Sanat Yazısı
Değerli okurlarım, can bedende iken ve dünya haliyle halleşirken, olumsuz hiçbir şey düşünemediğimiz gibi, aklımıza bile gelmez. Öyle şeyleri düşünmeye zaman ayıramayız da ondan. Oysa, Merhum Ozanımız Aşık Veysel’in (Şatıroğlu) anonimleşmiş ve ölümsüz eserlerinden birinin ilk beytidir aynı zamanda ve unutmamız da olası değildir. Dilerseniz beraber seslendirelim…
İnce Uzun Bir Yoldayım, Gidiyorum Gündüz Gece…
İnsan bir anda boşluğa düşüyor adeta. Nasıl düşünmüş, nerden esinlenmiş, nasıl insanları kendine getirecek şekilde damardan girmiş. Rahmetli öbür tarafta da eminim meleklere söylüyordur.
Benim Sadık Yarim Kara Topraktır…
Şimdi gelinde bunun altından kalkın. Merhum ilhamını topraktan alıyor ve de onun koynuna verileceğini çok iyi biliyor. Toprağa yar olmak için, saçlara kar düşmesi, bastonla yollarlı adımlamamız ya da eve mahkum olmamız söz konusu bile değil.
Bugünü düşünürüm, dün gitti, yarın var mı?
Gençliğe de güvenmeyin, ölen hep ihtiyar mı?
Ben de az da olsa damarda girmiş oldum ya, dilerseniz gerçekleri gündeme getireyim. Şunu da ilave etmek isterim ki; Gerçekler Daima Acıdır…
Bir kapıdan girdik ve birinin şaplağını kıçımıza yiyerek ve ağlayarak kundağa sarıldık ve yakınlarımızı da mutlu ettik. Belli bir yaşa kadar, destekleyenler olduğundan o ince uzun yol otobandır.
Hayata atıldığınız yıllarda ise; iş, güç, çoluk çocuk ve de onların yarınlarını koruyup kollamak, muhtemel olumsuzlukları en aza indirmek. Demek oluyor ki, büyük bir yükün altında, kan ter içinde keçi yolunu andıran bir rampayı tırmanıyorsunuz. O rampayı tırmanırken yüreğinizde huzur varsa, sırtınızdaki yük, size güç verecektir ve o yokuşu salimen çıkacaksınız buna inanın.
O yokuşu çıktığınızda, bir de bakıyorsunuz ki yol kısalmış ve sırtınızdaki yük de yok. Aynaya baktığınızda saçlara kar yağmış ve o aşamada vicdan muhasebesi yapma gereği duyarsınız. Bu muhasebede zimmet, matlup eşitse korkmana hiç gerek yok arkadaşım.
Yani, mazlumun ahını almadıysan ki, onlarla Allah arasında perde yoktur da ondan. Hak yemediysen, gıybette bulunup eksik eteğe zarar vermediysen, gönül kırmadıysan ve özellikle dedikodudan uzak durduysan, gönülden sevdiysen hiç korkma seni orada mutlaka bir karşılayan olacaktır.
Şunu da unutmayalım ki, yüceliğimiz, mal, mülk, çoluk çocuk, para pul, iyilik kötülük defnedileceğimiz yere yani mezara kadar bizimle gelir ve kara toprağı yorgan ettiğimizde hepsi gider. Sadece ömrümüz boyunca yaptıklarımız kalır. Şu yalan dünyada gemicik-memicik, hancık hamamcık, milletin hakkını gasp etmecik yapanlara inanın acıyorum. Allah’ın Selamı Üzerinize Olsun…
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Gönül Köşemden
Yaşlandığını Belli Etme!
Değerli okurlarım, yaşlılık da, çocukluk da gizlenemez, saklanamaz, hatta makyajlanamaz bile. O zaman bu makaleyi neden yazdım dersiniz? Mademki hiçbir şekilde saklanamıyor, işi oluruna mı bıraksak acaba?
Dilerseniz önce çocuklardan, çocukluğumuzdan başlayalım. Nasıl olsa çocuklar büyüyecek ve bir aksilik olmazsa yaşlanacaklar. Ömrümüz için kısa denilse bile, yine de çocukluktan olgunluğa giderken epeyce bir yol kat edilecektir.
Büyüyeceksin…
Hem de düşe kalka büyüyecek ve yürüyeceksin. Bazı gelişmeleri hatırlamayabilirsin, tıpkı bir adım atmak uğruna kaç kez düştüğünü hatırlamadığın gibi.
