Ramazan Geldi Hoş Geldi

0
67

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? İslam âlemine  On iki ayın sultanı, misafirlerin en mütevazısı ve lütufkârı Ramazan  ayı  geldi. Hoş geldi. Ramazan ayı  adı üzeri sıcak bir ay. Ancak sabit bir ay olmadığından 12 ayda, bütün aylarda üç kez misafir olarak dönüşünü tamamlar. Yani dönüşünü 36 yılda tamamlar. Nasıl hatırşinas değil mi? 2012’de 7’inci ayın ortalarında oruçtuk. Ve o yıl kolay olmayacak yazlıkta oruç tutmak diye bir not düşmüşüm. Sonrada eklemişim. Ancak elimizden geleni yapmaya çalışacağız.  Suya girmesek sıcaktan havale  geçirecek duruma geliyoruz tabi, bu yüzden kendimizi  korumaya almak zorundayız. Öyle domatesler, çilekler gibi toprağa yayılmış güneşte çimlenmekten bir defa vazgeçmeliyiz. Biz gerçi bunu yapmıyoruz ama yinede sokağa çıktığımız her an  toprak ve güneşle birleşiyoruz. Birbirimizde eriyip gidiyoruz. Ve aklıma çölde oruç tutanlar geliyor. Bir damla suya hasret! Yürüyüşten döndüğüm bu sabah duşa girmeden önce bir damla suya bende öyle hasret algılamıştım kendimi. Ancak insan dayanıklıdır kendi bile ne kadar dayanıklı olduğunun ayrımında değildir. Ve kendime  sıcakta belki kolay olmayacak ama zorda olmayabilir “kendine bir yol haritası çizersen” ve kendime bir yol haritası çizdim. Sakin ve ruh huzuru ile dolu olarak yardım yapmak. Tepsi, tepsi börekler hazırlayıp saatin sıcak olmadığı bir zamanda dağıtmak ve daha bir sürü şey daha. Herkesin aslında bu özel ay ve günler için bir yol haritası olmalı diye düşünüyorum kendine uygun.

Ve bu yılda aynı öneride bulunuyorum kendimize göre bir yol haritası. Geçen yıl ne yazık ki kocaman Ramazan ayını hastanelerde geçirdiğim için kendimi çok eksik algıladım. Ancak bu yıl onu telafi edeceğim inşallah. Sağlığımın diyetini hayırla ödeyeceğim zaten bu yılki ve her zamanki temamız hayır olmalı, yardım olmalı, insan ancak o zaman ruh huzuruna erebilir ve mistik bir ayı ruhuyla bedeniyle yaşar. Hayır dediğimiz yalnızca maddi değildir kuşkusuz. Tatlı dil, güler yüz anlayış ve sevgidir aynı zamanda. Büyüklerimiz boşa dememiş “kiminin duası kimin parası” diye.  Oruç kuşkusuz aç kalmak değildir. Oruç, eline, diline, beline sahip olunarak yaşanabilir sadece. Gıybet etmek, gönül kırmak bendenizce orucun bozulması anlamına gelir. Ön yargı ile “sen, ben” ayrımı yapmakta orucu bozan en önemli şeylerdir yine tabi ki ben denizce. Ramazanın orucu İslâm’ın beş şartından birisidir kuşkusuz.

Ve Bakara Sûresi’nin 187. Âyetin de belirtildiği gibi; tan yerinde beyaz iplikle siyah iplik ayırt edilinceye kadar yiyip içilen, sonra da geceye kadar tamamlanan bir ibadet şeklidir. Ve yine Kuran-ı Kerim’de 185. O sayılı günler Ramazan ayıdır ki, der. Kur’an o ay içinde indirilmiştir. O Kur’an, insanları hakka ulaştırır, helal ile haramda ve din hükümlerinde hakkı batıldan ayırır. Sizden her kim Ramazan ayında hazır bulunursa o ayı oruç tutsun, kim hasta olur yahut seferde bulunursa, oruç tutamadığı günler sayısınca sıhhat ve ikamet halinde orucunu kaza etsin, ALLAH size kolaylık diler, size güçlük dilemez; ve  Kuran-ı Kerimde   183’üncü ayette devam eder. Ey İman edenler! Sizden öncekilere kılındığı gibi farz sizin üzerinize de oruç farz kılındı. Gerek ki oruç sayesinde fenalıklardan korunasınız, demektedir. Ve geçmişten bilgi vermektedir. “Sizden öncekilere” diyerek… Peki bizden öncekiler kimlerdi? Ufak bir araştırma ile. Yanıt vermek olası tabi şöyle ki… Artık hepimiz biliyoruz ki, semavi dinlerde orucun yeri vardır. Hz. İbrahim kalma.

