Sağlam Kafa Sağlam Beden…

0
63

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Bu sabah hasta uyandım, yataktan zorla kalktım. Midem bulanıyor, şakaklarım, yüz kemiklerim sıkışıyor, başım dönüyor. Kaç günden beri yazılarımdan da anlaşılacağı gibi hastalık sinyalleri geliyordu da şuradan buradan, ya zihnimin kaypaklığına ya da anıların hoyratlığına bağlıyordum nedenleri. Oysa bağışıklık sistemi çökmek üzereymiş bu sabah anladım. Eski İskenderun kaymakamı Sayın Cengiz Horozoğlu’nun kulakları çınlasın. Hiç yazılarınıza ara verdiğiniz olmaz mı demişti. Bir defasında. Maşallah her gün sayfanız dolu. Gazete yazarlarımızdan biri de hepsini sizi mi yazıyorsunuz türünden gülerek sormuştu bir konuşma anında, çok gülmüştük. Evet bazen bende hasta oluyorum, bazen çok kötü şeyler yaşıyorum, ölüm gibi, ağır hastalıklar gibi. Yazamadığım zamanlar oluyor ancak bu sayfama yansımıyor. Yansıyanlar ise travmaların ya başlangıcında oluyor ya da azıcık soğuduğunda onları da zaten paylaşıyorum.

Bu sabah uyandığımda artık yorgan döşek yatarım herhalde diye düşünüyordum, başım dönüyorsa ve midem bulanıyorsa dünyanın sonudur benim için. Ateşim kırk olsun kalkar dolaşırım ama bir midem bulansın başım dönsün işte zayıf tarafım bu. Sanırım çoğumuzun da en zayıf tarafı budur. Çünkü konu denge oluyor. Başınız dönüyorsa dengenizi sağlamakta zorlanırsınız. Ve etrafınızdaki her şey döner soğukkanlı değilseniz kesinlikle paniklersiniz.

“Her işte hayır var” derler. Yalnız yaşamanın kesinlikle hayırlarından biride budur “yalnız” derken asla yalnız kalmam, yalnızca yanımda kimse olmadığı, anlamındadır sözüm. Çünkü yalnızlıkta bir değerdir hayatıma anlam veren, beni güçlendiren, dayanma katsayımı artıran, hüznün en tatlısını yaşatan, ikimizin çok güzel bir dayanışması var hiçbir yandaşla olmayan.

İşte o yalnızlığın bana öğrettiği şeylerden biri de bu tür rahatsızlıklarda güçlü ve soğukkanlı olabilmek. Önce kendine güvenebilmek ve kendince halledebiliyorsan bunu genişletmek değilse kesinlikle duygusal davranmadan mantığını kullanarak yardım istemek. Biliyorum bazılarımız yardım istemeyi gurur yapar ancak gururun yeri bu değil diye düşünürüm her zaman. Hastalıklar gelir, gelişleri törenle olur mesaj atarlar haklarını yemeyelim yani. Ama biz mesajları ciddiye almayız ve üzerine, üzerine gideriz. Şimdiki gibi. Yani oturduğum sandalyenin sola kaydığını düşünüyorum oysa başım dönüyor. Bunu yaşıyorum ama yazmaktan vazgeçmiyorum. Çünkü iki işi zorda olsa yapabiliyorum. İşte mesajları ciddiye almak bu demektir! Oysa bu mesajdan çıktı aktif aramaya girdi bile çoktan.

İşte yalnızlığın öğrettiği şeylerden biride bu, rahtsızlığa rağmen iş yapabilmek… Peki bu nasıl oluyor? Çok basit. Hemen söylüyorum. Azıcık beden hareketi, saat kadar dakik, kristal kadar kırıcı olduğunuzu düşünerek bedeninizi, dikkatle ve her sinyalini göz ardı etmeden birkaç hareket yapmak- herkesin kendine göre geliştirdiği ufacık tefecik beden hareketi vardır diye düşünüyorum en zararsızını bulun ve terlemeye çalışın. Çok zor biliyorum ama inanın eğer rahatsızlık üşütme nedeni ile gelişmişse yoğun bir terle onu üzerinizden atabileceksiniz. En azından azaltabileceksiniz. Yok eğer biyolojik nedeni varsa baş dönmesinin kulakla ilgili falan, kesinlikle çok sakin olup doktor yardımı istemeniz gerekir, mide bulantısı ise zehirlenme kuşkusu taşıyorsa yine bir hastaneye gitmeniz gerekir kesinlikle ihmale gelmez çünkü. Ben denizin sözünü ettiği rahatsızlıklar baş edebileceğimiz şeyler kuşkusuz.

Ve bir haftadır ateşliyim dudaklarım patlak ağzımın içi aft dolu ve bütün bunlarla birlikte akşama dek sokaktayım. Kitapçı, kitapçı dolaşıyorum, resim malzemeleri bakıyorum ve aklıma gelen her şeye… Akşam eve gelince sıcak bir duş, sıcak bir bardak çay yanında şu bu ve sonra elimde kitap adeta baygın…

Sabah yeniden yeni bir hayat ama dünden kalanları depolayan… Yok garip kokular almak yok anılara takılmak ne oluyoruz kardeşim kafayı yemek üzereyiz aslında yinede laylomlardayız dedi ve bu sabah bastırdı. “Derin bir inleme sesi”

