Paskalya, Yumurta Bayramı…

0
465

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Yarıkkaya fırtınası   bütün hızıyla  etrafı kasıp kavuruyor, rüzgâr zincirlerini koparmış, gönlünce üflüyor. Sanki o da öfkeli, hıncını alıyor kötülüklerden kusacak bu aleme. Ve elektrik yok. Dikkat ediyorum bu rutin bir fırtına, her yıl  yumurta bayramının ya öncesi ya da  içinde çıkan. Yarın çok kişi yumurta bayramını kutlayacak, fırtınanın bugün çıkması aslında yarın piknik yaparak bayramı kutlamak isteyenler için iyi oldu. Yarına her taraf güllük gülistanlık olur dilerim bayramı kutlamak isteyenler için.

Yumurta bayramı (Paskalya); Müslümanlar “Yumurta Bayramı” diyor, Hıristiyanlar “Paskalya.”  Ama her ikisi de aslında yeniden doğuşu kutluyor. Mezhepler arasında  bugün başka, başka tarihlerde kutlanıyor, ancak her mezhep diğerinin kabul ettiği tarihi de kutluyor.

Hristiyan aleminin “paskalya bayramı” dedikleri bu bayram İsa Mesih’in dirilişi nedeniyle Hıristiyanlık dünyasında her sene İlkbahar aylarında kutlanır. Bu bayram öncesi  inanlar  kilise kuralları içinde belirlenen sürelerde oruçlarını tutarlar. Bu süre 50 gündür. Bu süre içinde  hiç bir hayvansal gıda kullanmazlar. Sabahtan akşama kadar hiç bir şey yemezler. Uzun süreli bu oruçtan sonra bayram öncesi hazırlıkları başlar. Aynen bizim otuz günlük oruçtan sonra kutladığımız kurban bayramında kestiğimiz kurbanlar ya da Ramazan bayramından önce yaptığımız bayram kümbetleri  gibi. Hristiyan alemi de bu bayramda Paskalya çöreği hazırlar, yumurta boyar. Yumurtanın anlamı yeniden doğuş ve çoğalmadır. Bu yüzden  bazı  Müslümanlarda bu bayramı yumurta bayramı ve Mesih İsa’nın yeniden dirilişi olarak kabul edip  kutlarlar.

Bizim İskenderun’da Akçalı Beldesi bu bayramı geleneksel olarak kutlayan bir beldedir. O gün belde festival alanına döner. Herkes herkesin bayramını kutlar, gençler sokaklarda en yeni giysileri ile boy gösterirler. Eskiden evlenecek kişiler bu bayramda görücüye çıkarlarmış. Bu yolla evlen çok olurmuş. Şimdilerde belediyeler bu gelenekleri daha geniş tutup festival şekline dönüştürerek beldelerinin tanıtımını  yapar olmuşlar. Yakın il ve ilçelerden  insanlar akar, satıcılar günler öncesinden tezgâhlarını kurarlar, her taraf rengârenk süslenir.

Her zaman bu bayramda bulunmak istememe rağmen  ne yazık ki  gidemiyorum ama yarın ne yapıp edip Akçalı’ya  gideceğim. Allah izin verirse… Ama kilisedeki törenleri  geçen yıllarda İlyas’ın  daveti üzerine izleme olanağı buldum. Dini törenler  beni etkiler her zaman. Ve aynı Yaradan’ın çocukları olduğumuzu anımsatır. Ancak en büyük savaşlar günümüzde dahi bu din ayrımından doğuyor. Nasıl birleştirmek ve sevgi için gelen dinler  bu kadar yanlış yorumlanıp savaş nedeni olabiliyor hiçbir zaman anlamış değilim.

Ancak ben bütün dünyadaki bu bayramı kutlayan insanların bayramını kutluyorum, kutlamayan inanmayanlarında, inandıkları ne varsa onu kutluyorum. Ve sevgili okuyucularım sağlıkla, sevgiyle hep birlikte kalalım  her zaman. Yase

& & & & &

Sevgi

Ewan 22 yaşına o sene basmıştı, kendinden emin çok zeki ve çok çekici bir genç adam olmanın asaletini taşıyordu. 10 gün sonra Kore’deki bir savaşa katılmak üzere İngiltere’den ayrılacaktı, hiçbir şeyden korkmuyordu ama duygusallığı nedeniyle, ülkesinden ayrılma fikri zor geliyordu ona.

Ağır adımlarla büyük kütüphaneden içeriye girdi, bir kitap alıp oturdu ve okumaya koyuldu. Gerçekten de çok güzel temalara değinmiş etkileyici bir kitaptı elindeki, ama daha da güzel olanı kitabı daha önce başkasının da okumuş ve bazı yerlere notlar almış olmasıydı. Okuyanın notlar aldığı bölümler Ewan’i da derinden etkiliyor, notları okudukca sarsılıyordu. Kim olabilirdi bu? Hemen kütüphane memuresine gitti ve daha önce kitabı okuyan kişinin kim olduğunu öğrendi. Holly adında bir kadındı, adresini aldı ve eve varır varmaz bir mektup yazdı: “Büyük Kütüphanede bir kitap okudum. Eklediğiniz notlar karşısında hayranlık duyduğumu belirtmeliyim. 10 gün sonra Kore’ye gidiyorum, sizi tanımak – mektuplaşmak istiyorum. Cevabınızı sabırsızlıkla bekliyorum. “Holly’den olumlu cevap geldi ve mektuplar ardı arkasına yazılmaya başlandı.

Her yeni mektupta birbirlerinden biraz daha etkileniyor, yüreklerini birbirlerine biraz daha açıyorlardı. 2 sene bu şekilde geçip gitti. Ewan ve Holly birbirlerine belki binlerce mektup yazmış, her mektuptan ayrı tatlar almışlardı. Ewan’in ülkeye geri dönme zamanı gelmişti, son mektubunda Holly’i görmek istediğini yazdi. “Ancak seni tanıyabilmem için bana bir resmini gönder lütfen” diye ekledi. Holly buluşmayı kabul etti fakat resmi göndermedi. “Resmin ne önemi var ki? Bizi ilgilendiren kalplerimiz değil mi? Yakama kırmızı bir çiçek takacağım.” dedi.

Günler birbirini kovaladı ve Ewan ülkeye döndü. Trenden indiği ilk anda gözleri Holly’i aradı. Bir müddet bakındı, sonra kalabalığın arasından şimdiye dek gördüğü en güzel kadın belirdi. Uzun boylu, çok güzel vücutlu, uzun sarı saçlı, masmavi iri gözleri ve mavi elbisesiyle muhteşem bir kadındı. Kadına doğru bir adım attı, ama yakasında hiçbir şey yoktu. Kadın gözlerine baktı ve “Merhaba denizci, benimle gelmek ister misin?” diye sordu. Tam o sırada güzel kadının omzunun üzerinden, yakasında kırmızı çiçek olan kadını gördü. Kısa boylu, şişman sayılacak kiloda, gri kısa saçlı, tozlu uzun pardösüsü ve kalın bilekleriyle öylece duruyordu. Ewan şaşkındı, az önce hayatında gördüğü en güzel kadından bir teklif almıştı ancak karşısında da yüreğine aşık olduğu kadın duruyordu. Kendini toparladı ve yanından geçen dünyalar güzeli kadına aldırmadan ilerledi. Elinde Holly’le birbirlerini tanımalarını sağlayan kitap vardı. Elini uzattı, “Merhaba Holly” dedi gözlerinin içi gülerek. “Pardon” dedi kadın.”Ben Holly değilim. Az önce buradan geçen sarı saçlı mavi elbiseli bayan yakama bu çiçeği taktı ve bunun hayatının sınavı olduğunu söyledi. Sizi garın çıkışındaki cafe’de bekliyormuş…”

Günün Şiiri

Sana Bakmak

Göğe bakmak gibi bir şeydi anlaşılan

Açık mavi bir göğe, gündüz yıldızları olan

 

