Palmiye Hastanesinde Bir Gece Birçok Gündüz…

1
812

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Geçen bayramdan beri süren rahatsızlığım çok şükür bu günlerde geçirdiğim iki sıkıntılı müdahale sonunda nihayet iyiye  doğru hızla  gidiyor. Tam üç ay ne demek? Bendeniz için 3 ay değil de 3000 ay gibi geçti zaman. Günler bulantı kusma, geceler yüksek ateş ve karabasanlarla dolu. Olur şey değil? Sonunda en azından hastalık kadar inatçı ve yoğun bir tedavi sonunda her şey geride kaldı. Dilerim ileriki günlerde daha iyi olurum. Hastalığım sürerken üç hastanede tedavi oldum. Birincisi Gazipaşa Devlet Hastanesi ki en çok memnun olduğum yer orasıydı. Doğruya doğru. Küçük bir yer olmasına ve olanakların kısıtlı olmasına rağmen doktorları hastane bakımı ve acili  süperdi. Orada bulduğum yakınlığı dikkat ve şefkatli bakımı ne yazık ki, ne İstanbul’da ne de İskenderun’da bulamadım. Kocaman selam, sevgi ve teşekkürlerimi gönderiyorum oraya. İstanbul’da semt hastanesinde -ki oraya yalnızca   tahliller için gidiyorduk-  Yabancı bir hastane ve oraya ilk gidiyorsunuz ve sizi yönlendirdikleri yerleri tabi ki sormak zorundasınız. Aman Allah’ım sanırsınız ki onlara “kıyamet ne zaman kopacak” diye soruyoruz o kadar yüklü bir öfkeyle size yanıt veriyorlar! Kardeşimle oraya bir daha  gitmemeye yemin ettik. Üroloji  uzmanı arkadaşım ise bize saatlerce uzak bir hastanede, ateşli, beden ve ruhen darmadağın oraya taksiyle gitmek doğrusu çok yorucuydu. Buna rağmen oraya gittik “kal dedi burada hastane de, sana çok iyi bakarız.” Ama ben “yok gideyim sevgili İskenderun’da sorunumu gidereyim” dedim.

Ve geldiğim gün pişman oldum orada kalmadığıma. Çünkü o kadar işe karışan sizi yönlendiren oluyor ki, şaşıp kalıyorsunuz. Neyse ki şaşkınlığım uzun sürmedi. Palmiye Hastanesine attık kapağı sonunda. Yusuf bey’e.  Ve yeniden başladı testler, tahliller, ıvır zıvırlar  ve bendeniz rüyadayım sanki otomatiğe bağlı. Allah’tan  yanımda canım Berke’m var. Yusuf Diker, genç ve işine hakim bir doktor. Hemşiresi Sevgi hanımda tatlı dilli ve dikkatli bir arkadaş… Müdahale şart olunca Doktorum yapacağı müdahaleyi çizerek anlaşılır bir dille anlattı işin hassasiyetini falan. Son tahliller yapıldı, sonuçları alınca gözlerime inanamadım. Tekar tekrar sordum bu sonucu nasıl okumam gerek diye. Her şey normal dediler. Hiçbir enfeksiyon yok. 2, 5 aydan sonra enfeksiyon yok harika bir şey. Ancak bendenizin ateşi neden hala yükseliyor? Her zaman söylerim hasta kendini  herkesten iyi bilir. Ancak tahlilleri baz alıp ameliyata girdik. Ameliyat öncesi donuyorum soğuktan ve yirmi dakikaya yakın o soğukta bekletildim. Tabi ki bunun sorumlusu bence, beni erken birinci kata indirip ameliyathanenin önünde bırakan hemşire. O kadar üşüyorum ki dişlerim kenetleniyor ve bekliyorum orada yalnız. Nihayet kapı açılıp içeri alındığım da ayaklarım birbirine dolanıyordu. Ve artık bıraksalar da uyuyayım modundaydım. O masaya nasıl yattım kim vardı ne konuşuldu hiç bilmiyordum bile o durumda ameliyat etseler kesip biçseler ayrımında olmazdım herhalde narkoz almadan narkozluydum sanki. Ancak şuur altımda beni çok üşüttükleri için onlara müthiş kızıyordum. Ve bir saat sonra kendime geldiğimde korkunç derecede titriyordum, dişlerim birbirine çarpıyordu. Herkes bir taraftan ısıtmaya çalışıyordu. Ama ısınmaya niyeti yoktu bedenimin ta ki bir ilaç girene dek bedenime. Dişlerim bir birine çarparken söyleniyordum “kahretsin, aptallar” diye, bir şeylerin yolunda gitmediğini de anlamıştım. Doktor gelip durumu açıkladı. Müdahale esnasında ateşim yükselmiş işi bırakmak zorunda kalmışlar. Ama böbrekten idrar torbasına kadar uzanan bir katedral yerleştirmişler. Kanalları açık tutmak için… Yani  iş yarım kaldı ve  bir kez daha aynı durumları yaşayacağım? Kendi kendimi yiyorum. Ki doktor bu durumun olabileceğini söylemişti önceden. Ancak ben ateşimin düşmediğini ve soğukta çok bekletildiğimi düşündüğüm için kendi kendimi  sakinleştiremiyordum.

