Rol Kesmek!

0
148

Bir tiyatro terimi olan rol; “Bir kişiliği canlandıran oyuncunun söylemesi ve yapması gereken hareketlerinin genel adı” olarak tanımlanmakta.. Artı, bu sözlük anlamı dışında; “Bir işte bir kimsenin üstüne düşen görev” yanında “gerçek olmayan davranış, gösteriş” tanımlı mecaz anlamlarda da kullanılmakta.. “Rol kesmek” gibi mesela..

Rol kesmek deyiminin kısa açıklamasının  “mış gibi yapmak” olduğunu söyleyebilir, buradan toplumsal yaşamda kimi kişilerin, üstlendikleri görev / iş bağlamında mesleki rollerini oynarken “mış gibi yaparak”  rol kestiklerini de açıklamaya ekleyebilir ve deyimlerdeki mecazın gerçeğine şerh düşerek sorabiliriz.. “Peki, hayatımız bir tiyatro mu?”

Vahyi habercilerden öğrendiğimiz üzere, Adem ve eşinin yaşadığı büyük bir trajedi sonrası dünya sahnesinde yer almıştık! Yüksek bir sahnede barış içinde yaşarken Tanrısal nedenli yasaya karşı, (gerçekte yol kesici bir şaki olmasına rağmen sanki bizim dostumuzmuş gibi yaparak rol kesen cahile aldanarak) epik bir tavır almış, kendi eylemimiz sonrası komik bir duruma düşmüş ve fakat trajik bir olay yaşamıştık! Sonra? Sonrası dramatik bir hayat.. Nerede? Dünya denilen (ki Arapça anlamı içerisinde aşağıya düşürülme, sefillik de bulunan)  alçak sahnede!

Bu paragraf, dünya denilen alçak sahnede oynamakta olduğumuz, “komik, trajik, epik, dramatik, trajikomik” olayları içeren tek perdelik bir tiyatro eseri olan hayatımızda rol kesenleri tanımamıza yardımcı olur mu? Mesela, gerçekte yol kesici bir şaki olmasına rağmen sanki insanlığın dostuymuş gibi yaparak rol kesen “kapitalist”  sistem!

İktisatçı İbrahim Öztürk, “Kapitalizmin bin bir yüzü ve sonuçları” adlı makalesinde,  “kısa vadede kâr ve haz, uzun vadede acı ve yıkım getiren” şeklinde sistemi tanımlıyor ve ekliyor: “Öte yandan problem kapitalizmin batıp batmayacağı ile ilgili de değil. Zira bu düzen sayesinde batan insanlıktır.”

Alan Durning, Tüketim Toplumu adlı kitabının önsözünde, batan insanlık adına soruyor: “Dünyada kişi başına düşen gıda tüketiminin en yüksek olduğu ABD’de insanlar zayıflama rejimleri için yılda 35 milyar dolar harcıyorlar. Böyle bir sistemde yanlış bir şeyler olmadığını kim iddia edebilir?”

Mike Haynes, “Kapitalizmin Yüzyılı” adlı makalesinde, sistemdeki yanlış şeylerin tarihsel arka alanını,14. yüzyıl İngiltere’sinden bir emekçinin; “Onların tokluğu bizim açlığımız” sözünü aktarıp  “sermaye birikimini besleyen iki tür zenginlikten” söz ederek şöyle açıklıyor.. “Biri, dünyanın talan edilmesiyle sağlanan ‘ilkel’ sermaye birikimi; diğeri, işçilerin sömürülmesinden elde edilen ‘modern’ zenginlik..”

Kapitalizmin yol kesici bir şaki olmasına rağmen sanki insanlığın dostuymuş gibi yaparak rol kestiğini görmek için iktisatçı olmaya gerek de yok! Açlık, yoksulluk sınırında yaşayan dünya kadar insanın durumuna bakmak yeter aslında.. Kaldı ki, “İnsan, maddî tatminle baş başa bırakıldığında yedikçe acıkan, içtikçe susayan doymak bilmez bir varlık haline gelir” diyor Ali Ünal, “Yeşeren Ümitler” adlı makalesinde.. Ve ekliyor: “Bütün hayatı, bir türlü elde edemediği, etmesi mümkün olmayan bir tatminin peşinde koşmaktan ibaret olur. Liberal kapitalizm tam da budur. Bu, bencilliği doğurur. Baştan sona yardımlaşma manzumesi olan hayatı çatışmadan ibaret gösterir; bu da, kuvveti öne çıkarır ve hakkı kuvvete verir, kuvvete tapınmaya ve adaleti ihmale yol açar; insanı insanın kurdu yapar. Bu da emperyalizmin ta kendisidir.”

27 Mart tarihli takvimlerde yer alan ‘Dünya Tiyatrolar Günü’ne atıfla kaleme aldığım bu yazıyı, içeriğine güncellik katacağını düşündüğüm bir benzetiyle bitirmek istiyorum..

Cemil Meriç’in betimlemesiyle biri “müstağrip” diğeri “müsteşrik” iki aydın, bir tv kanalının “tartışma” programında  “Kavuklu Pişekar” türü bir orta oyunu sergiliyordu.. Kavuklu, trajik bir ses tonuyla “Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” derken Suriye’ye “ağlıyormuş” gibi rol kesiyor ve fakat komik bir izlenim veriyordu! Pişekar ise kulağına zincirlediği komik oryantalist gözlüğünün ucunu değdirdiği dudağında pişkin bir kahkahayla, “Şark Cephesinde Yeni Bir Devrim Var” diyor ve o da trajik bir izlek oluşturuyordu!

Emperyalizmin dramatik nedenlerini görmezden gelip, güncel olayların trajik sonuçlarına bakarak trajikomik bir oyun sergileyen bu “orta oyuncularına;” demokrasi, uygarlık, insan hakları adına rol kesen kapitalizmin ve onun yol kesen hali emperyalizmin, sömürecekleri coğrafyalara “tiyatrosuz” giremediğini sufle cümlesi anlamında hatırlatıyor,  dünya tiyatro sahnesinde trajedisiz günler diliyorum..

Selam ve saygılar.. ozdemirgurcan23@gmail.com

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here