Değerli okurlarım, plaj ve plaj sporu derken başka konuları da gündeme getirmek istiyoruz. Plajların olduğu ve plaj sporunun yapıldığı sahillerde her şey mevcut! Bir belde gibi ve esnaf para kazanıyor. Böylesine dört dörtlük bir konuyu düşünmemek, şehrimizde görmemek çok büyük şansızlık! Böyle şansızlık da olmaz olsun.
Bu konuyu kimlerle görüştüysem, olumsuz yanıt almadım. Hepsi de “Çok iyi olur, harika olur” dediler. Umutsuz değiliz ve umutlarımız da yarınlarda saklı…
Yüce yaradan İskenderun’a biraz farklı davranmış. Kendisine hamd-u senalar olsun. Bu ifadeyi üçüncü kez kullanıyorum. Haklı olduğumu sanıyorum. Doğruyu söylemem gerekirse; dünyanın en sakin denizi, en tatlı mavisi, en güzel kıyısı ve kumsalı emre amade olmasına rağmen, nedense şehir sakinlerinin dinleneceği, serinleyebileceği, mutlu birkaç saat geçirebileceği bir plajı, bir plajımız yok.
İskenderunlu her şeyin en iyisine layık! Bizimle beraber herkes aynen böyle düşünmeli. Böyle düşünmek kolay olmayabilir. Önce yürekli olacağız. Şehrimizi seveceğiz. Ahde vefamız olacak. Özellikle, bu güzel şehri sevmeyince, iyi olan hiçbir şey düşünülemez…
Yıllar önce yaptığım araştırmalar sonucunda, şehrimizin bazı konularda neden gerilediğini ya da durakladığını üzüntüyle öğrenmiş oldum. Konu ile ilgili bilgisine başvurduğum bir eğitimci bana çok önemli bilgiler vermişti. İskenderun’da doğup büyümüş ve emekli olmuş o eğitimci büyük bir üzüntü içinde şunları anlattı;
“…Gençliğimizde İskenderun’un sosyoekonomik, konumu, ahlakı ve fiziksel yapısı daha bir başkaydı. Yıllar önce sıcaklarımız daha yakıcıydı ama akşamları sorun yaşamadan bisikletle saatlerce şehri turladık. Yani çok mutluyduk. O yıllarda deniz de fazla uzağımızda değildi ve dilediğimiz yerlerden denize girebilirdik. Kapılarımız açık uyurduk, hırsızlık olayı olmazdı. Hepimiz bu şehrin yerlisi, yani İskenderunlu idik…”
Bir zamanlar şehrimiz sakinlerinin mutlu günler geçirmiş olmaları çok sevindirici bir olay bana göre… Ama “Hepimiz İskenderunluyduk” demişti, şu anda rahmetle andığım o muhterem eğitimci. Daha sonraları teker-teker dünyaya veda eden bazı muhteremlerden de aynı ifadeleri duymuştum.
Deniz oldukça ileri itildi, önemli miktarda toprak kazanıldı, üzerlerine parklar, dinlenme mekânları yapıldı ama bu çalışmalar gerçekten “İskenderunluyum” diyenleri bana göre fazla memnun etmediği anlaşılıyor.
Burada bir Demir-Çelik fabrikası kuruldu. O günün politikası gereği alakasız yerlerden kadrolu işçiler alındı. Değişik kültüre sahip, değişik karakterli insanlarla doldu şehrimiz. İskenderun’un kimyası bozuldu, karakteri bozuldu. Derken, genç kızlarımız sahilde bisikletle dolaşamaz oldular. Herkes erkenden evine çekildi. Bir anda sosyal yaşam yok oldu diyebilirim.
Nereden biliyorsun demeyin. Ta o zamandan beri bu güzel şehri tanıyanlardanım. Giderek kozmopolit bir yapıya sahip oldu. Büyük İskender’in kamp yaptığı ve “Arguvan” renkler yok artık. Biz hala plaj ve plaj sporundan söz ediyoruz. Ne kadar komik değil mi?
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA