Ramazan Hikâyelerine Devam…

0
73

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Bugün sayfamda güzel iki Ramazan masalı var. Ramazan ayında masal dinlemeye bayılırdık kardeşimle. Çok tatlı bir ninemiz vardı. Bizi etrafına toplar anlatmaya başlardı. Keşke o anlattıklarını şimdi anımsayabilseydim. Çok güzel bir kitap olurdu şimdi.  Ama bizimle çok zaman geçiremedi ne yazık ki biz okula gitmeye başlayınca oda ebedi yolculuğuna çıktı ruhu şad olsun.

Ve sevgili okuyucularım şimdilik sağlık ve sevgiyle kalalım diyorum iki öykü ile. Her zaman birlikte ayrımsız gayrımsız. Yase

& & & & &

Hoş Geldin Sultanım

O halde Ramazan sabit oldu. Müddeinin iddia eylediği, senin de inkâr etmediğin mercan tespih ücreti olan yüz kuruşu müddeiye eda eyle!

“Kadı hazretleri! Bu adama geçen yıl bir mercan tespih sattım. “Yüz kuruştan ibaret olan ücretini önümüzdeki Ramazan’da ödeyeceğim” diye taahhütte bulunmuş idi. Ama şimdi sözünde durmuyor.”

Kadı davalıya sorar: “Öyle mi söyledin Efendi?”

“Evet, kadı hazretleri. Sözümde de sadığım. İllâ bu adam ücreti henüz Ramazan gelmeden istiyor.”

Davacı itiraz eder: “Asla kadı efendi! Hilâl görünmüş, binaenaleyh Ramazan gelmiştir?”

“İspat edebilir misin?”

“Evet! Dışarıda iki tane şahidim vardır. Müsaade olunursa içeri alıp dinleyiniz.”

Bu konuşmalar fi tarihinin bir arefe gününde, İslâm şehirlerinin Babı Meşihat denilen makamında, dinî otorite sayılan kişiler (Şeyhülislâm, müftü, imam vb.) ile kadı efendinin huzurunda cereyan eder.

Kadı efendi iki şahidi içeriye aldırır. Bunlar o bölgede hilâli gözleyen pek çok kişiden, hilâli ilk gören ikisidir ve şahitlik ücreti olan hediyeyi almak için soluk soluğa koşup gelmişlerdir. Kadı sorar: “Siz hilali görmüşsünüz, öyle mi?”

“Evet!”

Kadı, hilâlin nasıl olduğunu, tam olarak nerede görüldüğünü, inceliğini ve kalınlığını vs. iyice tetkik edecek suallerden sonra huzurda bulunan heyete döner: “Sizler bu şahitlerin sözlerini inanılır buluyor musunuz?”

“Evet!”

“O halde Ramazan sabit oldu. Müddeinin iddia eylediği, senin de inkâr etmediğin mercan tespih ücreti olan yüz kuruşu müddeiye eda eyle!”

İstanbul’da her yıl tekrarlanan bu mahkemenin “Evet!”i karar defterine kaydedilir ve şehirde Ramazan başlar ve bu “Evet!”in sonu bayram olur.

Ramazanınız mübarek olsun, Allah bayrama eriştirsin!

Kaynak:İskender PALA

& & && &

Ramazana Hürmet Eden Mecûsî

Bir Ramazan günü idi. Müslüman mahallesinde oturmakta olan bir mecûsî, (Ateşe tapan) nin çocuğu daha Müslümanların ne yaptığını idrak edecek çağa gelmediği için, oruçlu Müslümanların arasında ekmek yiyordu. Hemen babası, çocuğun bu halini fark etti: “Oğlum Müslümanların arasında yemek yenir mi? Onlar bu günlerde oruç tutarlar, onlarca bu günler muhterem günlerdir” diyerek azarladı ve çocuğu eve gönderdi.

Her fâninin başına gelen ölüm, bir gün onu da alıp götürdü. Ölümünden sonra o şehrin dinde ileri gelen zevatından birçoğu, mecûsîyi rüyalarında Cennet-i âlâda gördüler. Halbuki hayatında ateşe Allah diye ibadet eden bir kimsenin, Cennete girmesi adl-i ilâhîye mugayirdi.

Mecûsîye: “Nasıl oldu da bu nimete eriştin! Biz seni imansız bilirdik. Hatta öldüğün zaman, cenaze namazını bile kılmadık” dediklerinde O, şu cevabı verdi: “Evet! Doğru söylüyorsunuz. Ben bir mecûsî idim. Fakat bir gün küçük oğlum, Müslüman mahallesinde, onlar oruçlu olduğu halde yemek yiyordu. Ben çocuğun onların gözleri önünde ekmek yemesine müsaade etmedim. Müslümanların hürmet ettiği bir şeye, ben de hürmet ettiğim için; Cenab-ı Allah, benim ruhumu Müslüman olarak aldı. Ölüm anında Azrail (a.s.) geldiği zaman, Allah (c.c.) ona emretti. Evvelâ bana: “Eşhedü enlâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resulühü” dedirtti, ondan sonra canımı aldı. O sebepten ben, işte bu gördüğünüz nimete kavuştum” dedi.

