meslek Lisesinin bir gecesi var, gelir misin dediler. Ne yalan söyleyeyim bu davete çağrılmam beni çok ama çok heyecanlandırdı. Gecede acaba kimlerle karşılaşırım düşüncesindeydim. Sanat okulu benden sonra binlerce öğrencisini mezun etti. Acaba değişik kişilerle karşılaşacak mıydım? Dahası öğretmenlerimin hangisi hayattaydı? Hangisi gecede olacaktı?
Geceye girer girmez Matematikçim, Fizikçim ve Kimyacım Rahmetli Nevzat Eğlen hocam ile hemen yanı başında Türkçecim Enver Karabal hocamla karşılaştım. Fizyonomileri bende de olduğu gibi değişmiş ama mihrapları yine yerindeydi. Onları gördükten sonra gözüm başka yeri görmedi. Öğrenciliğimden şu ana kadar olan hayatım sinema şeridi gibi gözlerimden aktı geçti. Tüm hocaların yerine ellerini öptüm. Yeniden hayır dualarını aldım.
Memleketimiz artık tamamen sanayileşti. Sanayinin can damarı da Teknik ve Endüstri Meslek Lisesidir. İskenderun Teknik Üniversitesi (İSTE) ile tam bir uyum içerisinde. Okulumuz bölgede en aranılır bir okul oldu. Mezun olan çocuklarımızı sanayiciler hemen işe başlatıyor. Bende bu okullu olarak hepinizle gurur duyuyorum!..