Cahiliye devri Araplarının Hazret-i İbrahim (a.s.)’den beri aşure günü gibi bazı günlere önem verip oruç tuttukları bilinmektedir.

Ve Musevilik’te Oruç 

Tevrat’ta bazı günlerde oruç tutulması emredilmektedir. Yahudilikte oruç nefsi terbiye etme ve bazen de acı çekme aracı sayılırken, bazen de Allah’a yaklaşma aracı olarak kabul edilmektedir. Tevrat’a göre, Hz. Musa Tur Dağı’nda 40 gün 40 gece kalmış ve bu süreyi oruç tutarak geçirmiştir. Bazı Müslümanlar da oruçla ilgili âyetler tamamlanmadan önce aynı Yahudiler gibi hareket ederlerdi. Babil döneminde matem ve üzüntü sembolü olarak oruç tutulurdu. Yahudiler, Allah’ın kendilerine felâketler verdiğine inandıkları dönemlerde sürekli oruç tutardı. Yahudilikte tutulması gerekli görülen tek oruç Yom Kippur adı verilen kefaret orucudur. Yom Kippur İbranicede ‘tövbe günü’ anlamındadır. Yahudilerin en büyük ibadet günlerinden olan Kippur, 19 Nisan’da başlamakta ve bir hafta sürmektedir. Pesah Bayramı orucu ise, genellikle Hamursuz Bayramından sonra gelen Pazartesi ve Perşembe günleri tutulur. Yahudiler Babil dönüşünden sonra, Kudüs’ün tahrip edilmesi ve diğer felâketler nedeniyle dört ayrı oruç daha ortaya çıktı.

Hıristiyanlıkta Oruç 

Kur’ân’ın bildirdiğine göre oruç, Hıristiyanlara da farz kılınmıştır. Hıristiyanlıkta oruç ve perhiz aynı anlamdadır. Orucun amacı, işlenmiş günahların cezasını bu dünyada çekmeye başlamaktır. İncil, oruca büyük önem verir ve övgüyle bahseder. Hıristiyanlıkta iki çeşit oruç bulunur: Şükran orucu ve kilise orucu. Bu iki çeşit orucu Katolik’ler tutar, Protestanlar tutmaz. Hıristiyanlık, Çarşamba, Cuma ve Cumartesi günleri ile bazı yortuların arife günlerinde oruç tutmayı teşvik eder. Hıristiyanlıkta Hz. İsa’nın öldükten sonra dirildiğine ve göğe çıkarıldığına inanılan Paskalya’da oruç tutulması önemlidir. Paskalya öncesinde iki gün oruç tutmak dindar Hıristiyanlar arasında yaygındır.

Hz. Meryem’de İsa peygamberi kavmine götürdüğünde susma orucu tutmuştur.

“Cenabı Hak’kın” sizden öncekiler farz kılındığı gibi sizde oruç farz kılınmıştır dediği oruçlar bunlar. Birde semavi olmayan oruçlar vardır  birde onlara göz atalım…

Örneğin Budizm’de Oruç

Budizm, oruca en fazla önem veren dinlerdendir. Budizm’in kurucusu Buda’ya göre, ne dünyaya bağlanmak, ne de dünyadan vazgeçmek gerekir. Bu amaca ulaşmak için koyduğu kuralların birincisi ise, her iki ayda bir oruç tutmak ve bu süre içinde de toplum içinde tüm günahlarını itiraf etmektir. Buda’ya göre sonsuz kurtuluşa, yani Nirvana’ya engel olan tek şey arzulardır. Kurtuluş, ancak arzuları terk etmekle sağlanır ve arzulardan kurtulmanın birinci yolu da oruç tutmaktır.

Hinduizm’de Oruç 

Hinduizm’de nefsi terbiye için yılın belirli aylarında ve günlerinde oruç tutulur. İbadet amacıyla duâların okunduğu günlerde oruç tutulması gerekir. Hinduizm’de oruç, genellikle bazı besinleri belirli bir süre yememe ve perhiz şeklinde tutulmaktadır.

