Özgür İrade Temiz Vicdanla Oyumuzu Kullanalım

0
91

Günaydın sevgili  okuyucularım nasılsınız bu sabah? Havalarda seçmenler gibi kararsız bu günlerde. Bir günde beş kez değişiyor nerdeyse. Dün sevgili Cevdet Uygun arkadaşımızın yazısını okudum “Arap Alevileri ve HDP başlıklı” Devamı gelecek dedi ama daha gelmedi! Yazı uzun, ancak  bir solukta okudum başlık bendeniz için ilgi çekiciydi doğrusu. Yazının içeriğine katılıyorum ancak Alevilik ve özelikle Arap Aleviliği ve HDP ne iştir  anlayamadım. Belki onu ikinci bölümde anlatacak.  Doğrusu iki gündür onu bekliyorum. HDP ve Arap Aleviliği ne alaka diye düşünmeden de edemiyorum.

Bendeniz her zaman din ve mezhepleri ve milliyetleri politikayla bağdaştıramamışımdır. Çünkü  düşünceme göre politika bambaşka bir şeydir. Ve orada aslında din ve milliyet olmamalıdır. En azından tarafmış gibi gösterilmemelidir. Ancak ne yazık ki  görüyoruz. Avaz, avaz dincilik, milliyetçilik, mezhepçilik yapılıyor, yetmiyor insanlar alenen aşağılanıyor, halkın arasına resmen nifak sokuluyor. Yapmaz sandıklarımız bile bunu yapıyor. Bu yüzden hiç kusura bakmasın kimse “politika ince bir sanat” diye düşünmeme rağmen gördüğüm kadarı ile ne sanat ne de insancıl bu günlerde ve içim bulanıyor bazı söylemlerden. İki yüzlülükten, düşüncesizce sarf edilen sözlerden “çerez parası” muhabbetlerinden…

Bir tek bu konu bile yeter içinde bulunduğumuz ortamdan kopmak için. Halkın oyu ile bir yere geliyorlar. Ve  oyunu aldıkları halkla adeta dalga geçiyorlar. Ama canım gülüm diye oy isteyebiliyorlar! Seçilince de “ben kimim biliyor musun?” Havalarına bürünüyorlar. “Sen kimsin mi?” Sen benim oyumla bana hizmet etmek için mecliste bulunan elemansın kardeşim o kadar. Sana saygımız  bize gösterdiğin kadardır. Bu yüzden tamda bu günlerde seçime günler kala herkesin şapkasını önüne koyarak düşünmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Ağzından çıkan sözleri tartması  ayrımdan gayrımdan kaçınması… Aslında bunu herkes yapmalı Seçmeninden adaylara kadar. CHP’nin mitinginde içimizi ısıtan serin, temiz rüzgar bu yüzden çok önemliydi. O kalabalıkta kimse kimseyi incitmemişti. İstemden bile olsa. Genel başkan projelerini anlatmak yerine kimseye laf atmamıştı. Hizmet için oy istemişti sadece bir dolu koruma ordusu da yoktu. Hakkın yerine gelmesini isteyen halkçıdır, insancıldır ve özgür  insandır. Ve biz oy vererek en temel hakkımızı kullanalım, özgür ve bağımsız irademizle diyorum…

Ve sevgili okuyucularım şimdilik sağlık ve sevgiyle kalalım hep birlikte ayrımsız gayrımsız. Sevgili Cevdet Bey’in yazısının ikinci bölümünü yazınca  sizlerle paylaşacağım. Yase

Allah’tan Bize Armağan

Los Angeles Times yazarlarından Ann Wells’in yazısı:

Kız kardeşimin evinde cenaze hazırlıkları yapılıyordu. Eniştem; kız kardeşimin tuvalet masasının en alt gözünü açtı ve ince kağıda sarılmış bir paket çıkardı. “Bu” dedi, “sıradan bir iç çamaşırı değil.” Kağıdı açtı ve çamaşırı bana uzattı. Zarif ve ipekliydi. Kenarları elişi dantelle süslenmişti. Astronomik bir fiyat taşıyan etiketi hala üstündeydi.

“Jan bunu New York’a ilk gittiğimizde almıştı. Nereden baksan sekiz, dokuz yıl olmuştur. Hiç giymedi. Özel bir gün için saklıyordu.”

Çamaşırı benden aldı ve cenaze evine götürmek üzere ayırdığımız diğer giysilerle birlikte yatağın üzerine koydu. Bırakırken eli bir an yumuşak kumaşı okşar gibi oyalandı. Tuvaletin gözünü hızla kapattı, bana döndü ve dedi ki: “Hiçbir şeyini özel bir gün için saklama. Yaşadığın her gün özeldir”

Cenazeyi izleyen günlerde enişteme ve yeğenime, beklenmeyen bir ölümün arkasından yapılması gereken tüm üzücü işlerde yardımcı olurken sık-sık bu sözleri hatırladım. Kardeşimin ailesinin yaşadığı şehirden California’ya dönerken uçakta yine bu sözleri düşündüm. Kardeşimin göremediği, duyamadığı veya yapamadığı bütün şeyleri düşündüm. Hala eniştemin sözlerini düşünüyorum ve hayatım değişti. Artık daha çok okuyor, daha az toz alıyorum. Balkonda oturup bahçemi seyrediyorum, uzayan çimlere aldırmadan.