Ve üzerine üstlük kusmaya başlamıştım yani tek kelime ile ameliyattan korkunç bir ruh durumu ile çıktım. Ancak inadına çok iyi görünüyorum ve hissediyordum. Eve gideceğim hemşire ateşime bakıyor iyi ama daha taksiye binmeden ateş 39’u buldu bile.  Allah’ım ya Rabbim  yine antibiyotiklere mahkumuz!

Ve sevgili okuyucularım. Her şey yeniden başladı. Kusmalar, bulantılar, ateşler. Yemek yiyemiyorum, su içemiyorum, su içmem gerekmiş üstelik. Üç gün idrarım kan. Doktor bunun olacağını söyledi normalmiş. Berke “korkma sakın Gül’cüm” diye dolanıyordu yanımda. Neyse iğneler ve garip bir suda eriyen ilaçtan sonra nihayet ateş düştü. Hemen damladım. “Lütfen ikinci müdahaleyi erkene alalım çünkü ben ateşime güvenmiyorum” dedim ve bir önceki soğukta bırakılma hikâyemi anlattım. “Yeniden böyle bir şey olacaksa ben bu ikinci işlemden vazgeçeceğim” dedim. Tabi doktorum bunu bilmiyordu “iyi ki söylediniz” dedi “hemen yukarı bildireceğim gerekli önlemleri alsınlar” dedi. Ve ikinci müdahale daha rahat koşularda gerçekleşti; yine üşüdüm ama bu normaldi. Operasyon  başarı ile gerçekleşmiş. Zaten kuşkum yoktu bundan çünkü doktoruma güveniyordum ve kendimi biliyordum bedenimin ayrımımdaydım çünkü. Ancak kendime gelir gelmez yine  kusma başlamaz mı? Aman ne kusma hastaneyi inletiyorum içim dışıma çıkıyor, ölüyorum… Kalbime kramp giriyor sanki  ruhum bedenim  darmadağın. Arkadaşım torba yetiştiremiyor ama kusacak bir şey de yok ki  içimde safra çıkarıyorum yeşil, yeşil sonunda hemşireler bile telaşlandı doktoru aramak zorunda kaldılar, gecenin bir yarınsına kadar süren kusma sabaha karşı yapılan iğne ile geçti gitti nihayet. Ama bendeniz laçkayım terden sırılsıklam, arkadaşım sürekli üstümü değiştiriyor, saçlarımı kurutuyor. Kat kata pikeler örtüyor üstüme  ve bu işler arasında sabah oldu çok şükür ruhumda bana döndü. Hemen ayağa kaktım arkadaşım “yavaş, yavaş” diye uyarmak zorunda kalıyordu. Ama onu dinlemedim bile banyoya girdim hemen bir duş alıp temiz giysiler giyinip çıktım. Doktor sabah kontrole geldiğinde arkadaşımla oturuyorduk misafirliğe gelmiş gibi. Bendeniz kendimi övmüş  gibi olmayım ama  doktorların yüzünü güldüren hastalardanım. “Kötü bir gece geçirmişsiziz, midenizde bir şey mi var yoksa?” “Yok?” dedim. “Bu böbrek hikayesi ile gelişti bu durum ve narkoz antibiyotik  karışınca ve zaten alerjik reaksiyonları çok bir bünyem var ondan” dedim. “Peki şimdi iyi misiniz?” dedi. “Gerçekten iyiyim” dedim. “Çıkabilir miyiz?” diye sorunca elimize bir reçete sıkıştırdı ve “tabi istediğiniz zaman ama kontrole geleceksiniz” komutu.

Şimdilerde kontrolleri kaçırmamaya çalışıyoruz ateşim yükselmiyor ama çabuk yoruluyorum. Tabi buda normal üç aydan beri doğru dürüst beslenemedim ki üstelik iki müdahale arasında günlerce aç susuz kaldım ağzıma bir şey girmeden günler geçirdim. Şimdi iyiyim çok şükür ama çok su içmem gerekiyor ve bendeniz çok su içince başım ağrıyor, hasta oluyorum. Dün isyan ettim  sonunda üç aydır isyan etmedim ama dün  ne olacaksa olsun kardeşim dedim artık  canımın  istediği kadar su içeceğim daha çoğunu değil. Bu ne ya!

