Para ‘Bir Değiş-Tokuş Aracı, Bir Değer Ölçüsüdür.’ Para her devirde çekiciliğini korumuş, hiç şüphe yok ki, sonsuza dek korumaya da devam edecektir. Günümüzde ortam öylesine laçkalaşmış ki, eski dönemlere nazaran paranın “ilah” kabul edildiği süreçlerden geçiyoruz.
Paraya olan aşırı düşkünlük, zamanla insanın ahlakını değişime uğratıyor. Dizginsiz tutkular ve doyumsuzluklar, paranın esiri, kölesi olmaya yetiyor. Paraya sahip olmak için ne zahmetler çekilir. Zahmet çekenler, alın teriyle kazanç sağlayanlardır. Kazanılan para şeffaftır, şaibesizdir.
Onursuzluk ve hileyle zenginleşmenin yöntemleri pek çoktur. Kimileri, masa başında, yan gelip yatarak “kolay para”nın peşine düşerler.
Kurnazlık, aldatmaca, hile ve zorbalıkla edinilen zenginlikler, “her servetin arkasında bir suç yatar” atasözünü hatırlatıyor.
Para güç ve itibar sağlar, güç de statü. Paranın bir “maymuncuk” gibi her kapıyı açtığına kanaat getirenler, sosyal ve kültürel yoksunluklarını paranın gücü ve etkisiyle, konumlarını değiştirerek eksik yanlarını telafi etmeye yönelirler.
Parayla ilgili neler söylenmemiş, neler yazılmamış ki; atasözleri, deyimler, şiirler, şarkılar, türküler, roman ve öyküler…
Paranın hatırına dostluklar kurulursa, insani değerlerin varlığından söz edilemez. Karşılıklı çıkarlar, ağırlık kazanırsa, para, “dostu düşman, düşmanı da dost yapar.” Para bir “gezegen” gibidir, insan da onun çevresinde dönen “uyduya” benzer. Paranın çekim alanına girer girmez, kavuşma anını “heyecan ve sabırsızlıkla” beklemeye başlar.
Paraya olan tutkunluk, gücü güçsüzlüğe, doğruyu yanlışa, haklıyı haksıza, adaleti adaletsizliğe karşı düşman eder. Parayla alınmış bir gönül okşama, süslü bir aldatmacadan ibarettir. Paraya sıkı sıkıya bağlanmakla, bir sevgiliye sırılsıklam âşık olmak arasında hiçbir fark yoktur.
Para uğruna kendi hayatlarıyla “kumar” oynayanların her türlü sonuca katlandıklarına tanık oluyoruz. Artık günahların, hataların ve kötülüklerin çoğu paranın sevdasına kapılmaktan dolayı işleniyor. O eski dostluklar tarihe karıştı, çıkar ilişkileri sınır tanımıyor.
Bir atasözü şöyle der: “Bazı insanlar o kadar fakir ki, sadece paraları var!” Zenginlik sadece parayla ilişkilendirilmemelidir. En büyük zenginlik; “dürüstlük, vicdan, akıl ve zekâya” sahip olabilmektir. En büyük değer ise gönül zenginliğidir.
15.yüzyılın İngiliz yazarlarından, devlet adamı ve hukukçu Thomas More, paraya aşırı tutkunluğun, toplumda nasıl derin yaralar açtığını şöyle açıklıyor: “…Her şeyin para ile ölçüldüğü bir yerde, toplumsal adalet ve rahatlık hiçbir zaman gerçekleşemez.”