& & & & &

Ayet ve Hadislerle Ramazan-ı Şerif ve Oruç

Ramazan ve Azaların Orucu

Bütün bir sene ve hatta ömür adına güzel bir örnek olan Ramazan’da mü’minlerden beklenen şey, başta kalb, ruh ve sâir latifeler olarak maddi-manevi bütün sistem ve roganlarıyla oruç tutulmasıdır.

Eller harama uzanmaktan, ayaklar harama yürümekten, dil yalan, gıybet ve dedi-kodudan, kulaklar haramı dinlemekten, gözler harama bakmaktan, zihin haramı tahayyül etmekten ve bunun gibi bütün azalar haramlardan uzak tutularak orucun hakkı verilmeye çalışılmalıdır. Allah Rasülü ve sahabe-i kiramınki gibi hakiki bir oruç ancak bu şekilde gerçekleşecektir. Bu konudaki örnek bir hadis şöyledir: “Kim yalan konuşmayı ve yalan-dolanla iş yapmayı terketmezse,  Allah o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına kıymet vermez.” (Buhârî, Savm, 8, Ebû Dâvûd, Savm, 25)

Ramazan-ı Şerif’ten beklenen neticeyi kazanmak ve “yazıklar olsun” itabına maruz kalmamak için yapılması gereken, insanın yeme-içmeden kendisini alıkoyduğu gibi aynı zamanda diğer bütün latife ve organlarını da haramlardan ve yakışıksız şeylerden uzak tutması, beden ve ruhunu Kur’an, sohbet-i Cânân, tefekkür ve ibadetle meşgul etmesidir. Böyle bir oruç, insanı tiryakisi olduğu zararlı alışkanlık ve adetleeden de Allah’ın izniyle muhafaza edecektir.

Günün Şiiri

Gül Zakkum ya da Su Boşluğu

İmgeyi antikacıda rehin bırakan usta

ölüm de artık baştan kokar

nerede kalmışsa su zamanı

üç basamak merdiven indiğim

kalbimin şurasında

bugün de ince bugün de kırıldı kırılacak

gülzakkum (?) saçlar. Aşkın,

miras kalan öyküsüyle yaptığın kahve

Masada unutulan kaysı, buzdolabı

Havada dedikodu tadı

Deniz şortunu giyinmiş

Teninde yorumlar gününü güneş, dilimi çağırıyor

Mermerdeki damarlar, tenin soyuluyor terimle

Bir sinek vuruyor cama

Sokağı yok suboşluğuna inen yolun, uzun zamandır

Unuttum sokak adlarını, kedigözü, memebaşların

Avucumda kokan ot fıskiye

İstanbul’un tozu alınmamış bir köşesinde içtiğimiz

rakı, aşkımızın açıkta kalan kamburuydu komi,

ölü düşler asılı

duvarda, kılıktan kılığa giren su, kimi ölü kimi uzak

kimi adını bilmediğimiz, zakkumu bırakmıştık

vestiyere gülü alıp gidiyoruz,

tozu alınmamış bir köşesine İstanbul’un

güneşin en yorgun saatinde, suskun ben sen ve

herkes kumun ötesinde

anonslar… anonslar

tenimizde pullanır ayetler

aşkımın gülden zakkuma sızdığı

branda da poyraz, sevişme izleri

döşendiği otlar, anonslar

ben sen alışamadığımız bu şehirde

ne varsa yükümüz denizden çıkan gizliden gizliye

öğrendik yalnızlığı

lodos terimizi ve tenimizi okşadı

güneşten gizlediğimiz beyazlık

aynı yerde buluşmalıyız değmeden bıçağın ucu

koynumuza, sakladığımız aşk bir sur içi, bindiğimiz

gece tramvay, aynı yere gitmeli

aradığımız rüzgârın koyunda

su boşluğu, ‘bir savaşın tasviri’nden alıntı bir adrese

sızıyoruz

aşkımız gül kokusu

dalında unutulmuş portakal

bu gecede, baykuş sesine aldandı ay

el çantasında dudak renklerinin iki hali, meçhul

gelişini saptayamıyorum, geceye mi bakıyor

gözlerim gündüze mi? ot kokusu

gözlerim yorgun bakmaktan gülü kuşatan poyraza

karşı pencerenin perdesi çekiliyor

zakkum, zakkum ve zakkum

şimdi

belinden kopmuş karıncayım, başım

kendi merkezi etrafında arıyor dudaklarını, kod adı

bırakıyorum bulamadığım yerde

kasılan zakkumdur terimin birleştiği

ırmakta-gül

gül ve gül

aşkınızla kulaç atıyorum

üç basamak deniz iniyorum

SU BOŞLUĞU

Metin FINDIKÇI

Hadis

Hz. Peygamber efendimiz (s.a.a) bir hutbesinde şöyle buyurmuştur: “Her kim ramazan ayını susarak oruç tutar da, kulağını, gözünü, dilini, şehvetini ve vücudunun organlarını yalandan, haramdan ve gıybetten Allah’ın rızası için korursa, yüce Allah onu kendine yakın kılar, öyle ki o adam Hz İbrahim Halilullah’a (onun makamına) erişir ve onunla birlikte olur.”

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here