Ve sevgili okuyucularım bir hasta olun bakın herkes hasta aynı dertten muzdarip, örneğin arkadaşım daha önce bilmiyordum her iki böbreğimde dörder tane taş var dedi. Üstelik hamile. Hiç rahatsız etmiyorlar mı dedim? Hayır dedi. Kuzenim aynen bu durumda. Başka bir arkadaşım böyle neden diye sordum? Bendenizin taşı meğer enfeksiyonel bir taşmış. Yani bina yapımında kullanılmaz ama ateşe ihtiyaç olunca ısıtan türündenmiş; daha neler öğreneceğiz valla diyorum ki işte yaşayarak öğrenmek böyle bir şeymiş. Ve hastalık durumu bir yana Palmiye Hastanesindeki yemek servisinden arkadaşım hiç hoşlanmadı. Tabi bendenizde yiyeceğimden değil hatta bakamadım bile çünkü midem ağzıma geliyor hemen. Gazipaşa Devlet Hastanesinde bile bu yemeklerden ve kahvaltıdan çok ama çok daha fazlası ve iyisi vardı. Özel bir hastane ve refakatçi ücreti de alıyor. Bu durumda servis fark yaratmalı değil mi? Sonuçta doktorum ve yardımcısı beklentilerimi karşıladı gerçekten ikisinden de çok memnun oldum. Hastaneye ise on üzerinden yedi vermek zorunda kaldım. Belki başka hastaneleri görmeseydim daha yüksek puan verebilirdim. Ve ilk operasyondaki soğuğa maruz bırakıldığımı hiç affedemiyorum zatürree olabilirdim ya da başka bir şey. Bunları yazıyorum ki şikayet babında olmasa da bu kusurlar düzeltilsin ve başka hastaların başına bu tür olaylar gelmesin.

Sevgili okuyucularım vücut sağlam değilse kafada sağlam olmuyor kesinlikle. Bendeniz sporcuyum, yüzücüm ve yürüyüş yapıyorum, sigara içki kullanmıyorum buna rağmen hasta oldum ancak benim gibi hasta  olanların yanında gerçekten çok sağlıklıydım; hem görünüş bakımından hem de hastalığı taşıma bakımından. Bu yüzden sağlıklı yaşamanın koşularını unutmayalım başta sağlıklı beslenme ve spor diyorum. Her zaman. Ve vücudunuzun  fısıltılarını dinleyin. Onlar saat gibidir ve yalan söylemezler. Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur sözünü de unutmayalım.

Ve sevgili okuyucularım. Hastalığımda yanımda olan ve olmayan, telefon eden, bütün sevdiklerime ve okuyucularıma çok teşekkür ediyorum. Ve şimdilik sağlık ve sevgiyle kalalım diyorum. Hep birlikte barış içinde her zaman. Yase

TEŞEKKÜR

SEVGİLİ DR. YUSUF DİKER  VE YARDIMCI HEMŞİRE SEVGİLİ  SEVGİ HANIMA YÜREKTEN TEŞEKKÜR EDİYORUM. BU GÜNE SAĞLIKLA UYANMAMIN NEDENLERİNDEN BİRİ OLDUKLARI İÇİN.  VE AYRICA GECE HEMŞİRELERİNE ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUM.

YASE

1 YORUM

  1. öncelikle geçmiş olsun diyorum. tamam hastahane güzel. iki oglum da orda doğdu. oğlum daha bir haftalıkken hastalandı ve palmiye has. götürdüm. doktor yatış verdi ve biz her gün oraya gidiyorduk. Yine bir gün gittiğimizde eşim cocugu beslemek için yoğun bakım bölümüne girdi. eşimin yanında telefonu vardı, içerideki hemşire telefonu masanın üstüne bırakıp çocuğun yanına öyle gitmesini söylemiş, eşim telefonu bırakıp o hemşire ile beraber çocuğun yanına gitmişler. çıktıklarında telefonun bıraktıkları yerde olmadığını fark edip güvenliğe haber vermişler. güvenlikte eşimi suçlu duruma düşürdüler ve polise gidip şikayet etmemizi söylediler. güvenliğe bize kamera görüntülerini izletmesini istedik izlettiler. o holden eşimden sonra 2 hemşire ve 2 temizlikçi geçmiş eşim ve eşimle içeriye giren hemşirenin içeride durduğu saatte. polise gittik ifade felan… bişey çıkmadı daha. ve ben olmayan telefonun borcunu ödüyorum. bazen düşünüyorum (YA ÇALINAN ÇOCUĞUM OLSAYDI) diye hastahanenin yoğun bakımında hırsızlık… artık sosyal medya tek çarem nede olsa herseyvtam dobra

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here