Değerli Okurlarım, bu başlığı attım diye, alkolik ya da akşamcı olduğumu sanmayın. Bir süre önce “Mustafa” isimli bir sanat sayfam yayınlanmıştı ve senaryoda takunyalılar tarafından Atatürk’ün afiyetle içtiği “Rakı” gündem oluşturmuştu.
İşte o nedenle rakının faziletlerinden söz etme gereği duydum. Bunda da haklı olduğumu düşünüyorum. Efendim, rakıyı içmemek ya da sevmemek başka bir şey… Ama onun hakkında ulu orta konuşmakta başka bir hadise… Ne diyorlar… Atatürk rakı içiyormuş… Büyük kurtarıcı bir aslandı, tabi ki aslan sütü içecek…
Takunyalılar tarafından içki yasaklanabilir, normaldir. Ama rakıyı yasaklamak mümkün değildir… Çünkü, rakı içki değildir, bir deşarj olma hadisesidir. Rakının kalitesizi olmaz. Yeter ki içmeyi bil, hepsinden kalite fışkırır.
Geçenlerde, balık tutan birine yaklaştım ve sordum… “-Balıkları tutunca ne yapacaksınız?” “-Zeytinyağında kızartıp yiyeceğiz…” “-Peki yanında?” “-Bir şey yok, su içeriz…” Düşünebiliyor musunuz, balığı da mundar ediyorlar. Diyelim ki, peynir bitmiş olabilir, kavunun da mevsimi geçmiştir, çiğköfte her zaman olmaz, taze balığı tutmuşken onu yalın haliyle mideye indirmenin bir anlamı olur mu?
Rakı deyip geçmeyelim, adam gibi içilirse, muhabbetin kralıdır, acısıyla tatlısıyla hatıraları kaydeden bir disktir o. Damağına bastırarak içtiğin birkaç yudumdan sonra, bütün çirkin kadınlar sana güzel gözükür, memleketin şu hali seni sıkıntıya sokmaz, doktora da gitmezsin, o bir ilaçtır.
Normalde, İbrahim Tatlıses sana bir şey vermeyebilir ama bir yudum iç bakalım ağlar mısın, ağlamaz mısın? Bunların hepsi de yaşam felsefesi…
Yazarın birisi bir makaleye başlar ve bir iki saat sonra bitirir. Bunda bir sorun yok. Ancak, o yazarın kafası iyiyse, o makaleye neler katar neler. Zaten iyi yazarlar, hepsine değilse bile, bazı makalelerine gözyaşı dökerler. Rakı içki değildir, aslan sütüdür. Onu aslan gibi içmek için de adam olmak ve adam gibi içmek gerekir.
Meclis-i Erbab-ı dil / Bir Lahza Sensiz Kalmasın,
Sana Hürmet Duymayan, / Dünyada Hürmet Bulmasın…
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Gönül Köşemden
Diyete Diyet Ödemeyin
Değerli Okurlarım, herkesin gönlünde düzgün bir fizik, giysilerini kendine yakıştırmak ve de doğal olarak sağlıklı yaşam yatar. Bu saydıklarım da insanların en doğal hakkıdır. Gelin görün ki, kazın ayağı öyle değil…
Almanya’da yaşayan bir arkadaşım var ve göbeği burnunda. Doktorların ve yakın dostlarının bütün uyarılarına rağmen, az yemeği, tadında bırakmayı bir türlü beceremiyor. BU arkadaşta hastalık olarak ne ararsan mevcut… Tansiyon, kalp yetmezliği, şeker, ülser, bunlar benim bildiklerim. Yemeğe oturduğu zaman dünyayı unutuyor adeta. Şöyle söylersem daha iyi anlatmış olacağım. Bir tabak dolusu tatlıyı mideye indiriyor ama çayına sakarin koyuyor. Soranlara “Şekerim yükselir” diyor ve de “Can boğazdan gelir” demeyi de ihmal etmiyor. Belki can boğazdan gelebilir ama can boğazdan çıkar kesinlikle.
Diyeti Kimler Yapar? Ya çok ihtiyarlar (spor yapamazlar) ya da olağanüstü tembeller… Bunun üçüncü bir alternatifi yoktur. En azından bana göre… Diyetisyenler diyet tarifi verirken, özellikle de “Spor yapmayı ihmal etmeyin” diyorlar. Madem verdiğiniz diyete güveniyorsunuz da, sporu neden bu işe karıştırıyorsunuz?
Efendim, diyete diyet ödeyeceğinize, gelin beni dinleyin de, sağlığınıza kavuşun, giydiğiniz yakışsın, fazla kilolarınıza veda edin. Ben sizlere diyet sunmuyorum, sadece âcizane tecrübelerime dayanarak, önerilerde bulunuyorum. Şimdi sizlere bir şey söyleyeceğim, eminim çoğunuz şaşıracaksınız. Bunu bir kez daha söylemiştim, bu ikinci olsun.
“Ben kırk yıl önceki kilomu muhafaza ediyorum” Dünlerde de, bugün de, sofradan doyarak kalkıyorum. Sadece sofradan kalkarken “Acaba biraz daha yesem miydi?” dediğim oluyor. Müsaade edin de bu kadarı da olsun.
Şimdi saadete gelelim… *Tabağınızı küçültün, *Üç beyaza fazla yaklaşmayın, *Yürüyüşü ihmal etmeyin, *Evinizde arada bir egzersiz yapın (zevk duyacaksınız), *Asansöre binmeyin, *Bakkala kasaba, yani kısa mesafeli yerlere yürüyün, *İşinize giderken, arabanızı uzaklara park edin ve yürüyün.
Bu saydığım yürüyüşler, sizi işinize de konsantre edecektir. Kilodan ziyade, sağlıklı olmaya odaklanın. Göreceksiniz kısa sürede normal kilonuza döneceksiniz. Diyet yapıp da sahneye çıkmayacağınıza göre, kendinizi diyete şartlayıp, bu pahalı şeylerle sağlığınızdan olmayın. Diyet hem zor ve hem de pahalıdır. Ve de diyet bizlere göre değildir.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Günün Nabzı
Sanat ve Kültür Üzerine
Sanat ve kültür sayfaları, okurların ilgi odağı olmalı, onlara bir şeyler vermeli diye düşünenlerdenim. Bu mesleğe merhaba dediğim günlerde, sporun yanı sıra, sanat sayfasını da bana vermişlerdi. Müthiş bir hadiseydi ama ustalarım bu konuda beni uyardılar.
“Spor köşen tamam, bu işi yapıyorsun, futbol oynuyorsun, severek yaptığına inanıyoruz. Sanat sayfası farklı bir hadisedir. Başarılı olmak için; insanlarla iç içe olacaksın… Okumayı sevip, çok okuyacaksın… Kendine ait bir üslubun olmalı, iktibas yapmayı düşünmemelisin. Her şeyiyle sana ait olmalı… Bu işi spor kadar sevmelisin…”
Parantez içindeki bu güzel sözleri, uzun yıllar önce, ustalarımdan Sayın Fikret Otyam söylemişti. Bize gerekli olan şeyler söylenmiş. 92 yaşında olan, sağlıkta olmasını dilediğim ustamın ve diğerlerinin nasihatleri, ilk günkü gibi belleğimde.
Başarılı olduğumu söylemiyorum ama aldığım duyumlar beni çok mutlu ediyor, işime daha bir dört elle sarılıyorum. Özellikle, son on yıldır bu iş, benim yaşam biçimim…
Günün Sözü
Sağlık İçin Sporu İhmal Etmeyin
Öcal’dan İnciler
Diyet Hem Zor, Hem de Pahalıdır