Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Elektrikler kesik bu sabah? Neden diye sormak acaba garip mi olur? Neyse sormayacağız. Ama bütün işler durdu duracak nerdeyse hafta sonu dediğiniz de işler sürüyor bazı yerlerde, örneğin bizim yazımız hazır olmak zorunda. Oysa bilgisayarımın pili bitiyor bile diğerleri ne yapar bilmiyorum. Dilerim bir an önce sorun neyse halledilir.
Ve bu sabahta, günlerden beri süren Gezi Parkı gerçeği devam ediyor. Her yerde biber gazı, gaz bombası… Kim çıkardı bu biber gazını? Elimde yetki olsa keşke, önce ona sıkardım demeyeceğim, çünkü her şeye rağmen içim elvermez kendime yakıştıramam misillemeyi ancak derhal ve kesin olarak yasaklarım imha ederdim ve diğer bütün insan onuru ile bağdaşmayan davranışları.
Ama yetkim yok ama şiir okuyabilirim hatta yazabilirim çok şükür. Şimdilik sevgi, sağlık, birlik ve beraberlik içinde kalalım sevgili okuyucularım her zaman ve ön yargısız. Yase
& & & & &
Ünlü Çin Filozofu Lao Tzu’nun Hikayesi
Öykümüz ünlü Çin düşünürü Lao Tzu’nun zamanında geçer… Lao Tzu bu öyküyü çok sever, sık sık anlatırmış hatta…
Efendim köyde bir yaşlı adam varmış… Çok fakir… Ama kral bile onu kıskanırmış… Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki..
Kral at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış… “Bu at, bir at değil benim için.. Bir dost.. İnsan dostunu satar mı” dermiş hep…”
Bir sabah kalkmışlar ki, at yok.. Köylü ihtiyarın başına toplanmış… “Seni ihtiyar bunak… Bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın” demişler..
İhtiyar : – “Karar vermek için acele etmeyin” demiş… Sadece “At kayıp” deyin.Çünkü gerçek bu.. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı, bunu henüz bilmiyoruz….Çünkü bu olay henüz bir başlangıç… Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez..”
Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler.Ama aradan 15 gün geçmeden, at bir gece ansızın dönmüş.. Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine… Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takip getirmiş.
Köylüler, ihtiyar adamın etrafına toplanıp özür dilemişler.. “Babalık” demişler.. “Sen haklı çıktın.. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için.. Şimdi bir at sürün var..”
“Karar vermek için gene acele ediyorsunuz” demiş ihtiyar… Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu… Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç..Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?..”
Köylüler bu defa ihtiyarla dalga geçmemişler açıktan ama, içlerinden “Bu herif sahiden gerzek” diye geçirmişler…
Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler ihtiyara…
“Bir kez daha haklı çıktın” demişler. “Bu atlar yüzünden tek oğlun bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok…Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın” demişler..
İhtiyar: “Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz” diye cevap vermiş. “O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu… Ötesi sizin verdiğiniz karar.. Ama acaba ne kadar doğru.. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez..”
Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkan yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya esir düşüp köle diye satılacağını herkes biliyormuş…
Köylüler, gene ihtiyara gelmişler.. “Gene haklı olduğun kanıtlandı” demişler. “Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, Şansmış meğer..”
“Siz erken karar vermeye devam edin” demiş, ihtiyar.. Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde.. Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Tao/Tanrı/Allah biliyor.”
Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatla tamamlarmış, etrafına anlattığında: “Acele karar vermeyin. O zaman sizin de herkesten farkınız kalmaz. Hayatın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar aklın durması halidir. Akıl insanı daima karara zorlar ve gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.”
Günün Şiiri
Gitti Gidecek
Sevmek
Güzel meslek
Ama zor
Can dayanıyor
Dayanmasına
Ama yürek gitti gidecek
Bedri Rahmi EYÜPOĞLU
Pazartesi
“Şeylerin tam anlamını bilmek- dedi
tüzeldir” Ve birden çekti ipini çanın.
İnsanlar toplandı. Durdular. Bakıyorlardı,
“Ben çaldım” dedi. Onlar bakıyorlardı
konuşmuyorlardı.
Omuz silktiler sonra. Gittiler. O zaman,
Bir parça ip kesti çakısıyla
Ve sıkıca beline doladı,
Orada Kilisenin önünde bir Pazartesi öğleyin…
Yannis RİTSOS
Yürüyüş
Günler boyu yürüdük taşlar kavrulmuş
Ağaçlar arsında
Sonunda erişince kıyı yoluna ,
Çarptı bize suyun gürültüsü.
Patırtısı genişledi
Burun deliklerimizle soluk aldık. .
Burasıydı sınır Tekne görünmüyordu. Bekledik
Üç gün üç gece Tükendi azıklarımız bir kez daha topladık
Örtülerimizi. Dönüş yoluna koyduk
Daha iri taşlar, daha kavruk ağaçlar arasında,
En gencimiz.
Bir an durdu tepenin üzerinde; “gemi ! Gemi “diye haykırdı
Yakıyordu güneş- tam öğle vakti- kuş uçmuyordu
Bir örtüye sardık onu, iki kişi kaldırdık ve yolumuza
Gittik.
Yannis RİTSOS
Ölümsüzlük Pınarı
Bu cansız yaşamı göksel bir edim sanma
Topraktan geliyor yaşam ve sonlu olan ne varsa
Yaşamı bilinç aydınlatıyor birde insan yaptıklarıyla
İnsan sonrasızdır
Can üfleyen gibi cansıza
Her kim güzel işlerle taçlandırıyorsa ömrünü
İşte orada içmeye başlar ölümsüzlük pınarını
İlia CAVCAVAZEL
Son Ayların Şiiri
Ben sevince yer yüzü arınır
Yüzüme vurur gölgesi
Yüreğim aşkla beslenen başaktır
Açılır
Soymak ister kabuğundan bedeni
Ben ağlayınca serçeler uçar
Dünya küçülür gözümde
Durur içimde bir hüzün serpintisi
Yayılır
Yıkmak ister acıdan kuleleri
Ben gidince öfkem ayaklanır
Dindiremez onu çocuklar bile
Köpürür taşar ama yalnız kalır
Morarır
Yalnızlığın verdiği sessizlikle
Süreyya BERFE
Terk Etmedi Sevdan Beni
Terketmedi sevdan beni
Aç kaldım susuz kaldım
Hayın karanlıktı gece
Can garip can suskun,
Can paramparça….
Ve ellerim kelepçede
Tütünsüz uykusuz kaldım,
Teretmedi sevdan beni.
Ahmet ARİF
Günün Fıkrası
Fıkra Berke’den…
Cemal Temel’e eşek demiş. Temel sormuş; “Arkadaşın olduğum için mi eşeğim, eşek olduğum için mi arkadaşinum…”
Günün Sözü
Taşlar değil, yapılan işler anıtları doğurur.
J. LOTHORPMOLEY
Herkesin polisi kendi vicdanıdır, fakat polis vicdanı olmayanlar karşısındadır.
M. Kemal ATATÜRK
Hiçbir zaman gökten gül yağmaz, daha çok gül istersek daha çok fidan dikmemiz gerekir.
George ELİOT