Sakarya Meydan Muharebesi (23 Ağustos-13 Eylül 1921)

0
61

Günaydın sevgili okuyucularım. Bugün, tarihimizde çok önemli bir yere sahip olan Sakarya Meydan Muharebesinin devam ettiği bir gün. Hadi beraber yeniden okuyalım neler olmuş o tarihlerde… Sağlık ve sevgiyle alın sevgili okuyucularım. Yase

Sakarya Meydan Muharebesi, Kurtuluş Savaşı’ndaki Atatürk tarafından çok büyük ve kanlı savaş anlamına gelen Melhame-i Kübra ifadesi ile anılan muharebedir. Sakarya Meydan Muharebesi Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktası sayılır. İsmail Habip Sevük, Sakarya Meydan Muharebesinin önemini, “13 Eylül 1683 günü Viyana’da başlayan çekilme, 238 sene sonra Sakarya’da durdurulmuştur…” sözüyle tasvir etmiştir.

Sakarya Meydan Muharebesi, Anadolu Türk tarihinin en önemli savaşlarından biridir. Yunan General Papulas tarafından Yunan ordularına Ankara’ya harekat emri verilmişti. Savaşı Yunan tarafı kazanırsa TBMM, Sevr Antlaşması’nı kabul etmek durumunda kalacaktı. Öte yandan yirmi dört tümen Rus askeri Kafkaslarda bu savaşın sonucunu beklemekteydi. Savaşı Türklerin kaybetmesi halinde Sevr hızlı bir şekilde uygulamaya geçirilecekti.

Savaş…

TBMM Ordusu, Kütahya-Eskişehir Muharebelerindeki yenilgisinden sonra cephe kritik bir duruma düşmüştü. Cepheye gelerek durumu yerinde gören ve komutayı eline alan TBMM Başkanı ve Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ile İcra Vekilleri Heyeti Başkanı Fevzi Paşa, Batı Cephesi birliklerinin Yunan ordusuyla arada büyük bir mesafe bırakılarak Sakarya Nehri’nin doğusuna çekilmesine ve savunmayı bu hatta devam ettirmesine karar verdiler.

Mustafa Kemal Paşa, “Hatt-ı müdafaa yoktur; sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça vatan terk olunamaz.” emrini vererek muharebeyi geniş bir alana yaydı. Böylece Yunan kuvvetleri de karargâhlarından uzaklaşıp bölünmüş olacaktı.

TBMM, 3 Ağustos 1921’de Genelkurmay Başkanı İsmet Paşa’yı azlederek, aynı zamanda Başvekil ve Milli Müdafaa Vekili de olan Fevzi Paşa’yı bu makama da atadı.

22 Temmuz 1921’de Sakarya Nehri Doğusu’na çekilmeye başlayan Türk ordusu, güneyden kuzeye 5. Süvari Kolordusu (Çal Dağı güneyinde), 12., l., 2., 3., 4. Gruplar ve Mürettep Kolordu birinci hatta olacak şekilde tertiplendi. Çekilişin hızlı bir şekilde tamamlamasından sonra Yunan birlikleri taarruz pozisyonu için tam 9 gün Türk birlikleri ile karşılaşmadan yürüdü. Bu yürüyüşün hangi yöne doğru olduğu Türk keşif birlikleri tarafından tespit edilerek cephe komutanlığına bildirildi. Bu savaşın kaderini belirleyecek stratejik hatalardan biri oldu. Yunan taarruzu baskın olma özelliğini kaybetti. Ancak 14 Ağustos’ta ileri harekata geçen Yunan ordusu, 23 Ağustos’tan itibaren 3. Kolordusu ile Sakarya Nehri doğusundaki Türk kuvvetlerini tespit, 1. Kolordusu ile Haymana istikametinde, 2. Kolordusu ile Mangal Dağı güneydoğusunda kuşatıcı taarruza başladı. Fakat bu taarruzlarında başarısız oldular.

Kuşatma taarruzunda başarı sağlayamayan Yunan kuvvetleri, siklet merkezini ortaya kaydırarak savunma mevzilerini Haymana istikametinde yarmak istedi. 2 Eylül’de Yunan birlikleri, Ankara’ya kadar en stratejik dağ olan Çal Dağı’nın tamamını ele geçirdi. Fakat Türk birlikleri Ankara’ya kadar geri çekilmeyerek alan savunması yapmaya başladı. Yunan birlikleri Ankara’ya 50 km kalacak derecede bazı ilerlemeler sağlasa da Türk birliklerinin yıpratıcı savunmasından kurtulamadı. Ayrıca 5. Türk Süvari Kolordusu tarafından cephe ikmal hatlarına yapılan taarruzlar Yunan taarruzunun hızının kırılmasında önemli etkenlerden biri oldu. Yunan ordusu 9 Eylül’e kadar süren yarma teşebbüsünde de başarılı olamayınca, bulunduğu hatlarda kalarak savunmaya karar verdi.

Türk Ordusu’nun 10 Eylül’de başlattığı, bizzat Mutafa Kemal Paşa’nın komuta ettiği, genel karşı taarruzla Yunan kuvvetlerinin savunma için tertiplenmesine mani olundu. Aynı gün Türk birlikleri stratejik bir nokta olan Çal Dağı’nı geri aldı. 13 Eylül’e kadar süren Türk taarruzu sonucunda Yunan ordusu, Eskişehir-Afyon’un hattının doğusuna kadar çekilerek bu bölgede savunma için tertiplenmeye başladı.