Sana bakmak gölde kayık olmaktı

Kış günü köy evinde soba olmaktı bir de

Yaz günü bir ağacın gölgesinde uyumak

Elma soymak gibiydi, kavun kokusu

İçimdeki hastaneden taburcu olmak

Sana bakmak bana hep iyi geldi

Sanki saç örgüsüydün salkım söğütte

Sana bakmak güzel olan her şeydi

 

Sokak kedisine şefkat, baltalara merhamet

Sana bakmak ağaçlardan yana olmak demekti

Bahçe mahkemesinde nergisin tanıklığı

Yoksul öğrencilere defterlerdi, kalemdi

 

Heyecanını yitirmiş istasyondum belki de

Gelen hiçbir tren beklediğim değildi

Yalnızlığa sarılmaktan kurtuldum

Çünkü yüzüne baktım çünkü yüzün ay

Işıtıverdi birden içimdeki geceyi

 

Sana bakmak yastan çıkıp dörtnala

Lunapark şenliğine geçmekti bir bakıma

 

Teneffüs zili kadar sevimli derslerdi yüzün

Çiçekten karneyle eve dönmekti

Bitmiş gibi konuştum, şaşkınlıktandır

Sana bakmak iyi değil, pekiyi

Abdülkadir  BUDAK

Aşk

Cehennemin bucağında gizlenir

Çıkar yücesine viran  eder

Aşk

Yarası görünmez fakat sızlanır

Girdiği sineyi talan eder

Aşk

Kula ruhsat verip padişah kılar

Şahı mecnun edip çöllere   salar

Aşkın bir zerresi  dünyayı deler

Tahtı devleti talan eder aşk.

Sibel AKBAŞ

Günün Fıkrası

Karı koca bir barda oturuyorlar. Önlerindeki içkileri yudumlarken bardan içeri hoş bir hatun girer. Bizimkilerin yanına gelir, adama sarılarak öper. Karısına aldırmadan: “Nasılsın hayatım? Epey oldu görüşemedik” diyerek başka bir masaya gidip oturur. Adamın karısı dayanamayarak sorar: “Kim bu kadın? Adam sakin bir sesle yanıtlar: “Senden saklayacak değilim. Metresim!”

Kadın çıldırır: “Ne bu ne cüret! Bu ne ahlâksızlk!.. Ben buna katlanamam. Derhal boşanıyoruz! Sen ne ahlaksız adammışsın meğer. Bir de utanmadan metresim diyorsun… Her şey bitti anlıyor musun, boşanıyoruz! Hem de derhal!”

Adam gayet sakin bir tavırla karısına bakar: “Dur bakalım hele bir sakin ol. Ne yani sevgilim Etiler’deki dubleksi, Akmerkez’deki daireyi, Bodrum’daki tripleksi, 24 metre yatı, altındaki son model jeepi, kımızı spor arabayı, Maldiv adalarındaki devre mülkü, mücevher ve takı koleksiyonlarını falan bırakıp boşanmak mı istiyorsun? Alt tarafı bir metres için bütün bunlardan vazgeçmeye değer mi bir tanem…”

Kadın bunları duyunca sakinleşir. Çevresine bakınmaya başlar. Biraz ilerideki masada oturan bir çift dikkatini çeker. Kocasına sorar: “Şurada oturan bizim Suat değil mi?”

“Evet “

“Peki yanındaki kim?”

“Kim olacak canım, metresi…”

Kadın önce duraksar. Sonra burnunu kıvırarak kocasına sokulur: “Aaaa ! Bizimkisi daha güzel valla!.”

Günün Sözü

Eğer bir dış etken seni üzerse, duyduğun acı o şeyin kendisinden değil, senin ona verdiğin değerden geliyordur. Onu da her an ortadan kaldırma gücün vardır.

İnsanlar genellikle birbirlerinden nefret ederler çünkü birbirlerinden korkarlar; birbirlerinden korkarlar çünkü birbirlerini tanımazlar; birbirlerini tanımazlar çünkü iletişim kurmazlar; iletişim kurmazlar çünkü sınıflara ayrılmışlardır.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here