İlk şok geçti önce kabul ettik hastalığın egemenliğini. Ama boyun eğmedik. Kurtulmanın çarelerini düşünmeye başladık. Her sabah ilk iş su içmek ılık, bu sabah bir yudum bile inmedi içime. Çünkü inemedi. Hiç zorlamadım. Hareketlerim ağır, sıkıntılı ama mantığım yerinde. Oturdum ve oturarak yapabildiğim birkaç hareketten birini denedim en hafifini. Önce zorla oldu sonra alıştım hareketi arttırdım usul, usul. Sırtımdaki ürperti geçti derinden, derinden terlemeye başladım. Hareketleri arttırdıkça terleme arttı en sonunda bir ter boşaldı ki üzerimden midemdeki bulantı o an geçti. Üstümü değişirken başım dönmeye devam ediyordu ama dönmesi çok azalmıştı. Boynumu sardım sıkıca değil asla. Sıkmadan ama kavraması gerekiyor boyna sardığınız atkı yoksa kan dolaşımı zorlaşıyor. Ve bu şekilde bir nane kimyon kaynattım kendime. Bir iki yudumda dünyaya yeniden geldim gibi oldum. Tabi geçmedi daha ama en azından yazı yazabiliyorum ve yemek yiyebiliyorum, yemek yiyebilmek bile başlı başına bir başarıdır bu durumda. Ve biliyorum ki terle ve nane, kimyon ikilisi ile sökülen şey soğuk algınlığı durumlarından oluşan rahatsızlıktır. Yani doktora gerek yok. Azıcık dinlen, bedenin sesini dinle ve hareket et, bak nasıl iyi olabiliyorsun. Söylendiği kadar kolay değil biliyorum. Ama olanaksız değil. Kendinize güvenin ve düşünün ki yanınızda kimse yok kendinizden başka bu durumda ne yapacaksınız? Bu yüzden aklı selim olmaya ve sükunetinizi korumaya çalışın önce ve düşünebiliyorsanız yani durumunuz buna elveriyorsa mesajları okuyun ona göre ya kendiniz halledin ya da kesinlikle uzman yardımı alın. Yok ben hiç bir şey yapamam diyorsanız hiç zaman kaybetmeden yardım isteyin en yakınınızdan. Şimdi ailemle birlikteyim “ah” desem hepsi kafama üşüşür ama ben yine yanımda kimse yokmuş gibi davranıyorum. Yapabildiğim şeyler için ortalığı velveleye vermek işime gelmez doğrusu.

Ve şimdi bu yazıyı yazabilmek işte bütün mesele burada… Hastayım deyip yazmazdım istesem ama yazabildiğime göre!!!

Off ter içindeyim dökülüyorum valla. Yazıma son vermeden diyorum ki kesinlikle kendinize bir iyilik yapıp birkaç uygun spor hareketi edinin. Unutmayın sağlam beden sağlam kafa. Bakın bu konuda Atatürk ne demiş. Spor yalnız beden kabiliyetinin bir üstünlüğü sayılmaz. İdrak ve ahlâk da bu işe yardım eder. Zekâ ve kavrayışı kısa olan kuvvetliler, zekâ kavrayışı yerinde olan daha az kuvvetlilerle başa çıkamazlar. Ben Sporcunun zeki çevik aynı zamanda ahlâklısını severim. Ne kadar güzel değil mi? Her zaman akılda kalması gereken bir söz.

Ve sevgili okuyucularım bilgisayarın başında gözlerim kapanmadan artık yazıma son vermek istiyorum sağlık, sevgi, birlik, beraberlik ve spor ile kalın diyorum. Yase

Günün Şiiri

Çıngırağın Ölümü

bir sesevinde doğdum

inanırım çanların ölümüne

fırtına dinince kıyacağım kendime

sen çizince ben oldum

inanırım kumlu ellerine

sen yitince kıyacağım kendime

bakır damlasından soğudum

inanırım zehirli yüreğine

şart olsun kıyacağım kendime

I

zaman batıyor Margarita

su doluyol saatlara

bir kurtçuk geçiyor

beynimdeki kumdan

ses göçüyor Margarita

çanlar ölüyor sesevlerinde

dili kurtlanıp çürüyor

ölüm giriyor yalnız

açık kapıdan

II

ses ölünce

kimse kimseyi çağıramaz

ikimizin gizli sevdası

bir incinin yüreğinde

bulunamaz

zaman yanınca

ölüm de bırakır arkadan vurmayı

gelip evlerimize yerleşir

giyer geceliklerimizi

kan kabuklu bedenine

yataklarımızda yatar

herkes göçünce

ölüm yalnızlığını yaşar

son kez duy tenimi

ve kokla beni

ben yitince

belki yeni bir tufan kopar

III

adımlarım

bir yere götürmüyor artık beni

çiziyorum kıl üstüne

küçük çıngırağın ayak izlerini

gözlerim

sönüyorlar bir bahçede

katran güle sarılıyor

uzun uzun öpüşüyorlar

birleşiyor

cennet ve cehennem

tanıyarak bedenlerini

dil ve damak gibi

adımlarım

bir yere götürmüyor artık beni

yağmur saralı bir dilenci

devriliyor ardımsıra

yürüdüğüm her sokak

duvarlaştırıyor kendini

ellerim

eriyorlar bir bahçede

kopuyor küpelerin halkası

kemerlerin tokası

yalnızlık delik ağlarıyla

avlanıyor içimi

adımlarım

bir yere götürmüyor artık beni

küçük bir çıngırağım

çalıyorum kendi kendimi

Adnan ÖZER

Günün Sözü

Atatürk’ün Spor İle İlgili Sözleri

Türk milleti anadan doğma sporcudur. Henüz yürümeye başlayan köy çocuklarını bile harman yerinde güreşirken görürsünüz. Ata en çok ve iyi binen yalnız Türk erkekleri değildir. Türk kadını da bu işi iyi bilir.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here