Çekilen Yunan Ordusunu takip amacıyla harekata 13 Eylül 1921 itibariyle süvari tümenleri ve bazı piyade tümenleri ile devam edildi. Fakat teçhizat ve istihkâm yetersizliği gibi sebeplerle taarruzlar durduruldu. Aynı gün Batı Cephesi’ne bağlı birliklerin komuta yapısı değiştirildi. 1. ve 2. Ordu kuruldu. Grup Komutanlıkları lağvedilerek yerine 1.,2.,3.,4.,5. Kolordular ve Kolordu seviyesinde Kocaeli Grup Komutanlığı kuruldu.

Savaş, 22 gün ve gece sürerek 100 km uzunluğunda bir alanda cereyan etti. Yunan Ordusu Ankara’nın 50 km kadar yakınından geri çekildi. Yunan ordusu geri çekilirken Türklerin kullanabileceği hiçbir şey bırakmamak için özen gösterdi. Demiryollarını ve köprüleri havaya uçurdu ve birçok köyü yaktı.

Muharebe Sonrası

Sakarya Meydan Muharebesi sonunda Türk ordusunun zayiatı; 5713 şehit, 18.480 yaralı, 828 esir ve 14.268 kayıp olmak üzere toplam 39.289’dur. Yunan ordusunun zayiatı ise; 3758 ölü, 18.955 yaralı, 354 kayıp olmak üzere toplam 23.007’dir. Sakarya Meydan Muharebesinde çok fazla subay kaybı olduğu için bu Muharebeye “Subay Muharebesi” adı da verilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk bu muharebe için “Sakarya Melhame-i Kübrası” yani kan gölü, kan deryası demiştir.

Yunanlılar için geri çekilmek haricinde başka bir seçenek kalmadı. Geri çekilirken Türk sivil halkına karşı yaptığı tecavüzler, kundaklamalar ve yağmacılık sonucunda 1 milyonun üzerinde sivil Türk evsiz ve barksız kaldı.

Mayıs 1922’de Yunan Ordusu Başkomutanı General Anastasios Papoulas ve kurmay heyeti istifa etti. Yerine General Georgios Hatzianestis atandı.

Mustafa Kemal Atatürk ünlü “Hattı Müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. Bu satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça vatan terk olunamaz.” sözünü bu savaşa atfen TBMM’de söylemiştir. Savaşın ardından Albay Fahrettin Altay, Albay Kazım Fikri Özalp, Albay Mehmet Selahattin Adil ve Albay Mehmet Rüştü Sakarya, Mirliva (Tuğgeneral)liğe terfi etti. Mustafa Kemal Paşa ise TBMM tarafından Mareşal rütbesine terfi ettirildi ve Gazi ünvanı verildi.

Sakarya Savaşı, Türk Tarihi’nde bir dönüm noktasıdır.

Günün Şiiri

Sakarya Dolaylarında

Koşuyor Mustafa Kemal’in atlıları;

Balmahmud’a yönelik, doru, kır, al, renkçe.

Dövüşüyor, Ali, Osman, Hasan, Mehmed’im,

Bire on, beşe yüz, erkekçe…

Bir al gül kızarıyor, yoz topraklarda;

Açıyor güllerim, şehitçe.

Allah Allah sesleri yansıyor tepelerde,

Amasyalım, Konyalım, Muşlum, Karslım iç içe…

Koşuyor Mustafa Kemal’in atlıları;

Sakarya’ya yönelik, doru, kır, al, renkçe.

Kadınlarım bebe diye gülle taşıyor,

Çatlak dudakları, nasırlı elleriyle…

Yürüyorlar, Sakarya dolaylarına kağnılarla,

Korkusuz, uykusuz, Mehmetçe…

Yıldırım Doğan ERGENELİ

BARBARLAR

Göz büyür bebekler kutba uçarlar

Ta oralara

Kirpiklerin bataklığında

Tuzlu, ipince

Barbarlar

Üreyen gözün altında

Hiçbir şey yapmazmış gibi sade

Bütün gün bulanık suyu taşlarlar

Kadınlar toprakla bütün

Mızraklar yağmura eş

İki dudakla yudumlanır dereler köpüren ırmak

Yer altı sularından

Kaldırım boylarında

Izgaralardan dökülen

Kükreyen barbarlar

Kimi geçirmiş meşin ceketini sırtına

Kimi çözmüş bütün düğmelerini

Kasılırken sinirli ve sabırsız

Gevşerken egemen ve alaycı

Aklın usturasından yılgın

Gizli dinler meraklısı.

Göz büyür yükselir hanlar

Büyür baş göğsün üstünde

Çürük bir yemiş gibi

Yumuşak

Damarlı

Gövdeler minicik

Ve motosikletleriyle barbarlar

Dümdüz yağlı saçlarında tüyler

Kaslarında çıngıraklarla

Göbeklerinde cami kubbeleriyle

Kasıklarından fışkıran minarelerle

Pörsümüş memelerine sokakların

Saplanan parmaklariyle barbarlar

Köylerinde sessiz, anaerkil

Kent kapılarında kızgın, yırtıcı

Tarihin anahtarıdırlar

Uygarlık ürünlerine yeniktirler

Bir bakışta görünür güzellikleri

Düzenli solukları

Geniş döl yatakları

Fokurtusu duyulur yumurtalıkların

Göz çatlar bebekler ekvatordadırlar.

Barış PİRHASAN

Günün Sözü

Hatt-ı müdafaa yoktur; sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça vatan terk olunamaz.
Mustafa Kemal ATATÜRK

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here