Büyüyeceksin…
Büyüdükçe, büyüklüğün ne demek olduğunu öğreneceksin. Çoğu çocuklar gibi büyüdükçe, büyük olduğunu ispat gayretinden kurtulacaksın.
Büyüyeceksin…
Büyük olmanın ne demek olduğunu küçük olmanla hissedeceksin. Hem de bütün zerrelerinde. Bazı harfleri olduğu gibi söyleyemeyeceksin. “R”yi, “Y” olarak telaffuz edeceksin. Merak etmeyin bunların hepsi de geçici…
Büyüyeceksin bir gün. Ve büyüdükçe büyüklüğün ne demek olduğunu öğreneceksin. Büyüyeceksin yakında ve pek çoğunun yaptığı gibi, büyüdüğünü ispat gayretinden kurtulacaksın. Büyüdüğünü söylemene gerek yok, inanmayabilirler. İnsanlar gördüklerine inanırlar.
Büyürken de bazı saplantıları da olacak. Bilinen bir şey ama yine de söylemiş olayım… Emsalinden yaşça büyük ve olgun olduğun izlenimini vermeye özen göstereceksin. Hele bunu üçüncü şahıs söylerse çok mutlu olacaksın…
Evet, hiçbir aksilik olmadı ve olgun yaşa geldiniz yani yaşlandınız. Hemen şunu söylemek istiyorum ki; konumuz ihtiyarlık değildir. Yaşlılık tamam da, ihtiyarlığı hiçbir zaman gündemime almadım.
Çünkü, ihtiyarlık, az da olsa insanların kendi elinde. Yürürken iki kişi kolunuza giriyorsa, bir baston kafi gelmiyorsa, sapıtıyorsanız falan. Bu gibi hallerde ihtiyarlık tepenize binmiştir, yaşamanın da bir anlamı yoktur artık.
İhtiyarlıktan söz etmiyorum kesinlikle… Buraya kadar tamam da; yaşlılığında belirtileri vardır. her ne kadar yaşlılık yaşına gelinceye kadar edindiğin tecrübeler vardır. Bazen bu tecrübelerden yararlanmaya başlayacağın zaman içinde, kötü alacaklı karşında beliriverir. Bu şimdilik konumuz dışında…
Şayet, başladığın konuyu bitiremiyorsan, insanlar bazı işlerini hatırlayıp yanından uzaklaştıklarında, sen henüz sözlerini bitirmemiş oluyorsan; durum vahim. Birikmiş hatıra ve tecrübelerin çoktur ve zamanının da onlardan daha az olduğunu da biliyorsun. Bu nedenle diyorsun ki, hazır bu gençler elime geçmişken bildiğim her şeyi anlatayım ve bütün nasihatleri da. Bu yanlış!onların dinleyeceği saatlerle değil, dakikalarla sınırlıdır. Yani genelde boşuna konuşuyorsun. Karşındaki yetmişi geçmiş bir kadınsa, aynı konuyu saatlerce konuşabilirsin. Mola vere vere ve mutlu ola ola. Nasılsa elinde bir şey yok, diline vurmuştur. Size olan saygısından dolayı karşında duranlar, kim bilir hakkında neler düşünüyorlardı. Çok vahim! Anlatmak bile istemiyorum…
Peki, ne yapmak gerekiyor? (Yeri namüsait, kısa kesiyorum)
Sessiz, sakin ve uzaktan fark edilmenin koşullarını yerine getireceksiniz. Bilginize başvurulsa bile, yanıtınız dakikalarla sınırlı olmalı… Sağlıklı yaşayın, iyi yaşlanın ama ortalığa düşmeyin…
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Günün Nabzı
Huzur Evleri
O mekanlarda ömür tüketenlerin büyük bölümü acıları doyasıya yaşamaktadır. Yaşlanmış ve belki de biraz rahatsızdı. Daha önceleri her kararı kendisi verirken, bu def kendisi hakkındaki kararı ailesi vererek oraya götürmüşlerdir.
“İyi günde, kötü günde” beraberlik adına imzalar atılıyor ama ufacık bir aksama da zamanımız insanları kahır çekmiyorlar.
Kendi arzusuyla o mekanlarda ömür tüketenler de vardır. Fakat çok azınlıktadır bu insanlar. Yaşlılıktan dolayı evinde ya itibarını yitirmiştir ya da gerçekten yalnız başına kalmıştır.
İşte bu insanları ziyaret, inanın hacca gitmekle eşdeğerdir. Bunu benden duymuş olun. Düşenin dostu olmaz.
Günün Sözü
Dolan petekler sağılmak ister
Öcal’dan İnciler
Yazar, yazarken heyecan duyar