Sanat-Kültür Biraz da Şiir

0
78

Sanat Yazısı

Değerli okurlarım, biz millet olarak bazı gelişmelerin ya farkında değiliz ya da umursamıyoruz. Okumayı zaten sevmiyoruz, rahatız da ve de hazır şeylerin müptelasıyız. Sarı yelek giymeyi de hiç sevmiyoruz.

İnsanoğlunun ömründe bazı uzatmalar olduğu söyleniyor, sevindirici olmasa da gerçek. Uzun yaşamanın bir anlamı olmalı, onun hakkını vermeliyiz. Sanatla uğraşmıyorsak, sanatçıya değer vermeliyiz. Bazı aktivitelere tanık oluyorum ve doğal olarak seviniyorum. Fakat açılan sergide kimse yok. Sanatçı ise bunlar benim eserim demeye utanıyor.

Neden utansın ki?

Önce kendimize saygımız olmalı ve daha sonra da çevremize. Saygı literatüründe çok şeyler vardır. İnsanların birbirine saygısı kalmazsa sanattan kültürden söz edilebilir mi?

Yazarlar, heykeltıraşlar, diğerleri… Sanatçı kolay yetişmez ve onlara hürmette kusur etmemeliyiz. Çok önemli sanatçılar yazarlar, şairler gerçek dünyaya göç ettiler. Onların yeri boş… Gençler teşvik edilmezse, maarif istikrarlı olmazsa oı boşluklar dolmaz ve sadece gidenleri anarız o kadar.

Sebze ve meyve satanlara daha çok itibar ediyoruz. Bunun hiçbir sakıncası yok. Onlar sanatçı değil, sadece esnaf. Toptancıdan aldığını perakende satan insanlar. Onlarla da ilişkilerin iyi olmasında tabiî ki yarar var.

Sanatı sevenler kültürlü insanlardır, onları kandırmak kolay değildir. Cumhuriyetten sonra çok şeyler değişti ama günümüzde hiçbir ilerleme yok, olmadığı gibi de, herkes dilediği at oynatıyor.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyeti gençliğe emanet etmişti. Çevreme bakıyorum da genç birilerini göremiyorum. Herkes yaşlı ve hava kararır kararmaz evine girip lambalarını kapatan insanlarla dolu.

Acaba sanattan mı korkuyorlar? Sanatçıdan mı çekiniyorlar? Bunların hepsi de olabilir ya, en geçerlisi, adamın cebinde parası yok, işsizin itibarı cebindeki parası kadar diyorlar, sizce de doğru değil mi?

Sanata ve sanatçıya değer veren ülkeler hep temayüz etmişlerdir. Üzülerek söylüyorum ki bizler önem vermekten öte, baltalamaya çalışıyoruz.

Şiir de sanatın bir dalıdır ama nedense bu sanat yazımızda bahsedemiyorum. Şiir yazmak, şiir okumak insanları tamamen değiştirir. Bizim okumamız zayıf olduğu için ona bile değer vermiyoruz. Oysa şiirlerdeki haykırışları, neler ima ettiğini bilebilsek, neler söylemek istediğinin kavrayabilsek yoruluncaya kadar okuruz muhtemelen. Onu okumak için sarı yelek giymeye gerek yok.

Bazı şiirler vardır ki, gidene ağıt, kalana öğütür…

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

Yaş Sorunu Yürekte Başlar!

Değerli Okurlarım, yaşam sürprizlerle doludur ve yarınların neler getireceğini, nelere gebe olduğunu bilemeyiz. Diyelim ki bir merdiven çıkıyorsunuz ama son basamaktan sonra neler olacağını bilemezsiniz.

Yaşam da aynen o çıktığımız merdiven gibidir. Merdivenin son basamağını göremiyor olabilirsiniz, fakat belli bir zaman sonra bizleri nelerin beklediğini tahmin edebiliriz ya, öyle düşünmek işimize gelmez. İnsanız da ondan…

Dostlar!

Ölüm kaçınılmaz bir sondur. Alacaklı da çok katı kurallıdır, tavizi yoktur, sık sık söylediğimi gibi şike yaptığı görülmemiştir ve de duyulmamıştır.

Bütün bunlara rağmen, yaşamayı seviyoruz ve sağlıklı olarak çok yaşamak istiyoruz. Şu anda konumuz yaş ve yaşlanmak olduğuna göre; konuyu nasıl değerlendireceğiz biraz da ona bakalım… Bizim kuşağa daha sonra geleceğim…

Efendim, eskilerden (genel olarak) daha fazla yaşadığımız bir gerçek. Yani uzun yaşamak her zaman bir avantaj mıdır sizce? Bunun dezavantajları var, hem de çok.