Maniheizm’de Oruç 

Maniheizm’de, ışığı gönderen güneş ve aya duâ etmek amacıyla tutulur. Babil ve Asurluların da orucu büyük önem verdiği bilinmektedir. Eski Mısır’da ise oruç genellikle dinî bayramlarda tutulur.

Avrupa Yerel Dinlerinde Oruç 

Keltler’in oruç tuttuğu, eski Roma ve Yunanlıların da orucu felâketlerden kurtulmak için bir yol olarak kabul ettiği bilinmektedir.

Ve sevgili okuyucularım oruç tutun ya da tutmayın, inanın  ya da inanmayın. İçinde bulunduğumuz ayın  ve her günün rahmet ve mağfiret ayı, günü  olduğunu bilin yeter bence. Ve yardım etmenin dayanılmaz hafifliğini yaşamayı da ilke edinin, eşitlik, kardeşlik, hak ve özgürlüklere  saygılı olmanın bilinci içinde yaşayıp bunu çocuklarımıza da aşılamaya çalışalım. Oruç aç  kalmak demek değildir.  Açın halinden anlamaktır. Aç kalmadan da  oruç tutulabilir diye düşünüyorum. Ve Ramazan ayı her ay gibi sağlık, sevgi, bereket ve barışa neden olsun. Sağlık ve sevgiyle kalalım sevgili okuyucularım hep birlikte her zaman ayrımsız gayrımsız. Yase  

Günün Şiiri

Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak

Taş düştüğü yerde kaya

Taş düştüğü yerde gömülür bir boşluğa

Hey nöbetçi, bu kör karanlığa

Dokun, yansın ellerin, yansın ellerin.

Ellerinden dudağına ve ağzına taşan o meyve

Kırların ürperişi gibi gözlerinden her an geçen istek

Gidiyorsan gidersin, odalar geride kalır

Bırak şu ellerini, menekşeleri, ölümü; bırakırsın.

Ölüm babamdı ceplerinden hergün birşey çıkan

Küçük bir gönye, gül kapçıkları

Paçalarında biriken çamur kalıpları

İki ayakkabıydı kapımızın önüne konan.

Aç avcunu, kayalıklara çarpan dalgalardan

Ne kaldı işte buruşuk yanaklardan

Hırsın, kösnünün, acının kestiği acılardan

Suyla kesildi gitti dudağın kenarındaki tuz.

Tuzun ve tozun kesiştiği yerdesin, sözün kırıldığı duvar

Yansıtır kimlerin kaldığını iki ateş arasında

Bir otelin pervazları kanar ve isiyle

Gökmedrese kapısında güzelim bir nakış daha.

Bakış ve dokunuş, o tılsımlı kuş, nereye gitti

Nerde bitti kalemin yazdığı düş, dumanın

Boğduğu gülüş, iki gözüm

İki gözüm, sözüm bitti.

Vatikan’da Roma’ya bakarak çırpınan ve bağıran körü

Sıvas’ta minareden seyreden sağır duyar,

Yine de dünya aynasına bakıyorum, iki gözüm

İki gözüm, çıkartamadım yüzümü…

Yanakları eğitim yanığı askerin avcundasın, Metin abi

Yönün neresi, sağ yanındaysan söz ve kösnü

Sol yanındaysan yine söz ve kösnü

Eksik olmayacak, eksik olma, belleğimizden.

Ali CENGİZKAN

Günün Fıkrası

Bektaşi babasına sormuşlar: “Baba erenler, ramazan hakkında ne düşünüyorsun?

Bektaşi babası: “Vallahi, demiş; iftara bir şey dediğim yok ama şu sahuru da öğleye alsalar daha iyi olurdu.”

Günün Sözü

Ramazan ayı  girdiğinde teala arşı taşıyan melekler, tespihten ellerini çekip Muhammed (s.a.s.) ümmetine ve mü’minlere istiğfarda bulunmalarını emreder.

Hz. Ali (r.a.)

Halka karşı daima içinizde sevgi ve nezaket besleyin. Onlara bir canavar gibi davranmayın ve onları azarlamayın.

Hz. Ali (r.a.)

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here