Ailem ve dostlarımla daha çok vakit geçiriyorum, iş toplantılarında daha az. Mümkün olduğu kadar sık, hayatın katlanılması gereken bir dertler zinciri yerine, zevk alınacak olaylar silsilesi olarak görülmesi gerektiğini hatırlatıyorum kendime. Her anın güzelliğini duyumsayarak yaşamak istiyorum.

Hiç bir şeyimi özel günler için saklamıyorum. Kıymetli tabak çanağımı her “özel” olayda kullanıyorum. Bir kaç kilo vermek, tıkanan lavaboyu açmak, bahçemde ilk açan çiçek gibi özel olaylarda… En pahalı ceketimi canım isterse süpermarkete giderken giyiyorum. Teorime göre eğer zengin görünürsem, küçük bir torba erzak için o kadar parayı daha rahat ödeyebilirim. Pahalı parfümü özel partiler için saklamıyorum.

Mağazalardaki tezgahların ve banka memurlarının burunları da, en az parti parti gezen arkadaşlarımınkiler kadar iyi koku alır. “Bir gün” kelimesi dağarcığımdaki yerini kaybetti. Bir şey eğer görmeye, duymaya veya yapmaya değerse, onu şimdi görmek, duymak ve yapmak istiyorum.

Hepimizin yaşayacağımıza garanti gözüyle baktığımız yarını görmeyeceğini bilseydi eğer kız kardeşim, neler yapardı kim bilir? Sanırım aile fertlerini veya yakın arkadaşlarını arardı. Belki eski birkaç arkadaşını arayıp aralarında geçen sürtüşmeler için özür dilerdi. Belki bir lokantaya götürür en sevdiği çin yemeğini ısmarlardı. Bunların hepsi birer tahmin… Kardeşimin neler yapamadan öldüğünü hiçbir zaman bilemeyeceğim. Ya ben? Eğer sayılı saatimin kaldığını bilseydim, yapamadığım şeyler olduğu için kızardım. Yazmayı ertelediğim mektupları yazmadığım için kızardım. “Bir gün ararım” dediğim dostları görmediğim için kızardım.

Eşime ve kızıma onları ne kadar çok sevdiğimi yeterince sık söylemediğim için kızardım. Artık hayatlarımıza kahkaha ve renk katacak hiçbir şeyi yarına ertelememeye, duygularımı dizginlememeye çalışıyorum. Ve her sabah gözlerimi açtığımda kendime o günün “Özel bir gün” olduğunu söylüyorum. Her gün, her dakika, her nefes gerçekten Allah’tan bize bir armağan…

Günün Şiiri

Adem Oğlu

Miskin Adem oğlanı, nefse zebun olmuşdur
Hayvan canavar gibi,otlamağa kalmıştır

Hergiz ölümün sanmaz,ölesi günin anmaz
Bu dünyadan usanmaz,gaflet önin almışdur

Oğlanlar öğüt almaz,yiğitler tevbe kılmaz
Kocalar taat kılmaz,sarp rüzigar olmuştur

Beğler azdı yolundan,bilmez yoksul halinden
Çıktı rahmet gölünden,nefs gölüne dalmışdur

Yunus sözi alimden,zinhar olma zalimden
Korkadurın ölümden,cümle doğan ölmüşdür.
Yunus Emre

Mezar

Sabah mezarlığa vardım,
Baktım herkes ölmüş yatar,
Her biri çâresiz olup,
Ömrünü yitirmiş yatar.

Kimi yiğit, kimi koca,
Kimi vezir kimi hoca,
Gündüzleri olmuş gece,
Karanlığa girmiş yatar.

Vardım onların katına,
Baktım ecel heybetine,
Ne yiğitler muradına,
Daha ermemiş yatar.

Nicelerin bağrın deler,
Kurtlar üstünde gezeler,
Gepegencecik tâzeler,
Gül gibice solmuş yatar.

Yarı kalmış tüm işleri,
Dökülmüş inci dişleri,
Dağılmış sırma saçları,
Hep yerlere düşmüş yatar.

Çürüyüp durur tenleri,
Hakka ulaşmış canları,
Görmez misin sen bunları?
Nöbet bize gelmiş yatar.

Yunus Emre

Günün Fıkrası

Doktor karısı ile birlikte yürüyüşte olduğu sırada yanlarından geçerken göz kırpan sarışın bombaya selam verdi.
Karısı suratını asarak dürttü ;
‘- Nereden tanıyorsun o kadını?’
‘- Meslekten…’
‘- Kimin mesleği? Senin mesleğinden mi, onunkinden mi?..’

Günün Sözü

Sevip de kaybetmek, sevmemiş olmaktan daha iyidir.

Senec

Denizin dibinde incilerle taşlar karışık bulunurlar. Övülecek şeyler de kusur ve yanlışların arasında bulunur.

Mevlana 

Yaşayan hiçbir şey kendi başına sadece kendisi için yaşamaz.

William Blake

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here