Gençlikte fizik sağlamdır ve çelik bir kalkan gibi bizi korur. Bu işin hep böyle gideceğini düşünürüz. Merdivenin basamakları tükenmeye başladığında ilaçlarla dost oluruz, doktorların ofisinde sıra bekleriz. Kendimizi teselli etmeyi de biliriz. Gençken de bunlar oluyordu falan…

Oysa, uzun yaşamak futboldaki uzatmalar gibidir, kimse kendini aldatmasın. Yaşam kalitemiz iyiyse, uzatmalar da uzadıkça uzar. Ama gerçekçi olmamız gerekirse yaşadığımız yılların sayısındaki artışın bedelini uzatma yıllarında kalite düşüklüğü, daha çok hastalanma, açıkça kötü yaşlanma olarak ödeyip bu uzatma süreyi isimlerini bile vermek istemediğim bazı kötü hastalıklarla boğuşarak geçiriyoruz.

Hastalığın yaşı olmaz ama kırk ve ellisinden sonra gıdıklanmalar başlar, biz bunun üstüne gitmeyiz, normal sayarız. Vücut iskeleti de henüz deforme olmamıştır, bu sayede bazı hastalıkları yenebiliriz.

Şimdi bu işin gerçeğine bakalım…

Genç ve dinç kalmanın koşullarını herkes bilir de yapmak istemez. Tembeliz de ondan. Gençken bazı şeyleri prensip haline getirmiş olsak, belli yaşlara geldiğimizde fazla sorun yaşamayız.

Kalp gözünüz körse, gözünüzün görmesi fazla bir şey ifade etmez…

Sporla dost olun. Eşofman giyinmeniz gerekmez, belli bir yere kadar tempolu yürüyün. Bu işi sabahları yaparsanız daha iyi olur.

Midenize düşkün olmayın ama sabah kahvaltısını ihmal etmeyin. Kilo sorununuzu en aza indirin.

Gün aşırı tıraş olun, temiz ve mümkünse güzel giyinin. Dik durmaya ve dik yürümeye özen gösterin. Art niyetsiz olun, mümkün olduğunca cömert olun, toplum yerinizi tayin eder. Sözlerim bunlarla sınırlı değil, biraz da bizim kuşaktan söz etmek istiyorum.

Bizim kuşak deyince katledilen yoldaşlarım aklıma gelir daima. Onları rahmetle anıyorum. İzim kuşaktan Sayın Rızkullah Terbiyeli’ye bir bakın, maşallah değil mi? İsterseniz bir de bakın. Bence bir sakıncası yok…

Öncelikle yüreğiniz dolu olacak, başka türlü olmaz. Eğer tıngır tıngırsa yaşasan ne yazar ki. Cenab-ı Allah hepinize sağlıklı uzun ömürler versin…

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

Aile İçi Anlaşmalar

Sıkı ve güçlü bir aile olmak, hiç de kolay bir hadise değildir. Koşulları vardır. Aile fertleri birbirlerine karşı dürüst olmak zorundadır. Bütün aile fertleri bilerek ve isteyerek yalan söylemeyecekleri konusunda anlaşmış olmaları şarttır.

Evinizde birbirinize dürüst davranıyorsanız, güven ve saygı da eksik olmayacaktır. Çocuklar, söylediklerimizle yaptıklarımız arasındaki çelişkiyi çok çabuk yakalarlar. Sakın ola ki, aklınızdan çıkarmayın… Tutarsızlığımız onların gözündeki saygınlığımızı azaltır. Çocukların affı yoktur…

Tutarsızlığımız devam ederse, çocuklar da ergenlik çağındaysa, otoritemize başkaldırırlar, bunun önüne geçmemiz imkansızlaşır. Söylediklerimizle yaptıklarımız arasında büyük bir uyum varsa, çocuklarımız kısa sürede sonuçları ne olsun, söylediklerimize ve bize inanmayı, güvenmeyi öğreneceklerdir. Ana-baba olmak da gerçekten zor. Benden söylemesi…

Günün Sözü
Sanatsız Ulusların Ömrü Kısadır…

Öcal’dan İnciler
Kültür ve Sanat Medeniyetin Kendisidir…

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here