“-Don Kişot’u gördüm rüyamda! Bir öğrencime benziyordu yüzü.. Kaleme benziyordu elindeki mızrak..Yel değirmenlerine benziyordu mücadele ettiği sınavlar!”
“Yarışmacı sistemin baskısıyla bilinçaltında uyuyan düşüncelerinin düşlerinde uyanması” tefsiriyle yorumladı bir öğretmen arkadaşım rüyamı ve ekledi: “Don Kişot da zaten, bilinçaltında uyuyan bir çocukluk rüyasıdır Cervantes’in..” Arkadaşımın Freud kurumlu bu yorumunu; “Don Kişot, çocukların düşlerinde uyanan büyüklüğün adı mı; yoksa biz büyüklerin düşüncelerinde uyuyan çocukluğun tadı mı?” sorusuyla karşıladım önce.. Ve sonrasında anlattım yarışmacı eğitim anlayışına karşı düşüncelerimde uyanan “eşitlikçi ve adaletçi sistem” rüyamı.. Öğretmen arkadaşım; “Bugünün toplumsal gerçekliğiyle bağdaşmayan, gerçekleşmesi mümkün olmayan,gençliktebenim de gördüğüm ve uğruna mücadele ettiğim gençlik rüyası bunlar!” tabiriyle yorumladı bu rüyamı da..
Devamında, bu gençlik rüyası uğruna zorlu mücadelesini (!) anlattı övünerek.. Arkadaşımın bu yorumunu da; “Gençliğinin toplumcu derinlikli rüyasını kaybedip; şimdiki zamanların bireyci sığlığın sahillerinde çocukça yüzmeye çalışmak daha zor olsa gerektir” cümlesiyle yorumladım ben de.. Ve ekledim: “Uyandırabilmek zihnimizde uyuyan gençlik rüyalarımızı.. Mesela her türden ayrımcılığa karşı eşitlikçi ve adaletçi bir sistem hasretimizi eğitimde.. Taşıyabilmek mesela bu rüyamızı bugünün toplumsal gerçekliğine yorumlarla..”
Özgürlük, eşitlik, adalet mücadelesinin temsilcilerinden Martin Luter King, ‘Bir rüyam var’ cümlesiyle başlamıştı 1963’te yaptığı tarihi konuşmasına.. King’in rüyasının ne olduğuyla birlikte olabilirliği; “King’in o rüyası olmasaydı, Obama ABD başkanı olamazdı” cümlesiyle tefsir edilmişti sosyopolitik rüya yorumcuları tarafından..
Kimileri, zihnimizde yalnız uyurken gördüğümüz ilgisiz gölgeler akışı olarak tanımlar rüyayı.. Bu tanımdan hareketle, bastırılmış, bilinç altına itilmiş duygularla ilişkilendirerek yorumlarlar ilgisiz gölgeler akışını da.. Kimileri de gördüğümüz ışıkların zihnimize nakşı olarak kabul eder rüyayı.. Zihnimizin uyanık olduğuna kanıt anlamında, ışığın nakşı tanımını kabul ederim ben de.. Rüyalarımızı yorumlamamıza anlam kattığını düşünürüm çünkü söz konusu kanıtın.. Öte yandan, ister gecede isterse gündüzde olsun fark etmez, uyuyan bir zihinde görülen gölgeler akışı, rüyanın değil kâbusun tanımıdır bana göre.. Kaldı ki “rüyalarımızı gerçekleştirmenin en iyi yolu uyanmaktır” gerçeğinden hareketle ışıklar nakşında gördüğüm bir rüya olarak düşünürüm ben hayatın anlamını.. Dünyasal ve ötesindeki yaşamı kâbusa dönüştürmemek için elbette..
Tam da bu bağlam ve anlamda bir rüyanın sahibiyim ben.. Çocuklarımızın ilgi, merak, heves ve heyecanları doğrultusunda, “herkes okusun, yeteneği olanlar daha çok okusun” yorumlu; özgürlük, eşitlik, adalet mücadelesi içeren bir rüya bu.. Benim rüyamın gerçekleşme umudu nerede? Çocuklarımızın rüyalarını kâbusa dönüştüren “yarışmacı eğitim anlayışına”karşı mücadelede.. Her insanın özünde var olanyetilerini, yeteneğe dönüştürebilme fırsat ve imkanlarının sağlanabileceği, bilgi çağının gereği teknolojiyle donatılmış, her tür ayrımcılıktan arınmış eşitlikçi ve adaletçieğitim ortamlarında..
Her insanın, ışıklar nakşında gördüğü bir rüyası vardır mutlaka.. Yoksa da olmalıdır.. Gerçek körlük, sağırlık, dilsizlik, yaşarken rüyasız kalmaktır çünkü.. Rüyalardaki ışıklar nakşından habersiz olmaktır körlük.. Rüyaların sesini duymamaktır sağırlık.. Ve bir rüyayı anlatamamaktır dilsizlik.. Rüya, Arapça görmek anlamında “rüyet”ten geliyor.. Rüyet eden, yani rai olan; gerçekleşmesi umuduyla düşer peşine rüyasının.. Gönül penceremizden baktığımızda rüyet ederiz özümüzü.. Özümüzde görürüz insanlığımızın “barışını” içeren eşitlik ve adalet içinde yaşayabilmek rüyasındaki oku ışığını..
İyi de, peki kâbuslarını sanki güzel bir rüya görmüş gibi bağıra çağıra anlatanlar yok mu? Olmaz olur mu? Fakat bu türden kişilerin sıfatı “mürai..” Yaptıkları işin adı da riya..
Mürailerin kâbuslarının üzerimize çökmesini önlemek için ne yapmalı? “Yusuf” kıssasını okumalı.. Kıssadan alacağımız hisse ile Yusuf kokulu yapmalı gömleğimizi.. Yusuf kokulu gömleğimizi kendi gözlerimize sürerek rüyet etmeli..
Yaşama verdiğimiz anlam üzerinden görmek için rüyamızı, bakmak gerekiyor ışığa gönül pencerelerimizden.. Işığın kaynağına ulaşmak için uyandırıp zihnimizde rüyamızı düşmek gerekiyor yollara.. Ne diyor şair?“Gönlüm ne dertlidir, ne bahtiyar, Ne kendisine yar, ne kimseye yar, Bir rüya uğrunda ben diyar, diyar, Gölgemin peşinde yürür giderim..”
Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com
gerçekten anladığım kadrıyla çok güzellllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll çok beğendimmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmm